İşte facia; Veli ve Turgay Hoca!..

A -
A +

Kutlarım, Fanatik’te “Veli Kavlak faciasını” yazan Orhan Yıldırım kardeşimi.
Sevgili Orhan, hepimiz, Valbuena’nın gözyaşları, Demba Ba polemikleri, Ronaldo’nun röveşataları, “Ali Koç ne dedi, Aziz Yıldırım ne cevap verdi, Mustafa Cengiz ne yaptı, Aykut Kocaman’ın, Şenol Güneş’in hataları nelerdi” diyerek doldurduğumuz sayfa ve sütunlarımızın, TV ekranlarımızın arasında, “sadece Türk futbolunun değil, Türk sporunun en önemli ve büyük sorunlarından birinin ne olduğunu, en acı örneklerinden birini vererek” âdeta suratımıza çarptı!..
Diyor ki, haberinde;
“… 2011-12 sezonu... İnönü’de Beşiktaş, Samsun’u ağırlıyor. Bir hava topuna çıkan Veli, hava topu almak isterken yerde kalıyor. Sağ omuzundan ‘çıtt’ diye bir ses geliyor. İşte o ses ve sonrası yaşanan sessizlik bakın nelere yol açıyor.”
Benim notum; dikkat ediniz “facia” başlıyor ve okuyoruz:
“Carlos Carvalhal, Samet Aybaba ve Slaven Bilic sürekli omuz ağrısı çeken Veli’yi iğne ve ilaç ile oynattı... Değişen 4 kulüp doktoru da MR’a gönderip temiz raporu aldı.”
Ama “ağrı, sakatlık” devam edince, “yanlış teşhisler, tedaviler ve ameliyatlar dönemi” başlıyor, dahası, daha da feci, okuyalım:
“… Ancak iyileşme yok. Yine iğne, ilaç oynatılıyor. Brugge maçı sonrası Fenerbahçe derbisi öncesinde tam 9 iğne yapılıp 90 dakika sahada kalıyor.”
Bitmiyor; “durumu daha kötüleştiren” yeni ameliyatlar dönemi başlıyor ve “bugünlere geliniyor”; habere nokta koyuyoruz:
“Veli, bu süreçte 130 bin avro (643 bin TL) civarında para harcamış. Tam üç yıldır sahalardan ayrı kalan Veli’ye bu süre içinde antidepresif ilaçlar da verilmiş. Kırık kalça ile sahaya çıkan, tekmeye kafa uzatan gurbetçi oyuncunun şu anki ruh hâlini bilmiyoruz.”
Elbette, “futbola dönebilecek mi, dönemeyecek mi”, onu da henüz bilmiyoruz, ama bildiğimiz bir şey var; “ondan, ailesinden, arkadaşlarından başka”, üzülerek söylüyorum “bizler başta” kimsenin de pek umurunda değil.
Dahası bizler, “böyle sporcular ve bu sorun umurunda olan”, hocalık ve yorumculuk döneminde de “umurunda olduğu için” durmadan yazan ve savaşan bir arkadaşımızı ise “sayfalarımızda, ekranlarımızda yaşatamadık.”
Neredesin Turgay Renklikurt Hocam, her iki yazından biri, radyodaki “spor sağlığı” programlarının hepsinde durup dinlenmeden “iğne ile oynatılan futbolcuları, sporcuları” anlattın; “Bu bir intihardır” dedin, “ne yapılması gerektiğini” kafası da, beyni de, yüreği de “bu konuya kapalı olan” bizlere, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yetkililerine, spor bakanlarına, hatta Türk Tabipler Birliği yönetimlerine anlatmaya çalıştın; kimse tınmadı ve evet tınmadı; en yakın şahidi benim. Ve “tasarruf” denilerek, sen “en verimli çağında evine gönderildin”, küstün, kırıldın!..
İşte Veli, işte benim spor teşkilatım ve işte benim basınım; yazık!..

UEFA’ya ihbar!..
Gazetelerde bir haber, hem de “UEFA kapısında ümit, endişe, heyecan karışığı ruh hâliyle bekleyen” Galatasaray ilgili bir haber:
“Galatasaray Sportif AŞ yöneticisi Burak Elmas, ‘Riva’nın parası 83,7 milyon dolar. 2016-2017 sezonunda Sportif AŞ zararı ise 76,1 milyon avro. Galatasaray’ın geleceği olarak gördüğünüz Riva’yı bir senelik borca harcadınız. Galatasaray AŞ iyi yönetilmedi. Son 9,5 senede 297,5 milyon avro zarar ettik. Biz ilk sene 30 milyon avro kriterini nasıl sağladık? Muhasebe kayıtlarında oynayarak. Futbolculara cezalar keserek. UEFA’ya bunları söylemedik’ ifadelerini kullandı.
Tabloya bakın; kendi kulübünü, açıkça “Muhasebe kayıtlarında sahtekârlık yaptık” anlamına gelen sözlerle “âdeta UEFA’ya ihbar eden” bir yönetici yok mu karşımızda?..
“Dursun Özbek kini” nasıl bu kadar sarar Galatasaray Kulübü ve Galatasaray Sportif AŞ yönetimlerini anlamak mümkün değil; “o yöneticiyi oraya tayin eden” Mustafa Cengiz başkan bir anlatsın da, anlayalım, bari!..

