Görmek...

A -
A +

Hepimiz olaylara tahammül etmeye, alışmaya ve suçu içinde bulunduğumuz duruma atmaya meyilliyiz...
“Ah, her şey olması gerektiği gibi olsaydı, farklı olurdum” ya da “Bana fırsat verin, yapmak istediklerimi gerçekleştireyim” veya “Hayatın adaletsizliği altında eziliyorum” deriz...
Rahatsızlıklarımızdan dolayı başkalarını, çevremizi ya da ekonomik şartları suçlarız.
İnsan rahatsızlığa alıştıysa zihni körelmiş demektir...
Tıpkı insanın etrafındaki güzelliğe artık onu fark etmeyecek kadar alışabilmesi gibi...
İnsan kayıtsızlaşır, katılaşır, acımasızlaşır ve zihni gittikçe körelir...
Buna alışmazsak bir uyuşturucu madde alarak, siyasi bir gruba katılarak, bağırarak, yazarak, futbol maçına ya da başka bir eğlence yolu bularak bundan kaçmaya çalışırız.
Şartlanmanızdaki tehlikeyi sadece zihinsel bir kavram olarak görürseniz, bu konuda hiçbir şey yapmazsınız...
Bir tehlikeyi sadece bir fikir olarak görmek, fikirle hareket arasında bir çatışma çıkarır ve o çatışma da bütün enerjinizi alır...
Ancak şartlanmayı ve getirdiği tehlikeyi o anda bir uçurumu görür gibi gördüğünüz zaman harekete geçersiniz...
Öyleyse görmek harekete geçmektir.
(...J. Krishnamurti)

Öğrendim ki; “-Sessizlik şiddetli bir kavga biçimiymiş...”

Ayaküstü...

-Ankara terör saldırısını ilk kınayan Put in ve Demirtaş pişkindir; “Çok mu belli ettik”…
...
-Ankara bombacısının faillerinin açıklanmaması ‘CHDP’lileri endişelendirir; “Daha canlı bombacıların taziye çadırını kuracağız... Şehidimize saygı lütfen ”…
...
-Tüm saldırılarda canlı bombanın kimliğini Emniyetten önce açıklayan Sözcü gazetesi; “Esad ve Rus istihbaratıyla ortak çalışmamız ne zamandan beri suç oldu?... İnanmayan ‘hukukçu’lara sorabilir”…
...
Saldırıdan önce kendi vatandaşlarını uyaran, bombacı kimliklerini de Sözcü gazetesine veren ABD Büyükelçisi; “Ne yani Akit gazetesine mi verseydik”…
(...REVA)

Krampon

MUSTAFA Denizli’nin ayrılığıyla boşalan Galatasaray teknik direktörlüğü görevine kayyum atanması bekleniyor.
...
ONUR Kıvrak: “Yan top diye çıkıp, bir daha geri dönmeyesim var…”
...
F.BAHÇE Kulübü’nün yaptığı açıklamadan sonra Emre Belözoğlu: “Benim hakkımda bir şey demişler mi?…”
...
FOTOMAÇ: “Skandal... Kayserispor 2 kırmızı kart görmesine rağmen sahada 10 kişi...”

Üniversite ne verir?

-Bir şeyler verdi, ama yani şimdi birden söyleyemeyeceğim...
Ama verdi yani, vermez olur mu?...
-Ne verdi?... Eeee, en azından diploma verdi...
Bugün diploma olmadan iş bulamazsınız... Yani anlatabiliyor muyum?...
-Daha ne versin ağabeycim?... Şu elimde gördüğünüz saç çıkarma ilaçlarını, şu anti depresanları, şu mide haplarını, migren ve uyku haplarını verdi. Bak nasıl uysalım artık. Gidip ders çalışacağım. İyi geliyor...
-Ya, üniversitenin ne verdiği önemli değil. Bakın sizinle açık konuşayım. Ben açık bir insanım. Biz birey olarak ne istediğimizi biliyor muyuz? Önce bunu sorgulamalıyız. Her şeyi başkalarından beklememeliyiz. Bu bağlamda...
-Ne aldı diye sorsanız? Bu üniversite kapılarında ömrüm çürüdü be!.. Çürümek için üniversite doğru bir yer miydi, bilemiyorum. Kendime kızıyorum bu kadar çürük domatesin içine girip ne olacağını sandın diye.
-Bir sürü Latince kelime ezberledim. Mesela neydi o kemiğin ismi. Dur, şimdi gelecek, dilimin ucunda...
-Üniversite bana ne istemediğimi öğretti. Mesela ben tıp okumak istemiyormuşum. Sonra elektronik mühendisi olmak da istemiyormuşum. Sonra bilgisayar öğretmenliği de bana göre değilmiş ve af denen şey, yani affedilmek için ne yaptım bilemiyorum. Yani..

Bizim pano

Vecheddin Abi İhlas Mağazasına uğramış.
Müdür Emrullah Subaşı ona soruyor, “Abi bu Mehmet Raci Arvas Amca tam olarak sizin neyiniz oluyor” diye...
Vecheddin Abi anlatıyor, “Hem dayım, hem amcam, hem de eniştem...”
Emrullah: Tövbe tövbe... Dayı veya amca hiç enişte olur mu?...
Anlatıyor;
“-Merhum babam iki defa evlendi... 
Büyük annemin büyük kızıyla evli eniştem olur... 
Merhum öz annemle süt içmişler dayım olur... 
Babamla amca çocukları amcam sayılır...”

Ana Kumanda

(...STAR / Evleneceksen Gel)
EVLENECEK KADIN: Başta sıcak geldi kendisi bana, ama arkasını getiremedim...
SEDA SAYAN: Deminki talipliye söylüyorduk, onun gibi oldu...
EVLENECEK KADIN: Hani derler ya, gün olur devran döner, saman döner, hesap döner... 

Temel bir gün...

-Avcı Temel, her ava çıkışında köpeğinin kuyruğuna düğüm atıyormuş... Neden?...
-Av yerinde ne yapacağını unutmamak için...
∞∞∞
Temel sinemaya gittiğinde en önlerden bilet alıyormuş... Neden?...
“-Filmi herkesten önce seyretmek için...”
∞∞∞
-Bir tabloyu duvara asmak için niçin 20 Karadenizli gerekir?...
“-Biri tabloyu, biri çiviyi, birici çekici, diğerleri duvarı tutsun diye...”

İtirafım var

(...isim: ahmet arkun ...şehir: bilinmiyor ...yaş: hiç bilinmiyor)
Eniştemi elim bir trafik kazasında kaybetmiştik.
Cenaze için memlekete gitmiştim. Oğlu olan kuzenim perişan bir hâldeydi.
Durmadan ağlıyor, kendini âdeta paralıyordu.
Tabii ben de onun bu hâline üzüldüm. Moral vermek istedim.
Laf lafı açtı, komik anılar anlatmaya başladım derken bizim kuzen kahkahalar atmaya başladı.
Tabii taziyeye gelen ziyaretçilerin yanında babasını henüz dün kaybetmiş, bugün cenazesi kalkmış birinin cenaze evinde kahkahalar atması kuşkusuz ki büyük bir skandaldı.
Anlaşılan moral verelim derken dozunu iyi ayarlayamamıştım ve cenaze sahibinin rezil olmasına yol açmıştım.
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

Görmek...

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.