Bu, gazetecilik mi?..

A -
A +

Gazetelerde “Terim 9 ismin üzerini çizdi” başlıklı haber; “Galatasaray kadrosunda sezon sonunda büyük bir değişim yaşanacak. Teknik direktör Fatih Terim’in 9 futbolcu ile yollarını ayırması bekleniyor. Şu anda Süper Lig’de liderlik koltuğunda oturan ve Trabzonspor maçıyla beraber kritik bir sürece girmeye hazırlanan Galatasaray’da deneyimli teknik adam Fatih Terim’in millî maçlar arasını da değerlendirerek yardımcılarıyla birlikte detaylıca toplantı yaptığı, bazı futbolcular hakkında geniş bir rapor hazırladığı öğrenildi.”
Takım lider, ligin bitmesine 8 hafta kalmış, “bu sekizer maç” 4 adaylı şampiyonluk yarışını hangi takımın kazanacağını belli edecek.
Ayrıca “Türkiye Kupası’nda” takımın finale yükselmesini sağlayacak bir maç var, kendi sahasında. Ve de büyük bir ihtimal ile takım finale çıkacak.
Yani, “Altı günde 3 önemli maç oynayacağı” bir sürece giriliyor ve de “Haberde “deneyimli” denilen hoca,” 9 ismin üzerini çizecek” bir karar alıyor, yardımcılarıyla yaptığı toplantıda. Dahası bir de rapor hazırlıyor, bu konuda.
Böyle bir süreçte, bir hocanın “yardımcılarıyla beraber”, zaten dar olan rotasyon kulübesini, “neredeyse tamamen  sıfırlayacak” bir kararı, hem de daha transfer ayına 3 aydan fazla zaman varken alması mümkün mü; “insanın bunu yapması için ‘deli ya da aptal olması’ gerekmiyor mu?..”
Bu haber “doğru ise” duyulmayacak mı; “haberde isimleri de yazılı” 9 futbolcu (Selçuk İnan, Tolga Ciğerci, Yasin, Belhanda, Latovlevici, Hakan Balta, Ahmet Çalık, Tarık Çamdal, Koray Günter), lig şampiyonluğu ve kupa için oynanacak “biri muhtemel” 10 maç öncesinde “Bizi gönderecekler” diye kırılmazlar, küsmezler mi, moralleri bozulmaz mı?..
Bitmedi; haber “doğru ise” işte sızdı, peki hoca mı sızdırdı, yardımcıları mı; “bu haberi yazan muhabir” başka kimden alabilir bu haberi?..
Dahası, “takımın altına konacak fitili ateşlenmiş bombaya benzeyen” bu haberi, basına, “o muhabire sızdıran” hain kim ve nerede “hazırlanan o rapor”; yönetime verilmiş mi?..
“O muhabirin böyle bir haberi yazıp getirmesindeki kasıt belli” de, bu “kasıtlı ve yalan” haber, spor sayfalarına nasıl girer, işin orası daha da acı!..

Alex’in gölgesi!..
Alex’in heykelini dikenler, şimdi kulislerden, gazetelere kadar “Kongre öncesi İstanbul’a kasıtlı getirdi” iddiasını yayarak, Ali Koç’u karalamaya kalktılar. Fenerbahçe’yi “Ahı gitmiş, vahı kalmış” Alex’in gölgesinden korkanlar ve de “Alex haindir, heykeli yıkılmalıdır” diyen Ahmet Çakar’ı alkışlayanlar yönetiyorlarsa ve de “kongrede gene kazanıp” yöneteceklerse, Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar, Trabzonsporlular, Başakşehirsporlular şimdiden bayram yapmaya başlayabilirler!..
Anlaşılıyor ki, “Azizsilin tamı tamına sıfırlamış!..”

Hasret ve özlem!..
Galatasaraylılar övünüp dururlar; “Biz yüzyılların kültüründen çıkıp geldik, bir buçuk asırlık lisemiz ve de örnek bir üniversitemiz var” diye.
Sonra da “bu kulübün yeni yönetimi”, rahmetli başkan Özhan Canaydın’ın ölümünün 8’inci yıl dönümünde bir mesaj yayınlar ve o mesaj “şöyle” biter; “Onu, hasret ve özlemle anıyoruz!..”
Dahası, bu mesaj 24 saat Galatasaray TV’nin haber kuşağında dönüp durur, bir Allah’ın kulu da “Hasret ile Özlem’in eş anlamlı olduğu” uyarısını yapmaz.
Bakınız, Galatasaray Lisesinin en ünlü müdürü ve edebiyat hocası, büyük şairimiz rahmetli Tevfik Fikret’in, öğrencilerine “Her aruz vezni ile yazılan şiir değildir” örneği için sınıfın tahtasına yazdığı “eş anlamlı kelimelerden kurulu” bir beyti vardır:
“Bab-ı Ali kapısından mürur edip geçer iken / Yek bir altı süvariye tesadüfen rast geldim.”
(Bab / Kapı - Mürur etmek / Geçmek - Yek / Bir - Atlı / Süvari - Tesadüf etmek - Rastlamak)
Bu vesileyle, “bu Türkçe hatasını yapan ve de görmeyen” Galatasaraylı ilgililer, Tevfik Fikret’i de belki “hasret ve özlemle anarlar” ve de biraz “Türkçe dersi alırlar!..”

