Böyle bir dönem hatırlamıyorum!
25 yıla yakın bir zamandır hakem camiasını çok yakından takip ediyorum.
Hiç böyle bir dönemden geçildiğini hatırlamıyorum.
Geçmişte hakemler can atarlardı; Kadıköy’e, Ali Sami Yen’e, İnönü’ye, Avni Aker’e çıkmak için... Anadolu takımlarının maçları geldiğinde dudaklar bükülürdü. Suratlar asılırdı.
Şimdi büyük kulüplerin maçına verilmeyen sevinçten uçuyor.
Kimse bu cendereye girmek istemiyor.
Dünyanın en iyi cerrahı olsanız; ameliyata girerken hastanız size inanmasa ve güvenmese, hasta yakınları sizi tehdit ve taciz etse...
Hastane yönetimi de bu durumu kenardan seyretse...
Böyle bir ortamda başarılı olma şansınız var mı?
Hakem hatası kulüpler için ilaçtır!
Hakemlerin başarısız olmasını en çok ama en çok kulüpler istiyor.
TFF’yi baskı altına alıyorsunuz. Kamuoyu önünde mağdur duruma düşüyorsunuz.
Hatalı transferleriniz gündemden çıkıyor.
Taraftar size anlayış göstermeye başlıyor.
Hakemler neden bu kadar formsuz?
Memleketimiz; hakemlik ya da hakem yöneticiliği yapmak için ortalama standartlara sahip bir ülke olmaktan hızla uzaklaşmakta.
1) Son 2 sezondur “hakemler çok kötü” algısı kamuoyuna kasten ya da istemeyerek yerleştirildi.
2) Hakem sayısı 22’ye indirildi. 10-12 hakemle lig döndürülmeye çalışılınca hata yapanla hata yapmayan hakem arasında hiçbir fark kalmadı.
3) Zekeriya Alp MHK’sından sonra hakem eğitimi kalmamıştır. Jaap Uilenberg ekibi ile Roberto Rosetti ekibi arasında gece ile gündüz kadar fark var. Şu sorunun cevabını bilen var mı? Uilenberg niye gitti, Rosetti niye geldi?
4) FIFA hakem listeleri tam bir skandaldır. Bunu takip eden veya hesabını soran bir Federasyon maalesef yok!
5) Antalya’daki son seminerde hakemlere gereken motivasyon sağlanamamıştır. Başta protokol konuşmaları “parmak sallama”dan öteye geçememiştir.
Lütfen biraz empati!
Hakemleri biraz rahat bırakalım! Bunu bir deneyelim.
Şu anda başarılı bir maç yönetmek için ideal bir ortam var mı?
Geçen hafta kendimi; F.Bahçe - M Başakşehir maçının hakemi Bülent Yıldırım’ın yerine koydum.
Hakemler haftalardır kötü maç yönetiyor. Kamuoyu bu duruma tamamen ikna edilmiş.
TFF’ye, MHK’ya, kurullara, A Milli Takım’ın teknik ekibine, hatta devlete yapılan baskı en yüksek şiddetle sizin sırtınıza yüklenmiş.
Bir kere bütün kararlarınız yüzde 100 doğru olacak. Gri pozisyonlarda ise sizi haklı bulacak tek bir kişi yok. “Beyaz” dediyseniz, “doğrusu siyah”tı denilecek. “Siyah” dediyseniz, “beyaz” diyecekler.
Bu derece bir baskıyı Riva’da hisseden kaç kişi var acaba?
İşinize gelince İngiltere’yi örnek alıyorsunuz; “hakemi korumada” da alsanıza ya.
Elinizi tutan mı var?
Video hakemlik, video gözlemcilik olsa ne yazar? Hakem kendini güvende hissetmedikten sonra...
Federasyon işin kolayını bulmuş!
Zekeriya Alp’ten sonraki MHK’ların ortalama ömürleri birer sezon bile değil.
1) Yusuf Namoğlu (16 Aralık 2014 - 10 Temmuz 2015)
2) Kuddusi Müftüoğlu (11 Temmuz 2015 - 1 Ağustos 2016
3) Yusuf Namoğlu (3 Ağustos 2016 - ?)
Memlekette MHK’lar yarım sezonda yıpranıyor. Federasyon, MHK’yı değiştirdiği anda bir yıl zaman kazanıyor. Tansiyon düşüyor.
Riva’dakiler, bunun farkında, “kalıcı ve radikal hakem projeleri” istemiyor. Yılı kurtaralım, yeter anlayışı hakim. Ağrı kesici MHK istiyorlar.
En büyük “hata” da MHK’lar kurulurken yapılıyor.
1) İki saatte ya da en fazla 24 saat içinde MHK kurulmaz. Bizim ülkemizde MHK’ların tespit edilme süresi bazen bir çayın demlenme süresi kadardır. 7, 8. ve 9’uncu adamlar dolgu malzemesi gibi oradan buradan toplanır.
2) MHK’da görev yapacaklar için federasyonlar hiçbir araştırma-değerlendirme yapmaz. Hiçbir hakem ya da gözlemcinin fikri alınmaz, düşüncesi sorulmaz.
Doğru bilgiden zarar gelmez!
Efendim, hakemler maç yönetmeden para alıyorlarmış.
22 hakem, memuriyetini, kariyerini, işini bıraktı geldi. Veya işsizdi geldi. Her neyse...
1 yıllık sözleşme yaptınız. İstediğiniz anda da kapıya koyma hakkınız var.
Hakem maç almasa bile haftada 3 gün Riva’da mesai yapıyor. Bunun eğitimi var, semineri var. Haftada 6 gün antrenman yapmak mecburiyetinde. Maç almadan para alıyor dedikleri konu bu. Sigortasız, yılda 10 ay maaş.