Öyle uyandım…

A -
A +

-Bu sabah sağlıklı diye alınıp jelatini hiç açılmamış bitki çayı gibi uyandım...
...
-Bu sabah, “Domates sağlığa zararlı” diyen Canan Karatay gibi uyandım... Öyle alakasız, öyle çılgın...
...
-Bu sabah 100’den yedişerli geri sayabilen adam gibi uyandım bugün... Öyle zihni açık, öyle yetenekli...
...
-Bu sabah yatakta Twitter’a bakarken elinden kayıp burnuna yumruk gibi inen akıllı telefon olarak uyandım...
...
-Bu sabah; yıllarca buzdolabının üzerinde görev bekleyen davlumbaz fırın gibi uyandım...
...
-Bu sabah banyo dolu diye, gidip elini mutfaktaki bulaşık deterjanıyla yıkayan adam gibi uyandım... Öyle gamsız öyle rahat...
...
-Bu sabah İsmail Hacıoğlu’nun bıyığı gibi uyandım... Kendimi olduğum yere ait hissetmiyorum...
...
-Bu sabah “Tembele kapını ört demişler, yel eser örter demiş” atasözünün sahibi gibi uyandım...

Öğrendim ki;

“-Hayal etmeye cesaretin olsa, yaşamaya fırsatın olurdu…”

Ana Kumanda

(...TV 8 / Bay Tahmin)
FİKRET ENGİN: En yavaş uzayan tırnak, orta parmağın tırnağıymış abi?...
MURAT ÖZARI:  Biliyorum... Ben orta parmağın tırnağını derin kesmiyorum ki diğerleri onu yakalasın diye...

Bizim pano

Müzmin bekâr Talip sözü;
“-Erkeğin ‘İş bulamasam da çalışan bir kız bulur evlenirim’ diyemediği bir toplumda kadın erkek eşitliğinden söz edilemez...”
HHH
Bizim Talip, kendisini reddeden öğretmen kıza şu cevabı verdi:
“-Beni ne doktorlar mühendisler reddetti, sen de kimsin!..”

Temel'in yeri...

Avrupa’da çalışmaya giden Temel’le Dursun’u mahkemede yargılayıp, idama mahkûm etmişler...
Önce Temel’i içeriye almışlar ve “Elektrikli sandalyeyi mi, yoksa ipi mi istediğini” sormuşlar...
Temel düşünmüş taşınmış;
“-İp bizim anadan, babadan kalma yöntemimiz... Şu gâvur memleketinde elektrikli sandalyeyi deneyeyim...” demiş.
Oturtmuşlar sandalyeye Temel’i, basmışlar düğmeye, makine kısa devre yapmış... İkinci kez denemişler, yine kısa devre...
Üçüncü kez de kontak yapınca Temel’i affetmişler...
Temel odadan çıkarken Dursun’u görmüş;
“-Aman anadan, babadan gördüğün ipten şaşma Dursun... Gâvur işi elektrikli sandalye iyi işlemiyor...”

Öyle uyandım…

Erkekler ne ister!

-Dışarıda türlü atraksiyonları çözer, evde düz mantık olunsun ister...
...
-Depresyona sokar, mutsuz kadın olmasın ister...
...
-Kırar, döker; kimse kendisine trip atmasın ister...
...
-Kıymık batsa dünyayı ayağa kaldırır, olayı abartmayan kadın ister...
...
-Erkek çocuğu olsun ister... Kız olursa devam eder...
...
-Kendisini terk eden sevgilisinin pişman olmasını ister...
...
-Zengin olunca evini, arabasını; her şeyini değiştirmek ister...
...
-Her haltı karıştırır, yine de anlayış ister...
...
-Kahvehaneden ülkesini ve futbol takımını yönetmek ister...
...
-Trafikte birkaç adam öldürmek, eve katil suratıyla gelmek ister...
...
-Kimse “Kadınlar ne ister” diye sormasın ister...

Yıldız Abla günlüğü

-Ya kelebekler hayatı gördükten sonra intihar ediyorsa?...
...
-Ne demek zirvedekiler yalnızdır indirin beni buradan...
-Gittiği için arkasından üzüleceğim tek şey: İnternet...
...
-Tarzını serbest bırak dönerse senindir...
...
-Hayatımızın en güzel yılları telefonu şarja takmakla geçip gidiyor...
...
-Kızlar “peki” diye bir hakaret sözü bulmuş, çok etkili...
...
-Güvendiğim dağlarda göz gözü görmüyor.

Krampon

DURSUN Özbek; “Transferde pilot uygulama sistemi de tutmazsa, mancınık sistemine geçeceğiz...”
HHH
SARI - kırmızılı formadan vazgeçemeyen Sabri, Kayseri’ye son anda gidemezken Göztepe’ye transfer oldu...
HHH
TAKIM içi otoriteyi bir türlü kuramayan İgor Tudor: “Hedefim Yılmaz Vural olmak...”

İtirafım var

(...isim: sinan ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi beş)
Arkadaşım, hatta akrabam Erdal’la Erzincan’a giderken, uçağın içinde bir panik oldu...
Hostes koridorda, “Doktor var mı?.. Doktor var mı?..” diye dolaşıyor...
Kafamızı kaldırıp sorduk, “Ne oluyor hostes hanım?...”
HOSTES: “Kalp krizi geçiren yolcu var... Sağlık görevlisi olan yok mu?...”
ERDAL: 112’yi arayın gelsin...

(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

 

Kaçış...

“-Öylesine doğru ki bu, biz kendimizden iyi olanlara nadir olarak bel bağlarız...
Daha çok onların toplumundan kaçarız...
Tersine, çoğu zaman kendimize benzeyen ve zayıf yanımızı paylaşan kimselere açarız içimizi...
Demek ki kendimizi düzeltmeyi, ya da iyileştirmeyi istemeyiz...
Önce kusurlu diye hüküm giymemiz gerekir...
Yalnızca acınmayı ve yolumuzda cesaretlendirilmeyi dileriz...
Kısacası, biz hem suçlu olmaktan çıkmayı, hem de kendimizi arıtmak için çaba göstermemeyi isteriz...”
(...Albert Camus)

 

 

 

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.