Çok şükür, bir Futbol Federasyonumuz var!..

A -
A +

Eğriye eğri, doğruya doğru; uzun zamandır ilk defa “Türkiye’de bir Futbol Federasyonu olduğunu” hissetmeye başladık...

Daha “dün bir, bugün iki” demeden “doğru ve cesur kararlar” almaya başladılar... “Kadroda ve takımda yerli / yabancı futbolcu payı” konusunda “Kulüplerin yararına olan ve istenen karar” ile başlayan “gerçekçi” uygulamaları, “Rezerv Lig ve deplasman seyircisi yasağının kaldırılması” kararları takip etti. Rezerv Lig... Süper Lig’de bulunan 19 kulübün takımını kapsıyor... Maçlar, Süper Lig fikstürüne göre ve A Takım maçları ile aynı günde oynanacak... Ve bu ligde, takımların A takım listesinde bulunan yerli ve yabancı bütün futbolcuları oynayabilecek. Profesyonel A Takımı ile Rezerv Takımı arasında, “futbolcu geçişi bakımından” herhangi bir kısıtlama veya sınırlama olmayacak. Bu ne demek; “İlk 11’de devamlı olarak yer almayan, kulübede oturan, çok kısa süreli sahaya sürülen futbolcular, her hafta maç yapacaklar” ve de “form ve fizik bakımından A takımında oynamaya her zaman hazır olacaklar” demek...

Dahası da var; “Rezerv takımının başında başarılı olan” hoca da, “A takımının hoca koltuğu şu veya bu sebepten boşalırsa” o koltuğu doldurmaya hazır olacak... Daha ne olsun?.. Mehmet Büyükekşi ve arkadaşlarının aldığı “Deplasman seyircisi yasağının kaldırılması” kararını da alkışlıyorum... Son yılların “en cesur kararı”, zaten “yıllardan beri alınması gereken” bir karardı ama gelip giden hiçbir Federasyon heyeti “cesaret edip” bu kararı alamamıştı!.. Türk Devleti’nin gücü, “bu yasağın kalkmasındaki riskleri” ortadan kaldıracaktır. Yaşayacak ve göreceğiz...

Elbette ilk haftalarda “ufak tefek birkaç olay” olacaktır ama bastırılacak, “yeterli ve gerekli cezalar” verilecek, sonra... “Olması gereken uygulama” statlarımızdaki tribün renklenmesini devam ettirecektir!..

Hadi, Emre Mor!..

Sergen’den sonra, “kendisine yazık eden” bir futbolcumuz da bana göre, “Emre Mor’dur!..” “Alman Millî Takımı’nı seçtiği için” Mesut Özil’i bu sınıflandırmaya sokmuyorum; yoksa o da “kendisine çok ama çok yazık eden” bir futbol cambazıdır ama “kafası” çok başka yerlerde ve “şeylerdedir!..” “Emre Mor’dur” dedim; inşallah sezon sonunda “Emre Mor’du” derim... Şart ortada; “Son şansı olan Fenerbahçe’de ‘beklenen ve istenen Emre Mor futbolunu sahalara getirir” ve millî takımımızın da yıldızı olur!..

"Gideceklerde" seçim doğru mu?

Gazetemde dün okuduğum habere göre Galatasaray’da 6 “yabancı oyuncu” gidiyor, “yeni geleceklere” yer açılıyor... Marcao satılıyor, “15 milyon avroyu veren” alacak... Morutan kiralanacak; “Yunus Akgün örneği” ilk 11’de yer alacağı bir takımda “gelecek sezon için olgunlaşacak”; çünkü “cevher” var!.. Buraya kadar, “doğru ve haklı” bir uygulama...

Sonrasında “Sekidika ve Sacha Boey” var ki, “ümitle alınan iki bek” ama bekleneni vermeyen” iki yabancı... “Gönderilme kararları” doğru... Geriye kalıyor; “iri yarı” ve de sahada “hataları ve başardıkları ile ‘geldiklerinden beri’ tartışılan” iki futbolcu; Luyindama ve Diagne... Luyindama’nın gönderilmesine “hayır” demem... Ama Diagne?.. “Ona istediği topları, pasları atacak, asist yapacak “forvet arkası, kanat, orta saha oyuncuları olursa” takımda, Süper Lig’de “gene” gol kralı olabilir; o yeteneği var... Güçlü bir santrfor ve de artı; “Golcü!..”

Okan Buruk, “hem pivot santrfor, hem golcü” bir forvet transfer ettirirse ne âlâ; Diagne gidebilir... Ama bulamamışsa, “göndermek için” çok düşünmeli!.. Diagne’yi “Galatasaray’da yok eden” Belhanda / Feghouli ikilisinin “ikimiz” egoizmidir; o günleri hatırlayalım!..

Şaka!..

Mesela Cenk Ergün, “İtalya’ya ‘Galatasaray’da orta sahayı yönetecek bir futbolcuyu’ transfer etmek için gitse ama oradan bir sol bek alarak dönse” ve Ben de “Fırına ekmek almaya gitti, bahçıvandan domates alarak döndü” diye yazsam, ne olur?..

Bunun cevabını, Sevgili Müdürüm Ercan Yıldız vermeli...

Zira “en büyük spor kanallarımızdan birinde, ‘böyle esprili bir yorum’ yapan” arkadaşımızın başına gelmeyen kalmadı... Programı yöneten arkadaşımızın bilgisayarına “sosyal medyadan sert tepkiler geldiği” belli olurken...

Sonunda, tartışma, “Büyük bir kulübe böyle hakaret edilmez” baskısı içinde kendisini savunmaya çalışan ve kan ter içinde kalan yorumcu kardeşimizin özürler dilemesine kadar uzandı...

Halbuki ne kadar “tatlı” bir örneklemeydi, “yorumu...”

Ah şu sosyal medya; spor programlarını bile “o” yönetiyor!.

Kuveyt'ten "talih kuşu" geliyor...

Doğru” ise, Galatasaray’a “son yılların en büyük ikramiyesi vurdu” demektir; “Kasaya 5 yıl içinde 80 milyon dolar girecek!..” Haberi Fanatik’te okudum; “Sıcak para arayan Galatasaray ‘a ilaç gibi haber... Kuveyt Devlet Fonu heyetiyle, Galatasaray yönetimi arasında stat isim hakkı sponsorluğu konusunda sürpriz bir görüşme yapıldı. Buna göre fona bağlı Kuveyt Hava Yolları’nın (Kuwait Airways), Galatasaray’ın stadına isminin verilmesi ve stat çevresindeki reklam işleri de dâhil olmak üzere, 5 yıllığına toplam 80 milyon dolarlık bir anlaşma yapılması üzerinde konuşuluyor. Görüşmelerde son aşamaya gelindiği ve müjdenin çok kısa süre içine duyurulacağı öğrenildi.” Yılda “16 milyon dolar”; bu para her yıl “sarı kırmızılı takıma kaç hem de ‘kaliteli futbolcu’ getirilmesini” sağlar” dersiniz?..

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.