Nerede “Avrupa’nın” Galatasaray’ı?..

A -
A +

Hayret ediyorum; Galatasaray futbol takımında “bu kadar gözle görülür, hatta elle tutulur hâle gelen disiplinsizlik”, nasıl oluyor; hem de Fatih Terim o takımın hocası iken!..
Birkaçı hariç, herkes “âdeta canı istediği gibi oynuyor”, pas verecekken çalım ya da şut atıyor, “kart görmekten” kaçınmıyor; en kritik maçlarda “kart istirahatlisi” olarak tribünde ya da evinde oturuyor; kim bilir, belki de Serdar Aziz gibi ama “bir iki günlük İstanbul tatiline çıkan” da vardır, aralarında ve de “belli etmeden!..”
Onca paraya alınan golcü santrforlarına “gol pası vermemeye ve onu moral bakımından sıfırlamaya” âdeta yemin etmiş kanat adamları ve orta saha oyuncuları var ortada; adam “evlerine dönen akşamcılar gibi” sallanarak dolaşıyor, ortalıkta.
Hele “üstelik kaptan” bir kalecisi var ki, güya dünya çapında, takımının ondan çıkan ve çıkacak olan toplarla “hızlısını bıraktım”, normal hücum yapmasını bile tek başına önlüyor; vurduğu toplar doğru rakibe. Takımın hem de “iki farklı galibiyete ihtiyacı var”, o topu tuttuğunda “sanki gol yemezse takımı tur atlayacakmışçasına” vakit geçirmenin her türlüsü yapıyor; resmen ve alenen takımı “afyonluyor!..”
Benfica maçında “bu seviyedeki bir maç için gerekeni yapan, yapabilen” kimler vardı sarı-kırmızı (!) kapkara formayı giymiş”  takımda; bir Marcao, bir Nagatomo, bir Ndiaye, birazcık Mariano, “kendimizi zorlarsak” bir de Donk; o kadar. “Bu yeter mi” Becfica’yı elemeye; nerde!..
“Eskiden” Galatasaray, Avrupa kupalarında, “yenilirken, hatta beş yerken bile” böyle miydi ve böyle mi oynardı?..

Elekte kalamayan futbolumuz!..
Futbolumuzdaki düşüşün, kulüp yönetimlerinin “doğru dürüst” bir transfer sistem ve uygulamasının olmamasının, UEFA hakemlerinin gözle açık açık görülen “aleyhimize” taraflılığının; işte sonucu ortada; “Avrupa’da hüsran!..”
Zenit gibi “futbolu üçüncü sınıf seviyesinde olan” ve de “ülkesinde devre arası olması” sebebiyle neredeyse “iki aydır doğru dürüst maç yapmayan” bir takım, Fenerbahçe’yi eliyor.
İyi koşan ve biraz iyi pas yapan Benfica, Galatasaray’ı “hakem desteği olmasa” da, eleyecek bir performans gösteriyor; zira Galatasaray’ın “ne hücum gücü” yeterli, ne defansı sağlam!..
Beşiktaş ve Başakşehir ise “çoktan” Avrupa sahalarını terk ettiler; hem de “hangi” takımlara elenerek; insanın yürekleri sızlıyor!..
İftihar edebilirler, Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın “başkan ve yöneticileri” ve de iftihar edebilir, Türk futbolunu yöneten Federasyon Başkanı’nın başkan ve yöneticileri! Hâlâ koltuklarında “büyüklere masallar anlatarak, küçüklere ninniler söyleyerek” oturuyorlar; pişkinliğin bu kadarına da “pes” ki, ne pes!..

“Eskilerle” Galatasaray kurtulmaz!..
Galatasaray üyeler, sosyal medya gruplarında “Kulüp üyesi bir spor yazarı arkadaşımızın bir yazısını” tartışıyorlar.
Demiş ki; “Galatasaray vakit kaybetmeden Dursun Özbek bonkörlüğünde, Duygun Yarsuvat saygınlığında, Ünal Aysal vizyonunda, Adnan Polat kadar futbolun içinde, Özhan Canaydın centilmenliğinde, Faruk Süren kadar koltuğa yakışan bir başkan adayı çıkarmalı. Bunu da mevcut yönetimin süresinin dolmasını beklemeden yapmalı.”
Görüşün “yeni bir başkan adayı çıkarılmalı, hem de bugünkü yönetimin normal süresinin bitmesi beklenmeden” bölümüne “saygı duyuyorum”; onun görüşüdür, tartışılabilir, “haklı olduğu çok yanı” da vardır.
Ama “gelmesi gerekenin vasıfları için verdiği başkan örneklerine” çok ama çok itirazım var.
Her türlü desteği almasına rağmen, işi yüzüne gözüne bulaştıran” bir Dursun Özbek…
“Galatasaray’ın malı deniz, yemeyen domuz” dediği hâlde, çok haklı olarak “Galatasaray fakirleşirken, birileri zenginleşmiş” diyen genç bir genel sekreteri Divan konuşmasıyla istifaya zorlayan Duygun Yarsuvat…
Görev süresinde, “gelir bakımından” Galatasaray “Üç yılın birinde dünya sıralamasında ilk 30, ikisinde de ilk 20 kulüp arasına girdiği hâlde”, hovardaca harcamalar ve transferlerle borç batağına saplanılmasına yol açan Ünal Aysal…
“Galatasaray Adası faciasının baş sorumluları” Adnan Polat ve Özhan Canaydın…
Hele hele, 2000’li yıllarda gelen büyük başarıları, “olmayacak duaya amin” diyerek “mali bakımdan paspas” eden, kulübü TGS faciasının (Biraz araştır sevgili meslektaşım nedir bu facia; rahmetli Necdet Çobanlı Ağabey bu faciadan nasıl kurtarmıştır, kulübü bu faciadan, istersen ben sana anlatırım, Tercüman gazetesinde bu konuda çok manşetim ve yazım çıktı) kenarına kadar getiren, kurda kuşa, bakkala, manava borçlu hâle düşüren, hacizlerle kulübün telefonlarının bile kapatılmasına sebep olan” ve de bugünlere kadar gelen “mali batağın başlangıcına imza atan” Faruk Süren…
“Yeni başkan adayına örnek olacaklarsa”, vah Galatasaray vah; bugünü de çok ararsın!..

Şaka!..
Diagne için tartışma başlamış; “Bu gerçeği mi, sahtesi mi” diye!..
Anlaşılıyor ki, Galatasaraylılar, “dublörüne bile” razı olacaklar!..
Ama “korkuluk olmadığı” muhakkak, zira ortalıkta dolaşıyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.