Erkeklerin yalanları...

A -
A +

-Erkekler olayları şişirmeye meraklıdır. En büyük arabalar onların, en önemli iş yerlerinde onlar çalışır...
Bu gösteriş hevesi kendilerini başkalarıyla kıyaslama düşüncesinden kaynaklanıyor...
...
-Hiçbir bildikleri olmasa da erkeklerin yüzde 84’ü bilgi sahibiymiş gibi davranıyor... 
Kendilerini sorun çözme konusunda yetenekli görüyorlar... 
...
-Erkekler, cesur olmaları gerektiğini sanır...
Onun için korkularını ve fobilerini (örümcek gibi) saklarlar...
...
-”Bir problemin mi var” sorusu erkeklere sorulduğunda, genelde “Hayır, yok” derler... 
Zaaflarını açığa vermeyi sevmediklerinden bunları gizlerler... 
...
-Yaptıkları her şeyi abartılmış gerekçelerle savunmaktan hoşlanırlar...
Yaptıkları her şeyin bir anlamı olmasını isterler...
...
-Uzun süreli tartışmalardan kaçmak için soruları hemen kısa bir “Evet” ile cevaplarlar... 
Mesela “Beni hâlen seviyor musun” veya “Bu elbise bana yakıştı mı” gibi...

Öğrendim ki;

“-İstemediği işi yapan, istediği hayata kavuşamıyor…”

Murphy'nin magazin kanunları...

-Gazetecilerden kaçtığınız en uzak tatil köyünde, tatil yapmakta olan bir gazeteci vardır...
...
-Sivilceniz, konser gününe kalan gün oranında büyüyecektir...
...
-Basın toplantısında, bir konu yanlış anlaşılacaksa, o sizin üzerine en çok titrediğiniz konu olacaktır...
...
-İşleri en iyi giden sanatçı, sizin çekemediğinizdir...
...
-Hayatınızın en kötü cümlesini kurarken, mikrofon açık kalmıştır...
...
-Size en çok yakışan kıyafetin, eleştirilecek yönü çok olur...
...
-Beraber görünmek istemediğiniz sanatçıyla karşılaşma ihtimaliniz daha fazladır...
...
-İstek parçası daima bilmediğiniz yerden gelir...
...
-Konserin coşkusunu katılanlar değil, muhabirin ruh hâli belirler...

KRAMPON

MİLLÎ Eğitim Bakanlığı, “öğrenci andı”na “Fatih Hoca’nın kararına saygı duymak” ibaresinin eklenmesine karar verdi...
...
ERSUN Yanal, oynadıkları futbolla ilgili ilk kez konuştu: “Baktım olmuyor, bakmamaya başladım...”
...
“OYUNUN iki yönünü oynayan oyuncu” kalıbını yanlış yorumlayan Çatladıkapıspor, hem sağ, hem de sol kanatta oynayabilecek futbolcu arayışlarına hız verdi...

Temel bir gün...

Temel Trabzonspor maçını tribünde izlerken, ikinci yarı başlayınca Dursun girmiş içeri...
Oturmuş Temel’in yanına;
-Maç kaç kaç?..
“-Sıfır sıfır...” 
-İlk yarı kaç kaç bitti?...
“-Valla ilk yarıyı ben de seyretmedim...”

Ana Kumanda...

(...ATV / Evlen Benimle) 
EVLENECEK KADIN: Ben sevdiğim zaman gözüm bir şey görmez... Özürlü de olabilir...
ESRA EROL: Hiç engelli birine âşık oldunuz mu?..
EVLENECEK KADIN: Bir beyin özürlüye oldu... 
Xxx
EVLENECEK KADIN: 24 yaşında, yetişkin bir oğlum var... Eşimden ayrıyım, evlenmeye geldim...
ESRA EROL: Hem Karadenizli, hem neşeli, hem güzel, hem de hazırda çocuğu olan bir hanım... 
Xxx
ESRA EROL: Nasıl birisiyle evlenmek istiyorsunuz?..
EVLENECEK AMCA: Şöyle canlı kanlı olsun... 
ESRA EROL: Balık etli gibi mi?.. EVLENECEK AMCA: Balık, tavuk fark etmez... Şöyle yürürken ‘kadın geliyor’ desinler... 

TERS AÇI

Erkeklerin yalanları...

-Yollar Vadisi!.. (...İrfan Gönülal'dan)

Bizim pano

Bir iş için Evreşe’nin yollarına düşen Atilla, yolda tanıştığı, o tarafa giden yaşlı karı-kocayı da almış arabasına...
Muhabbet ilerleyince ihtiyarların, Evreşe’ye, torunlarını görmeye gittikleri anlaşılmış, fakat kızı ile damadı bir süre önce ayrıldıklarından ve aralarındaki husumetten dolayı mahkeme kararı olmadan görememişler torunlarını, bu ilkmiş...
Onları istedikleri yerde indirip kendi işlerini hallettikten sonra, tekrar orada buluşup geri götürme sözü veren Atilla ayrılmış onlardan...
Bir süre sonra arabanın arka camındaki satılık ilanını gören biri genç biri yaşlı iki adam Atilla’yla yaptıkları pazarlık sonucu arabayı almaya karar vermişler ve doğru noterin yolunu tutmuşlar.
O arada Atilla’ın aklına yaşlı karı-koca gelmiş, sözünü yememek için buluşacakları yere gidip işi çıktığı bilgisini verip yola devam edecekmiş.
Buluşma yerine gelindiğinde Atilla’yı bekleyen kişileri gören araba müşterileri “Bunlar mı seni bekleyenler” sorusuna “Evet” cevabını aldıktan sonra bizimki daha derdini anlatamadan arabayı almaktan vazgeçip uzaklaşmışlar oradan...
Meğer arabadakilerden biri damat biri eski dünürüymüş Atilla’yı bekleyenlerin...
Aylardır arabayı satamayan Atilla’ya, Evreşe yolları daha bir dar gelmeye başlamış o saatten sonra...

Gölge...

Eve dönerken, önümden giden gölgemi gördüm...
Bu yeni şavaşın ardında öteki savaşın gölgesini gördüğüm gibi...
Gölgem benden hiç ayrılmadı artık...
Bu gölge, gece gündüz düşüncelerimi kaplıyor...
Belki bu kitabın sayfalarında da o gölgenin karanlık çizgileri vardır...
Ama her gölge, eninde sonunda yine ışığın çocuğudur...
Ve ancak aydınlıkla karanlığı, savaşla barışı, yükselişle alçalışı yakından tanımış kişi hayatı gerçekten yaşamış sayılır...
(...Stefan Zweig)

 

 

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.