Kadınca sözlük...

“-Giyecek bir şeyim kalmadı...”
(...Bana alışveriş için para ver)
...
“-Şuna da bir baksana...”
(...Aslında bakmana gerek yok, benim görmem yeterli)
...
“-Bunun kahverengi renkte olanı da var...”
(...Bana onu da alacaksın)
...
“-Oturma odasında fena durmaz...”
(...Hadi alalım, neye yarayacağına sonra bakarız)
...
“-Şunu biraz tutsana...”
(...Bunu eve gidene kadar taşıyacaksın)
...
“-Ben yavaş yavaş hazırlanayım...”
(...İki saate kadar çıkmaya hazır olurum)
...
“-Hayaaatıım bana yardım eder misin?...”
(...Hey millet bu adam benim kocam)

Öğrendim ki; “-Göz gönülden yana oldukça, aklın yapacağı pek bir şey kalmıyor...” 

Kapak konusu!

BIYIKBAY:
“-KCK operasyonuyla örgütün içine sızan vatan evlatlarını deşifre edip hapse attıran cemaatin 
‘Devlet süreç boyunca uyudu’ demesinin adını siz koyun!..”
HHH
MİHRİBAN TÜRK:
“-Türkiye katliam yapıyormuş. PKK’’dan kaçan Kürtler, neden İstanbul’a, Ankara’ya; Suriye’den kaçanlar neden Türkiye’ye geliyor?… 
Mazoşist mi bunlar?…”
HHH
CAN DÜNDAR:
“-Her hakim ve savcı staj döneminde bir süre hapis yatmalı...
Verdiği kararın, istediği cezanın, geciken adaletin ne anlama geldiğini anlaması için...”
...
BİLİM EHLİ:
“-Bu kafayla yola çıkıldığı zaman her doktorun da bir süre ölmesi gerektiğini tespit ettik...”

Bizim pano...
Serdar; “15 TL’ye halı satıyorlar” diyerek bütün arkadaşları toplayıp mağazaya götürdü...
Facia; oranın kuru temizlemeci çıkması ve 15 TL’ye halı yıkamasıyla son buldu...
HHH
Talip yeni telefon almış arkadaşına geçtiği mesaj;
“-Beni çaldırıp kapatır mısın?... Numarayı sadece öyle kaydedebiliyorum...” 
HHH
EMİN mesajın yarısını tamamladığı telefonu Ercan’a uzatıyor;
“-Hacı şuna projektör yazıp versene bana...” 

Sabri Reyiz günlüğü...

-Çok teknik direktör gönderdim de, Burak Yılmaz’ı ben de beklemiyordum…
-Kızlar kendini güldüren erkeklerden hoşlanırmış. Yarım saattir kendimi güldürmeye çalışıyorum...
-Burak Yılmaz Çin’e satıldı, Fener 4 yedi... Tam ülkeyi save’leme zamanı...
-Şimdi de 3-A sınıfından Aziz Yıldırım arkadaşımız “Ağlıyorum” adlı şiirini okuyor. Arkadaşımız için bir alkış alalım.

İtirafım var

(...isim: acar ...şehir: istanbul ...yaş: yirmiler)
Wapcam’de Amerika’daki abimle konuşuyoruz...
Bir selam versin diye mutfaktaki annemi çağırdım...
Gelince el salladı, öpücük yolladı...
Konuşmaya devam ederken can sıkıntısından laptopu kaldırdım, evin içini göstermek için sağa sola döndürüyorum...
Benim güzel annem:
“-Yapma oğlum, başı dönecek...”
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

Acı
İnsanları asla küçümsemeyin...
Kendilerinin olmayan acıyı izlerken, kötü haber verirken,
Televizyonda bombaların düşüşünü seyrederken,
Telefonun öbür ucundaki bastırılmış hıçkırıkları dinlerken aldıkları keyfi de asla küçümsemeyin...
Acı tek başına sadece acı’dır...
Fakat, acı+mesafe=
Eğlence, insani ilgi, gerçekçi sinema, keyifli bir tebessüm, anlayışlı bir tebessüm,
Kalkık bir kaş veya gizlenmiş bir nefret olabilir...
(...White Teeth)

Krampon

TÜRKÇE derslerini Tolga’dan alan Boyko, “Tut-Bırak” kelimelerini karıştırınca kalesinde goller gördü...
...
DURSUN Özbek: “UEFA eğer bir para cezası keserse onlara bunu bileklik ile ödemeyi teklif edince, beni ilk uçakla İsviçre’den gönderdiler”
...
AYKUT Kocaman, Şenol Güneş’e futbolda ızdırap olmak için 1965 yılının Nisan ayında dünyaya gelmiştir (NTVSpor)...

Ana Kumanda

(...SHOW / Magazin)
MUHABİR: Efendim sizin küçükken top oynadığınızı biliyoruz...
GÜLBEN: Evet mahallenin erkekleri ile top oynadım... 
MUHABİR: Çok golünüz var mı?...
GÜLBEN: Forvet değil kaleciydim ben... Korner falan atıyordum...

Temel bir gün...

Temel’le Dursun; eski günlerini, eski sevgililerini anlatıyorlarmış birbirlerine...
Temel: Üniversitede harika bir kıza fena halde tutulmuştum... Ama konuşma özürlüydü... Terk ettim...
Dursun şaşırmış: Senin engellilere böylesi bir tepkin olacağı asla aklıma gelmezdi... Neydi zavallı kızın kusuru?...”
Temel: Evet, diyemiyordu...