Ömür Akkor, Zennup ve yeniden başlayabilmek...

A -
A +
 
Geçtiğimiz hafta içi "F İstanbul" isminde bir etkinliğe katıldım. TÜRES (Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği) olarak çözüm ortağı olduğumuz bu etkinlikte bir sahnemiz vardı. Ben iki oturumun moderatörü olmak için gitmiştim ama bir oturumumdan sonra Ömür Akkor’un konuşmasını dinlemek için kaldım.
Ömür Akkor bence Türkiye’nin en iyi hikâye anlatıcısı. Size Anadolu’nun yemek kültürünü ta Göbeklitepe’den başlayıp öyle bir anlatır ki dünyada şu anda en popüler mutfaklar olan ve böyle pazarlanan mutfakların şefleri susar ve otururlar. “Türk şefi konuşurken Fransız, İtalyan şefi oturup dinler” der mesela Ömür Şef, “Türk şefi konuşurken onlara laf düşmez…” Bunu da öyle güzel ve tarihî gerçekliğiyle anlatır ki dinleyene öz güven gelir.
Her neyse, Ömür Akkor konuşuyorsa bize de oturup -belki onuncu kez de olsa- dinlenir dedim ve oturdum. Ömür Akkor çok eskiden beri tanıdığım bir arkadaşım ve dostum. Son yıllarda Türk gastronomisine damgasını vuran ZENNUP restoranın da kurucusu. Zennup’un açıldığı gün oradaydım, hem Bursa’nın, hem de İstanbul’un açılışlarında bulundum.
Ömür Şef’in konuşması beni şaşırtmaz diye düşünüyordum ama o da ne? Kaleci bir köşede, top bir köşede. Ters köşe olmuştum…
Ömür Akkor elleriyle, tırnaklarıyla kurduğu Zennup’tan ayrıldığını açıkladı sahnede. Diyebilirsiniz ki senin arkadaşın, seni şaşırtmış olabilir de bu yazıya bu konuyu taşımanın maksadı ne?
Ömür Akkor’un Zennup’tan neden ayrıldığını açıkladığı konuşması âdeta bir manifesto niteliğindeydi. “Zennup bana para dışında hiçbir şey vermemeye, benden almaya başlamıştı” sözü çok çarpıcıydı!
Şunu düşünün, şirketi kendisine belki 50 yıldır paradan başka hiçbir şey vermeyen binlerce, on binlerce iş insanı var ve hâllerinden hiç şikâyetçi değiller.
Peki, Ömür Şef neden rahatsız olmuştu? Kurduğu işletme ona paradan başka ne verecekti ki?!.
Buradan sonrasını biraz kendi çıkardığım derslerle anlatacağım, çünkü Ömür Şef’in o sahnede anlattıklarını her ne kadar herkes dinlemiş ve kameralar kaydetmiş olsa da aramızdaki hukuk gereği buraya sözlerini izni olmadan tamamen taşıyamam. İşte bu yüzden buradan sonrasını kendi çıkardığım derslerle yazacağım.
İşte Ömür Akkor’un Zennup’tan ayrılışından çıkardığım dersler.
 
  • Bir iş size sadece para kazandırıyorsa orada durmayın.
  • Bir iş sizi istemediğiniz birine dönüştürüyorsa, hâl ve hareketlerinizde, davranışlarınızda farklılaşmaya sebep oluyorsa buna sadece para için katlanmayın.
  • Eğer işten beklentiniz ortaklarınızın beklentisiyle aynı değilse o işi sürdürmeyin, bir gün mutlaka ama mutlaka ayrılırsınız.
  • Dışarıdan her şeyin mükemmel görünmesi içeride de durumun mükemmel olduğunu göstermez. Sadece dışarıdan mükemmel görünüyor diye bir şeyi sürdürmeyin.
  • Para kazanmak hiçbir zaman nihai ve tek amaç olmasın. Sizi manevi olarak da beslemeyen iş asla yeterli bir iş değildir.
  • İşte, ilişkide, sosyal ya da ailevi ilişkilerde, her nerede olursa olsun “DUR” demesini, gerektiği zaman da gitmesini bilin. Hepimizin ölümlü olduğu bu dünyada herhangi bir şey sizin için vazgeçilmez olduysa o sizin “putunuz” olmuştur, en çok oradan darbe yiyeceksiniz, yumuşak karnınız orası olmuş demektir.
  • Yeniden başlamanın keyfine varın. Ne kadar ileriye gitmiş olursanız olun, bir yazının, bir kitabın ne kadar uzun bir bölümünü yazmış olursanız olun olur da çöpe giderse, olur da yanlış yöne gittiğinizi anlarsanız orada durmayı, geri dönmeyi, yeniden başlamayı bilin. Belki bu yeni yol, bu yeni başlangıç size çok daha farklı kapılar açacaktır.
Evet, biraz üstü örtülü de olsa, Ömür Akkor’un anlattıklarından çıkardığım dersleri yazdım. Diyebilirsiniz ki, bu şartlarda bir işi, bir ortaklığı, hele hele para kazanan bir işi bırakmak akıl kârı mı? Ben de size “Rızıktan şüphe etmek rızkı verenden şüphe etmektir” diye cevap veririm o zaman…
Son olarak beni çok çarpan Ömür Akkor’un öz eleştirileriyle noktalayayım.
Zamanla kendisine yük gelmeye başlayınca bazı şeyler, bunun kendisini nasıl çekilmez bir adam hâline getirdiğini anlattı Ömür Akkor. “Her istediğim oluyordu, hatta istediğim şey daha söylemeden yerine geliyordu, öyle bir krallıktı benim için yaşadığım hayat. Bu da beni şımarık, doyumsuz, ukala, insanlarla görüşmek istemeyen, sıkılmış birine dönüştürmüştü. İnsanlara ayıp ettiğimi, haksızlık ettiğimi fark ettim. Olmak istemediğim birine dönüşmüştüm” diye anlattı.
Bu öz eleştiriyi yapmak gerçekten her babayiğidin harcı değil. Ne seviyede olursa olsun kendiyle yüzleşen, öz eleştiri yapabilen, âdeta kendi kendini tokatlayabilenler yeniden başlayabiliyor.
Unutmayalım, Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır.
Not: Tüm Türkiye gazetesi okurlarının, tüm İslam âleminin mübarek Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimle tebrik ediyorum. Dualarınızda bizi de unutmayın dostlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Hülya 9 Ağustos 2023 12:21

Bu yazdığınız ve anlattıklarınız için çok teşekkür ederim. Ne kadar sevgi dolu bir insan Ömür bey ve sizde bunları dile getirdiğiniz için, bakış açınızi bizimle paylaştığınız için yüreğiniz sevgi dolu olduğu belli oluyor. Ömür beyi ben depremde yaptığı yardımlarda keşf ettim ve orada anladım bu insan bir melek. Gittikçe onun hayatını sosyal medyada takip ettiğimde, onu daha çok tanımaya başladım ve hayranlıkla izliyorum. Sizin yazı desteğiniz ile birlikte daha iyi anlıyorum. İnsanlar kendini çok iyi para kazandığı halde, bazı istemediği değişimleri frenleyip değiştirebiliyorsa, o insanın kendisi ile bağlantısı güçlü demektir benim için. Ömür Akkor iyi ki varsın, Ömer Ekinci iyiki sizde varsınız

kilis16 Mayıs 2023 19:52

sözlerin çok dogru ve güzel