MİLLÎ takım hocası Mircea Lucescu, derbi maçını seyrederek sahadaki tek Türk futbolcu Gökhan Gönül hakkında notlar aldı...
PUAN hesabı yaparken kafayı çizen Fenerbahçe taraftarları için şehirlerde mobil acil servisler kurulacak…
FİKRET Orman yenilgiyi, Şenol Güneş’in Beşiktaş’ı sahadan çekmesi için şartların oluşmamasına bağladı.
DERBİ sonrası Nagatomo’dan açıklama geldi: “あなたはこれについて疑問に思ったかもしれません”
Ana Kumanda
(…TV 8 / Survivor)
ÂDEM: Adamsınız, biraz daha gayret hadi…
YİĞİT: Ne olursun iddia ettiğin profili çizmeye başla artık...
∆∆∆
ÜMİT KARAN: Çamur bile senden daha temiz…
SEMA: Hep iğrençtin, daha iğrençsin, ‘iğrenç forever’sin filan yani...
Umut...
“-Umut; büyük bir canlılık, duyarlılık ve olumlu düşünce üretimiyle oluşan bir değişim isteğidir...
(…berat …şehir: istanbul …yaş: yirmi altı)
Gecenin bir köründe antibiyotiğimi almam lazımdı...
Bir bardak suyu, hapı, başucuma koydum...
Alarmı da kurdum.
Sabah uyandığımda, hap yerinde duruyordu…
Sadece suyu içip uyumaya devam etmişim…
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim…)
Ayaküstü...
Ne zaman adam oluruz sorusuna, “Yaya kaldırımlarımız esnaf ve satıcıların işgalinden kurtulduğu zaman” dedi.
“Burada rant az ya da yok diye müdahale edilmiyor herhâlde” diye ilave etti.
(...Mustafa Koç/Okur-Yazar)
Yıldız Abla Günlüğü
-Biz kaybetmeye ilkokulda silgiyle başladık.
-Ben Ahmet Kaya değilim, yüzüne tükürür öyle giderim.
-Serumlu kol fotoğrafı atmadım diye mi bu ilgisizlik?
-Canım ben şimdi çileden çıktım, nereye geleyim?
-Ne demek ben seni arkadaşım olarak görüyorum, o zaman borç ver.
-Yerin kulağı falan yok milletin ağzı gevşek.
-Allah kimseye taşıyamayacağı yükü vermezmiş, galiba sen de bu yüzden beyinsizsin.
-Ayakta yorulduysan nikâh masasına geçelim!
-Anamızın karnını hunharca tekmeleyip gelmek için acele ettiğimiz hayat bu muydu be!
Bizim pano
Serdar yine telefondan haber alıyor…
Konu yıldız tablosu ve yabancı futbolcu isim kodlaması;
MURAT: A - Adana’nın A’sı… Samsun’un S’si... Rize’nin R’si…
SERDAR: Nerenin R’si, anlamadım?..
Temel’in yeri...
Aynı zamanda bir serüven adamı olan Temel, Afrika’ya gitmiş...
Temel’i tutup, ilkel kabilelerin yaşadığı, medeniyetten uzak bir yere götürmüşler ve yanına aldığı rehberle yerli köylerini dolaşmaya başlamış...
Saz kulübelerden yapılmış bir köye rastlamış...
Köyü dolaşmış, insanlara bakmış ve bir zenciyi kütükten yapılma bir tamtamın başında görmüş...
Adam elindeki ağaçtan tokmağı kütüğe vuruyor...
Dikilmiş başına, onun çıkardığı ritmik gürültüyü bir süre dinledikten sonra, “Neden tamtam çalıyorsun” diye sormuş...
Yerli adam kütüğe vurmayı kesmeden cevap vermiş, “Köyümüz susuz kaldı, onun için çalıyorum...”
Temel, bilgiç bilgiç gülümsemiş, “Yani mevsim kurak geçti, nehirler kurudu, su kalmadı... Sen de inanışlarına göre aklın sıra böyle tamtam dansıyla yağmur yağacağını zannediyorsun...”
Yerli, tamtamını çalmayı sürdürürken, bilgiçlik taslayan Temel’e şöyle bir bakmış, “Hiç alakası yok” demiş;
“-Ben yandaki köyden tesisatçıyı çağırıyorum...”