Olmadı, sevgili Fatih Altaylı olmadı!..

A -
A +

Hande Hanım’ın “o her sunucunun akıl ve cesaret edemeyeceği” ama “akıl edenin kutlanacağı” sorusu gelince “Helal olsun” diye bağırmıştım oysa…

Senin gibi “duayen” bir gazetecinin, “hem de nasıl alkışlanacak bir soru sordu” diye, hem de “kadın” bir program moderatörünü, onca TV seyircisinin önünde âdeta “ateşe atıp” stüdyoyu terk etmen, sana, kariyerine ve karizmana hiç ama hiç yakışmadı!..
Yıllardır “Teke Tek” programında yüzlerce kişiye “binlerce soru” sordun, hem de “herkese örnek olacak şekilde, ‘cesaret isteyen onca sorunun sahibi’ oldun!..
Karşındaki “oymuş, buymuş” demeden, seçmeden sorduğun “cevapları çok zor ve de risk taşıyan” sorulardı, onlar!..
Neredeyse “yarı yaşındaki” Hande Sarıoğlu’nu, “programa devam etmen için” her şeyi yapan Hande Hanım’ı, “hiç alakası olmayan isnat ve iddialarla karşı karşıya bırakıp gitmen” doğrusu ya “senin gibi ‘kadın hakları savunucusu centilmen bir erkeğe, bir ağabey gazeteciye” yakışmadı; Bu hareketinle “Teke Tek’i de tuş etmiş oldun”; haberin ola!..
Benim gibi çok kişinin “Ömer Bayram’ın yaptığı hareket kırmızı kartlıktı” yorumunun aksine, elbette “Kırmızı kart ağır olurdu, sarı kart doğruydu” yorumunu yapanların içinde olmana da, kırmızı kartçıların “itiraz etmelerine rağmen” saygı duyması gerekiyordu.
Zaten Hande Hanım’ın bu yorumuna itirazı da yoktu. Ama, işte “o her sunucunun akıl ve cesaret edemeyeceği” ama “akıl edenin kutlanacağı” sorusu gelince, ekran başında “Helal olsun sana” diye bağırmışım, eşim mutfaktan koşarak geldi; “Ne oluyor” diye!..
Sonrasını o da gördü ve “bir kadın olarak” isyan etti; tavrına ve yaptığına!..
Soru basitti; “Aynı hareketi Emre Belözoğlu yapsaydı yorumunuz ne olurdu?”
Yıllardır “bu programlarda ‘hakemlerce korunan’ Emre Belözoğlu kıyasıya eleştiriliyordu” büyük çoğunluğumuz içimizde sen de varsın” eleştiriyorduk. Aslında “hepimize sorulmuş olan” bu soruya “cevap vermeme” hakkın vardı ya da çok çeşitli cevapları, hatta esprilerle süsleyerek de verebilirdin…
Birdenbire “hiddetlenmen” ve de işe hele hele “ahlakı bile karıştırman” olacak şey değildi; “Ben renk falan ayırt etmem, ben ahlaklı adamım, kim olsa aynı yorumu yaparım. Ben ahlaksız bir adam değilim. Bana yaptığın saygısızlıktır” diyerek, masadaki kâğıtlarını toplamaya başladın.
Hande Hanım, “beklemediği bu tavrı” şaşkınlıkla karşılamasına ve son derece üzgün olmasına rağmen, “alkışlanacak” bir metanetle ve ısrarla masadan kalkmanı önlemeye çalıştı. Ama, dinlemiyordun ve aynı şeyleri tekrarlıyordun; sonunda da “Siz konuşun, ben gidiyorum” diyerek, çıkıp gittin!..
Ben, o ekrandaki Fatih’i hiç tanımadım; benim tanıdığım Fatih “Muhatabı çok büyük bir hata ve yanlış yapsa da (ki, bunların zerresi yoktu) birkaç cümle ile o hatayı ve yanlışı tamir eder, karşısındaki hanım sunucuyu büyük bir mahcubiyetten kurtarır, programa devam ederdi”; ne oldu şimdi; çok şey kaybettin; ne kazandın; hiç!..
Bilmiyorum; HABERTURK’te “yönetici olarak” bir görevin var mı?..
Ya, “bu olay” Hande Hanım’ın işini kaybetmesine kadar giderse?..
Vicdanen rahat olacak mısın?..
Ben tekrar tekrar kutluyorum, Hande Sarıoğlu’nu; hem “o soruyu sorduğu” için, hem de programdaki  “diğer iki erkek konuşmacı” olayı seyredip, tek kelime etmezlerken, “Fatih Altaylı’nın beklenmedik tavrı ve stüdyoyu terk edişinden sonra, “program yönetiminin reklamlara gidiş teklifini reddedip” programı “kalite ve seviyesinden bir santimetre düşürmeden” bitirişi için…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.