Ayaküstü...

A -
A +

Bu yazı, aynı yola çıkan fakat ifadeleri farklı olan birkaç mevzuyu paylaşmak niyetiyle kaleme alınmıştır.
Hani (bazı) entel dantel tiplerin Twitter mesajları, sahiplenilmeyi bekleyen hayvanların ilanlarıyla doludur.
Aman burada hayvanlara değer vermediğim, merhamet etmediğim manası anlaşılmasın.
Keza ne buyurmuşlar:
“Karıncayı bile incitmem deme ‘bile’den incinir karınca.”
Bu merhamet seviyesini düstur edinenlerdeniz hamdolsun.
Arkadaş, ötekileştirildiğini düşünen, her fırsatta bölücülüğe maruz kaldığını haykıran tiplerin bir çoğunun twitter mesajında Halep ile alakalı tek bir cümle yok!
Hadi dış güçler vatanımızı parçalamak isteyen kâfir, İslam düşmanı. Siz nesiniz peki? Bu acının neresindesiniz?
Çocuklara da mı üzülmüyorsunuz?
Kurşunların, bombaların hedefinde ya da kan revan içindeki bir Müslüman çocuğuna merhametiniz hayvanlara olan merhametinizden daha mı az?
Geceleri uyuyabiliyor musunuz vicdanınızın horultusundan? Yoksa onu da her fazlalığınız gibi aldırdınız mı?
***
Bizim oralarda, bir evde cenaze varsa bir süre; değil aynı mahallede, komşu mahallede bile çalgılı düğün/eğlence yapılmazdı. Cenaze yakınlarına ayıp olmasın diye... Canları yanmasın diye...
Çok şehidimiz var...
Çok yetimimiz ve öksüzümüz var...
Çok hanımlar dul kaldı...
Çok ana baba evlat acısıyla kavruldu/kavruluyor.
Henüz çok taze olanları var bu saydıklarımın.
Her telefon çalışında unutarak sevinçle koşuyorlar belki...
Belki beyi/oğlu/kardeşi her kapı zilinde elinde ekmek poşetiyle gelecekmiş gibi bir ruh hâli taşıyor...
Ya da sanki mahalleyi turlamaya çıkmış da dönecekmiş gibi...
Çocuklar... Ah çocuklar...
Babasının kabrine gidince yaptığı kar topunu kaldırıp, “nene bak babama kar topu atıyorum!” diyen, o muazzam masumiyetle ciğerleri yakan çocuklar...
Hissî mi düşünüyorum?
Ben tarihten, vesikalardan bilmem nelerden öte bakmak istedim bu kutlama mevzuuna.
Şimdi bir güruh çılgınlar gibi eğlence içindeler.
***
Sözümona yeni yılı kutluyorlar. Tarihi belli olmayan, kendi kültür ve dinlerine ait olmayan, üstelik bir kısım gayrimüslimin bile inkâr ettiği bir günü trajikomik bir coşkuyla kutluyorlar.
Hikmet ehli bir zat, “Acımak lazım!” buyuruyor. Acıyoruz. Fakat ciğeri soğumamış mazlumlar acıyor mudur? Sanmıyorum.
Bu havai fişeklerin patırtısı, kimbilir savaştan, bombalardan kaçmış kaç yüreği parçalayacak?!
Ceddimiz, dedelerimiz sokakta hanımı ile el ele kol kola gezmezlermiş. Edep kısmı ayrı... Bambaşka bir zâviye... Bir hikmeti de, beyi şehit olmuş olan vardır, bekâr olan vardır, evlenmek isteyip evlenemeyen vardır da görünce mahzun olur diye...
İnceliğe bakar mısınız?
Nasıl dedelerden nasıl torunlara..
(...Sıla Münir’den)

Öğrendim ki;

“-Unutmak zor gelmiyor, unutmak zorunda olmak dokunuyor insana...”

Ana Kumanda

(...ATV / Evlen Benimle)
EVLENECEK KADIN: Denedik ama anlaşamadık, o yüzden başka taliplere yönelmeye karar verdik... Ehe ehe...
EVLENECEK ADAM: Sen benim 100 kontörümü yedin... Birlikte çıktık, yedik, içtik, ehe ehe diye gülme şimdi...

TERS AÇI

Ayaküstü...

-Verimsiz toprak!.. (...Şule Arvas’tan)

Bizim pano

Almanya’da doğup, Türkiye’ye yerleşen arkadaşımız Semih, Bursa’ya gitmiş.
Bize şunları anlattı.
“Bursa’da arabayla gezdik. Sonra Dalaman’a gittik, oradan feribotla Yeniköy’e geçtik.”
Ben hemen tercüme edeyim:
Dalaman dediği yer “Mudanya”, Yeniköy dediği de “Yenikapı”!..

Xxx

Hastanedeki arkadaşımız Zeynep ile yakınlardaki ecza deposu arasında geçen konuşma;
“-Zeynep hanım ilaç henüz elimizde yok ama yarım saate gelir...”
-Tamam birisiyle gönderebilir misiniz?.
“-Şu an Can’dan başka kimse yok, o da anlamaz...”
-Bunda anlayacak bir şey yok ki; Can Bey’e verin getirsin ilacı?...
“-Hanımefendi Can, bizim kedimiz...”

KRAMPON

OBRADOVİC; “Kendimi çok şanslı hissediyorum, her Galatasaray maçında Ergin Ataman’ı en önde ben izliyorum...”
Xxx
ÖZEL HABER; Sezonun ikinci yarısı için Galatasaray scout ekibi oynamadan yatarak para kazanacak oyuncu arayışlarını sürdürüyor...
Xxx
MEHMET Ekici “Beşiktaş, Galatasaray, ya da Fenerbahçe’de izleyeceğiz” diyen Mehmet Yılmaz, Zaytung yazar kadrosuna dâhil edildi...

İtirafım var

(...isim: burcu ...şehir: ankara ...yaş: yirmi bir)
Bir sabah ablamla mahalledeki büfeden tost almaya gittik...
Tostlarımızı istedik ve büfeciyle konuşmaya başladık...
Ablam, “Dün karşı dönercinin camlarını indirmişler duydun mu” diye sordu ve “Şehri eşkıyalar sardı” şeklinde atıp tutmaya başladı...
Büfeci tostları verirken, “Dün camları indiren benim kardeşimdi” dedi...
Çok kötü oldu ablam, çok güldüm yolda gelirken...

(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

Elveda...

Beni güzel hatırla, bunlar son satırlar...
Farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından...
Ya da bir yağmur sel oldum sokağında... Sonra toprak çekti suyu kaybolup gittim...
Belki de bir rüyaydım senin için... Uyandın ve ben bittim...
...
Beni güzel hatırla, çünkü sevdim seni ben her şeyini...
Sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın...
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini...
Beni üzdün kınamadım... Alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım...
...
Beni güzel hatırla, sayfalarca mektup bıraktım sana...
Şiirler yazdım her gece... Çoğunu okutmadım...
Sakladım günahını sevabını içimde...
Sessizce gittim senden öncekiler gibi sen de anlamadın...
...
Beni güzel hatırla, sana unutulmaz geceler bıraktım...
Sana en yorgun sabahlar, gülüşümü gözlerimi sonra sesimi bıraktım...
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka...
Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye...
Ne arasan bir sevdanın içinde, fazlasıyla bıraktım ardımda...
Şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum...
Beni güzel hatırla... Gidiyorum...
    (...Sofia F.)

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.