Ayaküstü...

A -
A +

AVRUPALI TÜRKLERE
60 yıl oldu Avrupa’ya göçeli.
Hâlâ göçebeyiz.
Yaylada ineklerini, keçilerini otlatan göçebeler gibi kısa süre içinde ne yaparsak kâr. Kazanalım, biriktirelim, geri dönelim anlayışı aynen devam ediyor.
Çoğumuzun derdi, sadece ve sadece para kazanmak.
Hem de kısa yoldan.
Sonra da geri dönmek.
O yüzden kim ne derse sonunu düşünmeden, incelemeden, araştırmadan, önüne arkasına bakmadan balıklama atlıyoruz.
Onca şeye rağmen bir türlü uslanmıyoruz.
Akıllanmıyoruz.
O yüzden de…
Gelen vuruyor.
Giden vuruyor.
İşimiz gücümüz derdimiz hâlâ para.
En son moda da şu. Şu kadar parayı bize yatırırsanız. 1,5 - 2 sene sonra emekli maaşınızda şu kadar artış olacak.
Bir defa emeklilik için para sadece devlete yatar, şirkete yatmaz.
İkincisi; mesafe kısa, ödül büyük, var bunda bir hinlik, fare peynir hikâyesinde olduğu gibi böyle bir kâr zaten olmaz.
Sözüm ağır olacak ama. Dost ağır söyler. Bırakın artık parayı, malı düşünmeyi.
Etrafınıza şöyle bir göz atın.
Asıl işinize bakın.
Çocuklarınızı, torunlarınızı düşünün.
Onlara yatırım yapın.
Yeter artık.
Kanmayın.
Kandırılmayın.
(...Mustafa Koç / Okur – Yazar)

Öğrendim ki; “-Kendi rüzgârını estiremeyen, başkasının estirdiği rüzgâra kapılıyor...”

Krampon...
PAS ATARKEN takım ayrımı gözetmeyen Oğuzhan Özyakup, FIFA Fairplay ödülüne layık görüldü.

FENERBAHÇE’nin gol problemi teşhis edildi... Sevinç yumağının uçan elemanı İsmail Köybaşı yüzünden kimse gol atmıyor...

GALATASARAY’da bütün takımın takımdan ayrı düz koşu yapması, felsefe dünyasını ikiye böldü...

Ana Kumanda
(...A SPOR / Takım Oyunu)
SERKAN KORKMAZ: Bazıları sizin için “Kabzımal futboldan ne anlar” demiş...
ERMAN TOROĞLU: Evet... Ben eski futbolcu ve hakemim, futboldan anlarım... Kabzımalım hıyardan da anlarım...

Temel’in yeri...
Sekiz yaşındaki Dursun babası Temel’e sordu;
“-Baba, ben nereden geldim?..”
Fadime ile Temel birbirlerine şöyle bir baktılar...
Uzun zamandır kitap ve ansiklopedilerden bu tür bir soruda nasıl cevap vermeleri gerektiğini çalışmışlardı.
Dursun’u karşılarına alıp, kitaplardan da örnekler göstererek, insanların nasıl birbirlerine çekici geldiğini, âşık olduklarını, nasıl evlendiğini, nasıl çocuk sahibi olduklarını uzun uzun anlattılar...
Bütün bunların sonunda da arkalarına yaslanıp, memnun olmuş şekilde birbirlerine gülümsediler...
Temel sordu;
“Sorunun cevabını alabildin mi, eksik bir şey kaldı mı yavrum?..”
Dursun cevapladı;
“-Pek bir şey anlamadım... Arkadaşım kasabadan geldiğini söylemişti... Ben de nereden geldiğimi merak ettim?..”

...gündemin kırıntıları...
Merdiveni, kovası, fırçası olmayan boyacı olur mu?
Bizde oluyor!
 

Okuduğumuz ezandan vazgeçmedikçe,
vazgeçmeyecekler.

Hani tatillerde gitmek için kuyruğa girdiğimiz adalar var ya;
Çok değil 100 yıl önce bizimdi.

Ne zaman adam oluruz sorusuna,
“Çocuklarımızın ne giydiğinden çok, ne okuduğuna dikkat ettiğimiz zaman” dedi.
“Bu marka tutkusu milleti yiyip bitiriyor” diye ilave etti.

‘Beyaz Türkler’in çekirdek kadrosu
ne kadar Türk?
Sahte romancılara, senaristlere değil,
gerçek tarih yazacaklara ihtiyacımız var.

Taksi, minibüs, otobüs derken ambulansa yolcu (hasta) kapma yarışını da gördük ya.
Gözümüz açık gitmez.

Bizim pano

ALİ (Telefonda): Ekranın solunda editör var ya?..
CEM: Senin solun mu benim solum mu?..

Bünyamin, tanıştığı bayanı arkadaşlarına anlatıyor;
“-Ama buraları hiç bilmiyor... 2003 yılında Malatya’dan ilk defa Türkiye’ye gelmiş...”

Murat bir haberi düzenlerken “Faili meçhul cinayet” demeye çalışıyor;
“-Gayri Meçhul cinayete kurban gitti...” 

Aşk…
Ne denli yükselirsek, uçmayı bilmeyenlere o denli küçük görünürüz..
...
Uygarlık tarafından yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz..
...
Hep öğrenci kalan insan, öğretmenine borcunu kötü ödüyor demektir...
...
Zayıflar bizi kendi gücümüzden utanmaya zorladıkları için kazandılar...
...
Kişi, ışığını karartmayı da bilmelidir, böceklerden kurtulmak için...
...
Bir defa yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az...
...
Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır.
...
İçine doldurulacak çok şey olduğu zaman, günün yüzlerce cebi vardır.
...
İnsan hatasını bir başkasına itiraf ettiğinde unutur onu; ama çoğu kez öteki kişi bunu unutmaz.
...
Alev, başka şeyleri aydınlattığı kadar aydınlatmaz kendini. Bilge de böyledir.
(...Nietzsche)

Ayaküstü...

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.