Bu kadar transfere rağmen görülüyor ki Fenerbahçe'nin bir golcüye acil ihtiyacı var...

A -
A +

3 Haziran 2018’de başkan seçilen Ali Koç, o günden bu yana 5 yıldır “şampiyonluk göremedi”; taraftarına da gösteremedi!..

“5 yıldır alınan, gönderilen futbolcu sayısı”, camiaya da, taraftara da, futbol yorumcularımıza “Gene sil baştan” dedirtecek seviyedeydi… “Bu yıl da ‘Gönder – Al’ devam ederken” geldi çattı, Şampiyonlar Ligi eleme maçı…

“Ülkesine giren Rus Ordusu’nun başlattığı savaş” yüzünden, “8 aydır resmî maç oynayamayan, hatta kendi stadında özel bir hazırlık maçı bile yapmamış” bir takım vardı rakip olarak Fenerbahçe’nin karşısında ve de…  “Ev sahibi olarak oynayacağı Fenerbahçe maçı, Polonya’ya taşınan!..”

Dahası, “yabancı oyuncuları kaçmış”, elde kalan “Ukraynalı oyuncularla idare etmeye çalışan” bir Hoca’dan “tecrübeli” Mircea Lucescu’dan başka “güvenebileceği bir futbol dayanağı kalmamış” bir takım…

“Dinamo Kiev’in bu çaresizliğini” dünkü yazısında çok iyi anlatmış, Bülent Tuncay…

“Bugünkü yazımın ana unsuru oldu”, bu tablo; ona teşekkür ederim!..

Anlatmaya çalışacağım şu; “5 yıllık bunca tecrübeye” ve bu yılda “transfer edilen bunca futbolcuya” rağmen “bu durumdaki Dinamo Kiev maçında” açık açık bir gerçek “bir defa daha” ortaya çıktı; onca defans, onca orta saha ve onca forvet oyuncusuna karşılık, hâlâ “golcüsü yok” Fenerbahçe’nin…

Ümit, “tecrübeli de elbette değerli hocamız” Jorge Jesus’un “neden sonra oyuna dâhil ettiği” Arda’da ise “bu genç adam” kaç maç kurtarabilir, takımını? Hem de “Avrupa kupalarında?..”

King ne yaptı bu maçta?..

Valencia’yı biliyoruz; “golcü” demeye epey şahit ister, çarşamba gecesi “kalecinin kurtardığı bir kafa vuruşundan başka” ne yaptı?..

Sezonu “erken açan” ve bunca antrenman ve hazırlık maçı yapan” Fenerbahçe’de, Jesus gibi bir hocanın sahaya çıkardığı ilk on bir, “neredeyse tamamı ile geçen yılın son maçlarındaki kadro” olmamalıydı…

Mehmet Emin Uluç kardeşim de “golcüsüz transfer yağmurunu ve sahaya çıkarılan geçen sezon artığı kadroyu” açık açık ve çok güzel yazmış!..

“Anlatmak istediğim” ikinci husus da buydu; Fenerbahçeli okuyucularım kızmasınlar, bu maçtaki “düğüm” ortada:

Hiç yakıştırmak istemiyorum ama, Jesus gibi bir hoca, “deplasman sendromu / korkusu” mu yaşadı?

Herhalde, “ikinci yarıda yaptığı ve “baştan olması gereken” değişikliklerin “garantici” Lucescu’nun takımını ne hâle soktuğunu, saha kenarından görmüş ve “ilk 45 dakikayı neden ve nasıl kaybettiğini” anlamış ve üzülmüştür!..

Ali Koç Başkan, ne yapıp ve etmeli, “hemen” bir golcü transfer etmelidir…

Yoksa, Avrupa kupalarında da Süper Lig’de de “gene” hüsrana uğrar!..

Peki, “gelecek hafta” ne olabilir, İstanbul’da?..

Elbette Fenerbahçe'miz favoridir ve inşallah turu atlayacaktır… Ama…

Polonya’daki maçın başlangıcı gösterdi ki; “Lucescu’nun takımı ‘kendi evinde oynadığı farzedilen” bir karşılaşmaya “Fenerbahçe’nin korkusu altında” çıkmıştır; hocasından, futbolcusuna kadar!..

İstanbul’da sahaya “Fenerbahçe’yi tanıyan bir Dinemo Kiev” çıkacak ve saha kenarında da Lucescu olacaktır!..

Dikkat; Fenerbahçe “sahada futbol olarak hakkını vermez” ise o maç “çantada keklik” değil…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.