“Evde kalan” üç büyükler!..

A -
A +

Fenerbahçe’de “takımı hocasız bırakan” Başkan Ali Koç, Beşiktaş’ta Sergen Hoca, Galatasaray’da Fatih Hoca “mutlaka ve hem de hemen” bir şeyler yapmalılar!

Ç. Rizespor – Galatasaray maçını ilk 25 dakikasını seyrettikten sonra kendi kendime dedim ki; “Sahada Alp Yalman kaptanlığında Galatasaray veteranları olsaydı, bunlardan daha çok koşar, daha çok top yapar, rakip ceza alanına daha çok gider ve taraftarına bir iki gol pozisyonu seyrettirirlerdi!..”
“Şampiyonluk iddian var”, bu yarışı yaptığın rakiplerin senden önce oynadıkları maçları kazanmışlar ve Fatih Terim’in hocalık ettiği takımın futbolcuları “sahada böylesine bitik, böylesine adamsendeci bir futbol oynayacaklar”; doğrusu ya “rüyamda görsem” inanmazdım. Ama “gerçek” bütün acılığı ve açıklığı ile ortadaydı ve Rizespor’un önünde “sakatlanan ve milyonlarca Galatasaray taraftarını yasa boğan Muslera hariç Galatasaray sahada yoktu!..”
“Yoklar yazılırken”, bazı yorumcu kardeşlerim “Donk hariç” dediler ve öyle de yazdılar.
Galatasaray’ı “veteran takımına çevirenlerin” başında geliyordu Donk; ona gelen hemen her topu ya geriye pas, ya yana pas, sonra “al gülüm ver gülüm” yaparak, sezonun başındaki “miskin futbola döndürenlerin başında” o geliyordu!..
Öyle olunca da Rizesporlu oyuncular “yürüye yürüye, hatta ilk yarı hiç yorulmadan” kendi sahalarına çekiliyor, Galatasaraylı oyunculara “hücum geliştirecekleri bir gedik” bırakmıyorlardı!..
Devre sonuna doğru, ekrandaki Galatasaraylı futbolculara “Aferin size, Sağlık Bakanımızın uyarısını dinleyerek ‘evde kal’ talimatını harfiyen uyguluyorsunuz, alkışlar” diyordum içimden…
Bu tabloyu, sadece “memleketine gidip, ‘evinde kalarak’ dönmeyen” İtalyan kondisyon hocası Cristian Bartalli’nin yokluğuna bağlayarak” izah etmek, kabul edebilecek bir mazeret değil, ancak “bahane” olabilirdi!..
“Can derdinde olan” ve de “hak ettiği üç puanı hakkı ile alan” Rize-spor önünde görülmüştü ki, Galatasaray bundan sonra “şampiyonluğa oynayan” değil, “Trabzonspor ve Başakşehir ile maçları olduğu için” büyük bir ihtimal ile “şampiyonu tayin edecek takım” rolünü üstlenecekti!..
Ve asıl acısı, “Muslerasız oynayacağı yedi maç sonunda, ilk dörde kalamayıp Avrupa kupalarına katılma hakkını da tehlikeye düşürecek” bir tablo çıkmıştı, ortaya!..
Şampiyonluğun “dördüncü adayı” Sivasspor’un haftanın son maçını kazanıp üçüncülüğü Galatasaray’dan devralması “bu yolda başka bazı şeyleri” düşündürmeye başlamıştı.
Galatasaray’ın “ilk dörtte kalmasına yardım edecek” iki takım vardı; “Pandemi arası sonrasında oynadıkları” ilk maçlarda “ortaya koydukları ‘kötü’ futbolla Galatasaray gibi ‘evde kaldıklarını’ gösteren” Beşiktaş ve Fenerbahçe. Bu iki takıma, “kötü futbolu” ile Alanyaspor’u da eklemek mümkün!..
Pandemi arası, “türlü çeşitli” sebeplerden üç büyüklere hiç ama hiç yaramamıştı. Fenerbahçe’de “takımı hocasız bırakan” Başkan Ali Koç, Beşiktaş’ta Sergen Hoca, Galatasaray’da Fatih Hoca “mutlaka ve hemen” bir şeyler yapmalılar.
Yoksa, “maçların seyircisiz oynanmasına” dua edip “Ne kadar şanslıymışız” deme günleri yakın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.