İnan Kıraç Bey, yeter artık, yeter!..

A -
A +

Evet, “Galatasaray Kulübü’nden artık çekin elinizi” Sayın İnan Kıraç, çekin!.. Yeter, yılladır Galatasaray Kulübü üyeleri arasındaki “Liseciler / Liseliler / Liseli Olmayanlar” bölünmesini “beslemek için yaptıklarınız” yeter!..
Kaç yaşındasınız, hâlâ ve hâlâ “perde arkasından Galatasaray Kulübü’nü yönetme hırsınız ve tutkunuz” o kadar açık ki, “Galatasaray Kulübü’ne, etrafınıza toplanmış ‘liseciler ile beraber’ yeni bir başkan arıyorsunuz.
Gazetelerde çıkan ve tekzip etmediğiniz haberlerde şu açıklamanız yer alıyor:
“… 147 yeni mezun çocuğumuzun üye olamaması camiada büyük üzüntü ve probleme sebep oldu. Bu olumsuz durumun çözülmesi lazım. Geçen kongreyi yöneten divan başkanını yönetim disipline sevk etti. Galatasaray’da böyle bir şey ilk defa oluyor.”
“… Herkese müjdeyi veriyorum. Artık çok yoruldum bu işlerden. Son bir kongreden sonra bütün bağımı koparacağım. Zaten Galatasaray Eğitim Vakfını da bu yolla bırakıyorum.”
“… Adayımız var. Şu andaki divan başkanını, Eşref Hamamcıoğlu, arkadaşımızı başkanlık için ikna etmeye çalışıyoruz. Son bir şey söyleyeyim; hiç kimse Galatasaray Liselilerini küçük görmesin. Yok saymaya da kalkmasın. Bunun sonuçlarına katlanır.”
“147 mezun” dediğiniz olay, tam bir “Kurtla kuzunun ‘suyumu bulandırdın’ olayıdır”; olayda “Tüzüğün paspas edilmesi ve sahtecilik başta çok şey vardır. Onları almak için Sicil Kurulu her şey yapmış ama “Biz liseliyiz, bizi üye yapmaya mecbursunuz” zihniyetiyle ortaya konulan “zorbalık”, Sicil Kurulunun bulduğu formülü yok etmiştir. O Galatasaray Lisesi mezunları içinde üye olmaya hakkı olanlar, “tüzüğün amir hükümlerini yerine getirerek” bir yıl gecikme ile üye olabileceklerdir. Daha ne isteniyor?..
“Karşılıklı Disiplin Kuruluna sevk kararları” ise “Genel Kurul Başkanı ile Galatasaray Disiplin Kurulu üyesi iki kişi arasındaki bir durumdur. Yönetim kurulu da gereğini yapmıştır. Zaten “yönetim kurulu yapmasa”, üyelerin doğrudan Disiplin Kuruluna müracaat hakları vardır, Tüzüğe göre.
Durum “böyle” iken soruyorum size İnan Kıraç Beyefendi, “camia adına konuşma yetkisini kim verdi” size?..
Bu yetkiyi almış gibi görünüp “Galatasaray yönetimini tehdit etme hakkını” kim verdi size?..
Dahası, “tümüyle Galatasaray Tüzüğü’ne aykırı bir durum” konusunda “lisecilik oynamaya” devam ederek “başkan adayı aramak” ve “yönetimin ibra edilmemesini sağlamaya kalkışmak” ne anlama geliyor, hiç mi düşünmüyorsunuz?
“Hiç kimse liseleri küçük görmesin, yoksa…” tehdidini yapmaya kalkışırken, “asırlık Galatasaray Kulübü’nü ne kadar küçülttüğünüzün ve küçük gördüğünüzün farkında olmamanız” söyler misiniz bana, ne anlama geliyor?..
“Son bir kongreden sonra” diyerek “Fransa’daki işiniz dolayısıyla katılamayacağınızı” açıkladığınız mali kongreyi “giderayak” dizayn ettikten sonra Galatasaray’la bağlarınızı koparacağınız müjdesi” vermeniz, bana, Jonathan Swift’in “Guliver, Cüceler Ülkesinde” kitabını hatırlattı. Çocukluğunuzda okumuşsunuzdur, hani şu, Swift’in “çocuklar için” yazdığı “Guliver serisi” romanlarının birini!
Bilmem ki, “bu hatırlatmam” işe yarayacak ve “yapmak istediğinizin, Galatasaray’ı ve sizi ne duruma düşüreceğinin farkına varmanızı” sağlayacak mı?..

Sezar’ın hakkı Sezar’a!..
Zaman zaman çok ağır şekilde eleştirdiğim Mustafa Başkan ve yönetimini, bu defa kutlayacağım!..
Divan Kurulunda ortaya konan “mali tablo” için. “Dünyanın ve Avrupa’nın en büyük kulüplerine bile cezalar yağdıran, soruşturmalar açan FIFA’ları, UEFA’ları, Türk futbolunun mali bataklığının içinden Galatasaray’ın çıkarılmasını sağlamaya ikna ettikleri” için. Kulübü, ‘büyükler’ içinde “en iyi durumda olma” noktasına getirdikleri ve “Federasyon - Bankalar Birliği öncülüğündeki ‘yeniden yapılandırma’ ile düzlüğe çıkma tünelinin ucunda ışığın görülmesini” sağladıkları için…
Onca hatalarına rağmen, “temel meselenin çözümünde kulübü ulaştırdıkları umut durağı”, şimdi onları alkışlamama yetiyor; inanmaya başladım ki, Galatasaray için çok daha iyi günler de gelecek!..

Şaka!..
Soru; Maçın hakemi iken “ayaktan seken topa ‘devam’ diyerek penaltı çalmayan” ama “VAR’ın başında olduğu” bir başka maçta, “benzer” bir pozisyonda “devam” diyen hakemi uyararak “onun ‘penaltı atışı’ kararına yol açan” ve böylece “VAR’ı da  penaltıyı da  hakemliği de göçerten” anlı ve de şanlı hakemimiz, kimdir?..
Cevap; Hüseyin Göçek!..”

İşte benim en büyüklerim!..
Ronaldo’nun, Juventus’ta yaptıkları, beni spor yazmaya başladığım 1955’li yıllardan bu yana, “şöyle bir ufuk turu” yapmaya zorladı; “en büyükler kimdi?..”
Hem millî takımlarında, hem “futbolun en büyük takımlarında oynayarak, hepsinde başarılı olan, efsane olan”, hem de “benim için en büyük olan” futbolcular kimlerdi?..
“Üç tanesini”, diğer “efsane” futbolculardan ayırırım, hemen; Puşkaş / Maradona ve Ronaldo!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.