Sen unuttun ama unutulmadın!

A -
A +

İnsanlar, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymadıkları ve islâm dîninin gösterdiği rahat ve huzûr yolundan ayrıldıkları için, dünyâda bereket kalmadı. Rızıklar azaldı. Tâhâ sûresinin 124. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Beni unutursanız rızıklarınızı kısarım) buyurulmaktadır. Bunun için, îmân rızkı, sıhhat rızkı, gıda rızkı, insanlık ve merhamet rızkı ve daha nice rızıklar azaldı. "Hâşâ, zulmetmez kuluna hüdâsı, herkesin çektiği kendi cezâsı" sözü Nahl sûresinin 33. âyetinden alınmıştır. Bugünkü zulmet karanlıkları, Allahü teâlâyı, Peygamberi, İslâmiyeti unutmanın bereketsizlikleri ve sıkıntıları içinde; insan gece gündüz, kadınlı erkekli çalışıp, bir âilenin nafakasını, rahat yaşamasını temin edemez hâle gelmiştir. Allahü teâlâya inanmadıkça, O'nun bildirdiği İslâm dînine uymadıkça, O'nun Peygamberinin güzel ahlâkı ile bezenilmedikçe, dalâlet, felâket akıntısını durdurmak imkânsızdır. İslâm âlimlerinin büyüklerinden Ahmed Gazâlî hazretleri; Yaşayanlar ibret almıyor "Ey insanoğlu! Allahü teâlâ her şeyi senin için yarattı. Seni de kendisi için yarattı. Yer, ikâmet etmeni sağlar. Melekler, seni muhâfaza eder. Güneş sana ışık verir. Hepsi senin için yaratılmıştır. Sen ise, