Neler oluyor; nerede spor basını?..

A -
A +

Bir büyük kulübümüz, Boluspor’a “ana takımda oynamayan” kalecilerinden birini “1 milyon avroya satınca” gülmüştüm.
Sonra “o kalecinin değerinin 50 bin avroya düştüğünü” gazeteler yazdı ve o kaleci bir röportajında “Yapılan işte mutsuz olduğunu” ifade eden açıklamalar yaptı.
Aynı kulübe bu yıl da bir başka büyük kulüp, “A takımında yer almayan bir genç stoperini 4 milyon Türk Lirasına (500 bin avro) satınca” gene güldüm!..
Ortada, UEFA’nın “mali kısıtlamaları”, Türkiye Futbol Federasyonu’nun “Harcama limitleri” vardı ve “transfer” de vardı!..
Bu kulüplerimiz Fenerbahçe ile Galatasaray’dı ve Beşiktaş Başkanı “bu tabloya işaret” ederek Federasyon’u uyardı.
Bu kulüplerin yöneticilerin, bu iki örnekte, yaptıkları açıklamalara benim inanmam mümkün değildi ve mümkün de olmadı!..
Bakınız; gene bir büyük kulübümüz, “çok büyük bir kampanya ile” çok büyük bir futbolcuyu “tek kuruş bonservis bedeli ödemeden” ve de “bu sezon ona tek kuruş para verilmeyeceğini” açıklayarak transfer etti.
Bu transferle beraber, “transferin yapıldığı ülkenin gazetelerinde yer alan bazı haberler” de beraber geldi, ama yazan çizen olmadı.
“Doğru olup olmadığı” da sorgulanarak, “bu haberlerdeki tabloyu konuşmak, yazmak, sormak, tartışmak” medyamızın görevleri arasında değil miydi?..
O gazetelere göre, “gelen futbolcu” dünyanın en tanınmış kulüplerinden birinin takımındayken “her hafta 350 bin sterlin (10’la çarpın TL çıkacak karşınıza)” alıyordu; evet her hafta 350 bin sterlin!..
Geçen yıl FIFA ve UEFA, “Pandemi sebebiyle “kulüplerin, teknik adamlarından ve futbolcularından ‘indirim istemelerine’ izin” vermişlerdi!..
Kulüp “bu indirimi yüzde 12,5 olarak” istedi; iki futbolcu hariç bütün futbolcular “indirimi” kabul etti. Kabul etmeyen “iki futbolcudan biri”, bizim kulübümüze “1 kuruş almadan ve 1 kuruş ödenmeden gelen” futbolcu idi!..
“O kulübe olan sevgisini ve ‘yabancı bir millî takımı tercih etmesine rağmen’, ülkesine olan sevgisini ‘tek kuruş talep etmeden’ gelerek göstermesine” saygı göstersek bile…
Peki ama “neden” böyle çok büyük bir futbolcuya, “değerinin bonservis bedeli olacak karşılığı verecek ve de kendisine hak edeceği yıllık ödemeyi yapacak” Avrupa’dan “bir kulüp bile” çıkmadı ve “ona talip olmadı” sorusuna cevap aramak da “gazetecinin görevi” değil miydi?..
Bu sorulara cevap aranmadıkça ve “doğru cevaplar” bulunmadıkça, “tek kuruş ödenmeden, tek kuruş almadan geldi” açıklamalarına “mantık ve akıl bakımından inanmak” nasıl mümkün olabilir?..
Türkiye’de artık “spor gazeteciliği” ne yazık ki”, inandırıcılığını” kaybetti.
İşte son örnek; “tribünlerden bir kulübe, teknik adamlarına, kaptanlarına futbolcularına küfürler yağmışken”, bu konuda “tek cümle yazmayanlar”, soyunma odasında “o gerginlik ve sinir içinde tepki olarak edilen bir küfrü” dillerine doluyorlar ve bu “gazetecilik oluyor”, öyle mi?..
“O küfreden” Galatasaraylı futbolcuyu kınıyor ve “Sana hiç yakışmadı, ayıp ettin, çok yazık” diyorum!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.