Galatasaraylılar, karamsar olmayın!..

A -
A +

Aslında bu yazıyı çarşamba günü yazacaktım, ama “Eskişehirspor’un 2. Lig’e düşüşü ve “o düşüşün hatırlattıklarını yazmak” bana daha “önemli geldi. Zaten öyle de olmalıydı. Çünkü “şampiyonluk yarışında geri kalmış” Galatasaray ile “şampiyonluğu garantilemiş gibi görünen” Başakşehir’in maçından daha önemliydi; Türk futbolunun “kötü yönetimler yüzünden” geldiği durak ve bu durağa mahkûm edilen bir zamanların “Anadolu büyüğü” Eskişehirspor’un 2. Lig’e düşüşü…
Neyse, gelelim “o gün yazacağım” ama “bugün yazdığım” konuya; Başakşehir-Galatasaray maçına… “Zorunlu bir mazeretim dolayısıyla” o maçın ancak ilk yarısını seyrettim.
Bence, “Galatasaray futbolunun çıbanı” Belhanda’ya rağmen, Galatasaray o 45 dakikada “bu sezonun en iyi futbolunu” oynadı…
Onca eksiğine, pandemi arasında oynanan ilk iki maçtaki sonuçların moral bozukluğuma rağmen, TV ekranlarında “bambaşka bir Galatasaray seyretmek” büyük sürpriz oldu, Öcal Uluç için. Hem de Başakşehir gibi “şampiyon adayı” oturmuş ve tecrübeli bir takım önünde…
Eğer, neredeyse “penaltı atmak gibi” ama biraz uzaktan bomboş iki pozisyonda topu kaleye vuramayan, vurmayan Belhanda’dan, bir defa aynı fırsatı yakalayan Seri’den ve de Emre’den “gol sesleri gelse” idi, Galatasaray, “ancak üç gol atarsa maç kazanabilecek durumda olan” Galatasaray, Başakşehir’i, hem de onun sahasında yenmişti bile…
Kalesinin önünden, kalecisinin top yuvarlaması ile başlayan akınlar, rakibin hücum presine rağmen, “3’lü, 4’lü” baklava düzeni” ile yapılan paslarla, taaa rakip ceza alanı önüne gelirken, “aksayan sadece üç metre öteye pas veremeyecek hâlde olan” Belhanda idi. O bile “o iki şut imkânından birini gole çevirse”, maçın sonucuna çok başka bir etki yapmış olacaktı!..
Doğrusu ya, hâlâ “taç atılırken ne yapacağını öğrenememiş” oyuncularla “böyle bir pas resitali vermek” beni “Acaba Galatasaray taçları da ayakla mı atsa” sorusunu sordurur hâle getirdi; Fatih Hoca’nın haberi ola!..
Ama “sonuç ne olursa olsun”, onca boş geçen pandemi baskılı zamandan sonra, o nemde, o sıcakta “böyle bir futbolu oynatan” Hoca’nın hakkını da vermek gerek; bu futbol için” kutlarım…
Ama onun, “Organize ve profesyonelce başlayıp, ZORLU geçen bir sezonu, ADALET arayarak bitiriyoruz. Hakkımızda hayırlısı” sözünün ilk iki ve son bölümüne katılarak, ancak “üçüncü bölümü” için “muhalefet şerhi” koyduğumu belirtmek isterim.
Hakem kararlarına bakarak “bu söz söylenmişse”, ben diyorum ki; “Eğer Galatasaray adalet arıyorsa, başka birçok takım da, hatta Galatasaray’dan çok daha fazla adalet arıyordur!..”
Liglerin “dört yıldızlı tek takımı olan, kupaların koleksiyonunu yapan” Galatasaray, “Adaleti aradım, bulamadım, onun için şampiyon olamadım” diyorsa, düşünüyorum; acaba diğer takımlar “Adalet” konusunda neler diyorlardır?..
Bu arada, “yönetim kurulu toplantısına giderek, başkanlık koltuğuna yeniden oturan” Mustafa Cengiz Başkan’ı ekranlarda “iş başında ve güven içinde, ‘Galatasaray’a hizmet’ inancını kaybetmemiş olarak görmek” beni mutlu etti.  Hem de çok!..
Galatasaray camiasına “büyük geçmiş olsun” dileklerimi bir defa daha iletirken, “sporumuzun içine düştüğü büyük problemlere rağmen” diyorum ki; “Mustafa Cengiz ve arkadaşları, bütün kulüplerin yaşadığı o problemleri yenme yarışını” açık ara “önde götürecek” ve Galatasaraylıların yüzlerini güldüreceklerdir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.