“Özür” ile karışık!..
Evet, “Sakınılan göze çöp batar” derler ya, “aynen” öyle oldu; öncelikle okuyucularımdan özür dilerim.
Çarşamba günkü, hakemliğimizi, hakemlerimizi, federasyonu ve Merkez Hakem Kurulunu eleştiren “Yüzünüz kızarmıyor mu” başlıklı yazımda, Galatasaray-Trabzonspor maçında Fırat Aydınus’un “Kucka’nın attığ”ı muhteşem golde, faul atışını “faulün olduğu yerden attırmamasını” ve de Akhisarspor-Başakşehir maçında da Yaşar Kemal Uğurlu’nun “Emre Belözoğlu ile ağız dalaşı yaptığı ve sarı ya da kırmızı kart göstermediği” pozisyonu yazmıştım.
“Dikkat edilmesi ve en ufak hata yapılmaması gereken” bir yazıydı. Yazdıktan sonra “düzeltmeler için” iki defa daha okumama rağmen, hem de “Aydınus’un hatasını anlatırken tam da esası paspas eden” bir hata yapmamış mıyım?..
“Faulün santra gerisinde yapıldığını ve santra çizgileri sebebiyle çok net görülmesi gerekirken” Fırat Aydınus’un atladığını ve “atışın santranın öteki tarafından atılmasına göz yumduğunu” anlatırken; “Santra çizgisinin gerisinde” yazacağıma “faul çizgisinin gerisinde” demiştim ve tabii “okuyucularımın çoğu”  haklı olarak “olayın ne olduğunu anlamamışlar”, anlayanlar da “zar zor” anlamışlardı, hata, işte “şöyle” yapılmıştı:
“Faul, saha ortasında ‘beyaz çizgilerden uzakta yapılmamıştı’; ‘yeşilin içinde bembeyaz oldukları için’ çok bariz olarak görülen santra ve santra yuvarlağı çizgilerinin hemen yanında yapılmıştı. Ama ‘o faul atışı, faul çizgisinin gerisinden, faulün yapıldığı yerden değil’, santra çizgisinin ilerisinde durmuş olan topa, ‘faul yerine çekilmeden hemen vurularak yapıldı’ ve o top gitti, ‘yılın muhteşem golü’ oldu.”
“Bu bariz görüntüyü göremeyen” Fırat Aydınus’a da Merkez Hakem Kurulu “ödül olarak” bu hafta Konyaspor-Sivasspor maçını verdi. Neyse ki Yaşar Kemal Uğurlu nasılsa “kesik” yemiş; meğer “kart göstermeyerek Emre’yi kurtarırken”, cezayı kendine kesmiş!..

Şaka!..
Çok haklısın Erman Hoca’m, “Galatasaray Stadı’nda yapılan o abuk subuk ve de çok yersiz görüntülü anons için, söylemediğini bırakmazken ve “Sorumlu Galatasaray Başkanıdır, o açıklasın ve bu görüntülü anons nedir, neden yapıldı? Ben Abdürrahim Albayrak filan tanımam, o da kim oluyor?” derken.
Karşındaki onca yılın Galatasaray yazarçizeri ve yorumcusu Levent Tüzemen kardeşim “hık mık etmekten” öteye “doğru dürüst” bir cevap ve de Sezar’ın hakkını Sezar’a veremedi. Hâlbuki “Haklısın hocam, stat Galatasaray Kulübü’nün, Sportif AŞ’nin değil.  Açıklama da, Sportif AŞ Başkan Vekili Abdürrahim Albayrak’ın işi değil. Hadi Başkan Mustafa Cengiz açıklama yapmak istemiyor, Başkan Vekili Ahmet Şenkal ne iş yapar; sosyal medyada da, gazetelerde de, TV’lerde de kıyamet kopuyor, ondan da ses seda yok, olacak şey mi?” diyemedi.
Ben bu konuya noktayı koyarken “sorumlu arayan” Galatasaraylı yöneticilere “şakadan” ama “günü uygun” bir tüyo (Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; herhangi bir konuda verilen gizli bilgi) vereyim; “Sakın o görüntülü anonsu, Dursun Özbek yaptırmış olmasın?..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.