Neden kapandı?..
Elbette NTV Spor kanalının kapanmasına üzüldüm. Onca meslektaşımızın işsiz kalmasına da.
Kapanmasının sebebi belli; “gelirler, masrafları karşılayamıyordu ve zarar ediliyordu”, anlaşılan!..
İşte “onun için”, kapanmanın sorumluluğu “tümü ile en tepede aramamalı” NTV Spor’daki meslektaşlarım.
Biraz da “NTV Spor’u yöneten” arkadaşlarımız aynaya bakmalıydılar; zira NTV Spor hiçbir zaman “spor kanalı olmadı”; olamadı. Varsa yoksa “futbol”, birazcık da “basketbol”, işlem tamam.
Günün 24 saati, gece tekrarları da dahil; “futbol üzerine konuş da konuş”; aynı konular, aynı laflar, aynı yüzler!..
Nerede artık Türk insanının yabancı kanallardan seyrettiği “bisikletten, atletizme, kayaktan, buz patenine onca spor dalı” ve de dünya şampiyonalarından, Avrupa şampiyonalarından, olimpiyatlardan madalyalarla döndüğümüz güreş, halter, boks ve başka spor dalları?..
Dünyanın değiştiğini, insanımızın değiştiğini, bu sporların hele hele bazılarının “reyting ve reklam olarak dönüş yapabileceğini” düşünmeyen, “sadece futbol ve birazcık basketbol kolaycılığı ile spor dünyasını bir masaya, birkaç maça hapseden” bir yönetim zihniyeti hazırlamıştır bu sonu!..
Dahası, ajanslardan gelen, “her haber kanalının kuşağında olan” haberlerle idare eden, günde spor kamuoyunun ilgileneceği, konuşacağı “bir özel haberi (futboldan bile) olmayan” bir spor kanalı olarak kalmanın da sonucudur bu acı son; yazık!..

İşte benim adayım!..
Hakemler Derneği nisanda “yeni başkanını seçecekmiş” ve sevgili Ömer Faruk’un köşesinde okuduğuma göre üç aday varmış; bugünkü genel başkan Abdurrahman Arıcı, “zamanında manşetlerden inmeyen Beşiktaş-Samsunspor ve Trabzonspor-Fenerbahçe maçlarının hakemi” Cem Papila ve İstanbul İl Hakem Kurulu Başkanı Aydın Kankas.
Abdurrahman Arıcı; “Federasyonun maaşlı çalışanı ve de 70’ine merdiven dayamış, futbola vereceklerini vermiş”; eğer o “yeter artık” demiyorsa, hakemler demeli!..
Aydın Kankas; eski hakem, faal gözlemci, “değerli” bir yönetici, amma… “MHK Başkanı’nın atadığı” bir İl Hakem Kurulu Başkanı!..
“O onu atayacak, öbürü öbürünün seçilmesine yardım edecek” ve de MHK ile Hakemler Derneği zirvede kol kola girecek. Bana göre “olmaz”, hakemlere göre “olur mu, olmaz mı” göreceğiz!..
Cem Papila; genç, cesur, temiz; ben hakem olsam ve de oy hakkım olsa, oyumu ona verirdim; hakemler ne yapar bilmem!..

Şaka!..
Anadolu Efes, Euroleague’de gene hezimete uğradı ve kendi sahasında Khimki’ye 73-85 yenildi.
Yooo, bu defa “Kabahat koç Ergin Ataman’da” diye yazmayacağım. Bu hezimetin sorumluları, artık “Hocalarının bunca zamandır oynatmaya çalıştığı “Sallabol’u hâlâ öğrenemeyen” basketbolculardır.
Yüzde 23,8’lik 3 sayılık atış oranı (5 / 21) ile maç kazanılabilir mi; eğer “Sallabol’u öğrenseniz ve 3 sayılık atışlarda yüzde 43,8 oranını yakalasaydınız”, bakın bakalım yenilir miydiniz?..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.