Ayaküstü...

A -
A +
Kitapları kurcalarken, Giorgio Manganelli'nin şu ilginç sözüne takıldım;
"-Yaşamın kendisi olan şeyleri yapamıyordum (ayakkabı bağcıklarını bağlamak gibi)...
Öyleyse beceriksizliklerimi dengeleyecek bir şey yapmak zorundaydım: yazar oldum..."
Sonra bu adamın Türk futbolunu kurtarma yazılarını aradım!...
Bulamadım...


Ana Kumanda
(...TV 8 / Bay Tahmin)
MURAT ÖZARI: Malta-İtalya handikap yapar mı?...
FİKRET ENGİN: Bunların San Juan şövalyeleri meşhurdu...
MURAT ÖZARI: Yok yaa Malta eriği o kadar da meşhur değildi...
FİKRET ENGİN: Erik değil şövalye şövalye!...

Krampon
EMRE'nin derbiye yetişeceğini duyan Felipe Melo: "Gelsin, bırakın gelsin, gel hele gel gel..."
...
MİLLİLERİN küçüklüklerinin canlandırıldığı reklamda, Burak Yılmaz'ın küçüklüğü salça ekmek isteyerek futbolla alakasını ortaya koydu...
...
GRUP maçlarında 6 kez santra yaparken topla buluşan Arda Turan; hırsı ile otoritelerin beğenisini topladı...

Öğrendim ki;
"-Başarı, sabredene 
her zaman torpillidir..."


gündemin kırıntıları
Letonya maçından önce Milli Takım için özel olarak psikolog çağırılmış...
Bir şey olduğu belliydi... Başka hiçbir şey onları böyle uyutamazdı...
...
Soyulan dilencinin aylık geliri bin liraymış... Bununla hava atabiliriz; 
"Bizde dilenciler bile ayda bin lira kazanıyor..."

TERS?AÇI

"-Al işte !..."
(...Mehmet Yeşilırmak'tan)

Gerçek anlatımları
-Bir erkek için futbol maçının son iki dakikası ve eşiyle çıktığı Pazar alış verişine "Bitmeyen Zaman" denir...
...
-Kadının alışverişi yaptığı, kıvırcığı yıkadığı, domatesleri doğradığı, soğanları kıydığı, eti terbiye ettiği ve erkeğin 'yemeği hazırladığı' mangal partisine "Barbekü" denir...
...
-Bir alış veriş merkezinde, bir şeyler satın alarak dinlenip ara verdiğiniz, bir aşağı bir yukarı yürümeye "yürümeyi seviyorum" denir...
...
-Kadının haklı, erkeğin ise henüz bunu kavrayamadığı münakaşaya "Tartışma" denir ...
...
-Saçlarınıza asla bir daha aynısını yapamayacağınız şekli verebilen kimseye "Bayan Kuaförü" denir...
...
-Mum ışığında yemek, elmaslar ve romantizm hayal edip, (şanslıysanız) bir kart aldığınız güne "Sevgililer Günü" denir...

Sinema...
Öyle sanıyorum ki, sinema izleyicileri bir anlamda hipnotize ediyor...
Bunu anlamak için sinema salonundan, sessizlik içinde, başları önde ve düşünceler içinde çıkan insanlara bakmak yeterlidir...
Tiyatro izleyicileri gibi, boğa güreşi ve sportif gösteri izleyicileri de daha fazla canlılık ve enerji gösterirler...
Çoğu kez, sinema salonunun loş ortamından olduğu kadar, filmdeki plan, ışık değişikliklerinden ve kamera hareketlerinden kaynaklanan sinemasal hipnoz, izleyicilerin eleştiri yeteneklerini etkileyip zayıflatmakta ve onları bir anlamda büyüleyerek alabildiğine sarsmaktadır...
(...Luis Bunuel)

Temel'in biri bir gün...
Profesör Amazon'daki vahşi timsahlar hakkında bilgi veriyormuş...
Dinleyiciler arasından Temel sormuş;
"-Duyduğuma göre el feneri taşıyan insanlara timsah saldırmıyormuş..."
"Tamamen haklısınız" demiş profesör,
"-Ama bu el fenerini ne kadar hızlı taşıdığınıza bağlı..."


İtirafım var
(...isim: enes ...şehir: istanbul ...yaş: otuz)
Bir giyim mağazasında çalışıyorum... Elbise almaya gelen bir çiftle sohbeti koyulaştırmaya çalışıyorum...
"Merhaba hoşgeldiniz" gibi bir-iki konuşmadan sonra maalesef o soruyu soruyorum;
"-Ne işle meşgulsünüz efendim?..."
Cevap: "Bosch'tayım..."
Ben yorumumu yapıyorum; "Ne kadar güzel efendim... Büyük bir firmadır..."
Cevap: "Hayır arkadaşım, yanlış anladın çalışmıyorum... Boştayım..."
O günü ömrüm boyunca 
unutamam... Hadi beni de rezil edin...

Bizim pano
Herkes Vodafone'un şirket hattını kullanmaktadır, ama Talip her ay sınırı aşmaktadır...
Bir gün dayanamaz ve sorar;
"-Abi bu Vodafone'un kontörlü hattı da çok yakıyor mudur acaba?..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.