Galatasaray’ın bir başkanı ve bir hocası var, artık!..

A -
A +

Burak Elmas “seçildiğinden altı ay sonra” nihayet “gerçek bir Galatasaray Başkanı gibi” çıktı; “Kararı ben aldım” diyerek “gereken” cevabı verdi...


Evet, Fatih Terim ile yollarının ayrılmasına kadar da bir başkanı, bir hocası vardı, ama ne Başkan, “başkan”, ne Hoca, “hoca” idi… Zira Galatasaray, “son 9 maçta sadece bir galibiyet aldığı seri içinde”, puan cetvelinde, 20 maçta liderin 22 puan gerisinde 12’nciliğe kadar inmiş, gelecek sezon için “Avrupa kupaları hakkını sıfırlamış”; gelir ve seyirci bakımından “acınacak” hâle düşmüş, düşürülmüştü.
Bu “acı” tablo, “Türkiye Kupası’ndan da elenilince” Başkan Burak Elmas ve yönetimini uyandırdı. “Alınması gereken karar alındı”; “kötü ve önlenemez gidişi durduramayacağı anlaşılan” ve ne yazık ki “üç yıllık proje hayalinin arkasına saklanmaya çalışan” Hoca ile yollar ayrıldı.
Burak Elmas “seçildiğinden altı ay sonra” nihayet “gerçek bir Galatasaray Başkanı gibi” spor basınının önüne çıktı; “Kararı ben aldım” diyerek sorulan her soruya “gereken” cevapları verdi.
Fatih Terim’den kaynaklandığı ortaya çıkan “mobbing, arkadan bıçaklama” iddialarını reddetti ve cümle âleme ilan etti ki; “Artık Galatasaray’ın bir başkanı vardır” ve de “Galatasaray söz konusu olduğunda gerisi teferruattır; hiç kimse Galatasaray’dan büyük değildir!” 
Evet, “Fatih Hoca, Galatasaray’da büyük başarılara imza atmıştır” ama bugün ortada çok ağır bir başarısızlık tablosu vardır ve “Galatasaray’ın menfaatleri” söz konusu olunca, elbette gereği yapılacaktır ve yapılmıştır!..
Galatasaray Tüzüğünün 84’üncü maddesi der ki; “Kulüp Başkanı Kulübü temsil eder, kurumsal iletişimi ve Kulübün tüm faaliyetlerini yönetir. 87. madde ile belirlenen tüm görevleri üstlenir, yetkileri kullanır.”
87’nci madde “Yönetim Kurulunun görev ve yetkilerini tadat eden” maddedir.
Spor medyasında Terimperverler, “mazi konusunda” haklıdırlar ama bugün konusundaki görüşlerinin altı bomboştur; “Süper Lig’de 12’ncilik ve Türkiye Kupası’nda Denizlispor’a eleniş başarısızlığının üstü örtülemez” ve “alınan kararın haklılığını” ortadadır!..
Şu sorunun cevabı “gerçeğin ne olduğunu” ortaya koymaktadır; “Göreve daha resmen başlamadan ve sözleşme imzalamadan Fatih Hoca’yı Florya’ya takımın başına gönderen” bir Başkan, “altı ay geçmeden” neden “Artık ayrılalım” demiştir?..
Terim, beş yıldır Galatasaray’dadır, son ikisi boş geçtikten sonra beşinci yılda “üç  yıl daha” diyerek, “12’ncilik skandalının üstünün örtülmesini ve sahalarda bir türlü oynanamayan futbolun görmezlikten gelinmesini istemesi” hakkı mıdır?…
Üstelik bunca transferde onca futbolcuyu ve onca milyon avrolar ödeterek aldırdığı hâlde…
Taraftarın verdiği işaret, “Terim kalmalı” korosu için çok anlamlıdır; bir düşünsünler bakalım, “bir Alex’in Fenerbahçe’den ayrılışını… Evinin önünde binlerce Fenerbahçeli kaç gece nöbet tutmuştu?..
Fatih Hoca’nın “ayrılış açıklamasından sonra evine döndüğünde” birkaç gazeteciden başka kimse var mıydı, evinin önünde?...
Fatih Hoca’yı “bu duruma düşüren” kimdir; kendisi ve bir türlü gem vuramadığı egosu…
Taaa 2000 yılında Faruk Süren’den başlayıp, bugünlere Burak Elmas’a kadar gelen sürede Canaydınlar, Aysallar, Cengizler üstelik “beraberce UEFA, Süper Lig, Türkiye Kupaları ve Süper Kupalar kazanmalarına rağmen” hep benzer “ayrılık tablosunu” yaşamadılar mı?.. Bunların hepsi mi haksızdı ve Terim “hep” haklıydı?...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.