Al formayı, vur takıma!..

A -
A +

Sen ‘Al gülüm ver gülüm’ paslarda en az 15 dakikayı harca, sonra da beş saniye daha uzatmadı diye hakeme öfkelen…

Kızıyordum, hem de çok kızıyordum; Galatasaray’ın maçlara o ne idiğü belirsiz “turuncu bantlı gri forma ile” çıkarılmasına; Gençlerbirliği maçını seyrederken “gönlü Galatasaray’da olan bir spor insanı olarak” şükrettim; iyi ki “sarı-kırmızılı forma kirlenmiyor” diye!..
“Sahadaki futbolu ile bu takım” resmen ve alenen “Galatasaray formasını lekelemiş olurdu”; temiz kaldı!..
O Selçuk, o Belhanda, o Mariano, o Babel, o Feghouli, o Nagatomo ve “zorunlu olarak onlara ayak uydurmak zorunda kalan” diğerlerinin “ümitlenilen” PSG maçından sonra “İki puanlı lig sonuncusu önünde” oynadığı “koca bir 90 dakikada ‘bilmem kaç yüz paslık ama bir şutluk’ yan yan yürüme” futbolu, üç kelime ile “tam bir dram” tablosu idi!..
Fatih Hoca’m, “bu takıma bir ragbi maçı” seyrettir; “o oyunda sistemin, topu eline alanın karşı kaleye ve kale çizgisine koşmak olduğunu” ezberlettir ve de ki; “Futbolda da esas, top ayağınıza geldiğinde karşı kaleye gitmektir; yan yan yengeç gibi paslaşmak, sonra da topu taaa gerilere doğru atarak Muslera’yı çalıştırmak değil!..”
Ve hepsine birer defter ve kalem vererek “Gelecek antrenmana bu deftere yüzer defa şunu yazarak geleceksiniz; ‘Pas yana, geriye atılınca’ hiçbir işe yaramaz, aksine rakip defans birinci bölgesine tamamen yerleşme zamanı kazandığı için son derece zararlıdır. Pas ‘bindirmeli verkaçlar ile ileriye doğu gidilirse’ işe yarar, zaman kaybetmeden, rakip defans yerleşmeden rakip ceza alanına girilir ve gol fırsatları gelir. ‘Bindirmeli’ demek, pası verenin ileriye koşarak boş bir alana gelmesi ve pası alanın da verkaçı tamamlayarak ona pas vermesi ve böyle hamlelerle rakip kale önüne gidilmesini sağlamak’ demektir. Siz ne yapıyorsunuz; ‘pası verdiniz mi’ işinizin bittiğini sanıyor, ileriye boş bir alana pas almak için koşmuyorsunuz, durmayı ya da yürümeyi tercih ediyorsunuz. Tam bir ‘Çabalama Hoca’m, ben koşamam, ya durur dinlenirim ya yürürüm’ futboludur benim oynadığım. Hoca’m bu futbolu öldüren rehaveti yasaklamıştır.”
Yaş ortalaması “31 olan” bir takımda “bol bol uluslararası kariyerleri olan” oyunculara “futbolun ilkokulundaymışçasına verilecek” bu “ceza ödevi”, belki onları utandırır. Zira içlerinde “o rezalet futbolu oynadıkları hâlde” hâlâ utanmayanlar var, hakemlere saldıranlar var, sahadan çıkarken, sana kafa tutunlar var.
Hakem “Beş dakikalık uzatmaya bir dakika daha eklediği ve de o dakikayı bile geçen bir süreyi tanıdığı hâlde”, oyunu bitirdiğini ilan ettiğinde “başta kolunda kaptanlık pazubendi olan Muslera dâhil etrafını saran ve ‘kornerimizi neden attırmadın’ diye hesap soran” turuncu bantlı gri formalı “yürüme futbolunun ustası” futbolculara sormak gerek; “Kaleciniz Muslera’nın tuttuğu topları oyuna sokmada harcadığı onca dakika ile iki bek - iki stoperli birinci bölgenizde ‘al gülüm ver gülüm’ yapılan yan ve geri paslarda kaybedilen onca zaman toplansa en az 15 dakika eder; şimdi bitmiş maça beş saniye daha eklemedi’ diye hakeme ‘sarı kartlık’ itirazlar yapmaktan utanmıyor musunuz?..
Fatih Hoca’m, artık “iyi niyetli bekleme ve ümit süresi” bitti. Eğer “bu vurdumduymaz ve Galatasaray’ın futbolunu Fatih Terim’in disiplinini lime lime eden bazı futbolculara verdiğin altı maçlık ilk 11 fırsatını, mesela Taylan Antalyalı’ya verseydin, mesela Emre Mor’a verseydin; mesela Ömer Bayram’a, Adem Büyük’e, Şener Özbayraklı’ya verseydin, şimdi büyük bir ihtimalle Galatasaray da, hatta millî takım da 2-3 ilk 11 oyuncusu kazanır” ve belki de “Gençlerbirliği önündeki futbol faciası” yaşanmazdı!..
Millî maç arası fırsat; o da olmazsa… Ortaya “güven bunalımı” çıkar ki, sen de iyi biliyorsun; hiçbir Galatasaraylı “böyle bir ortamı” içine sindiremez ve kabul edemez!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.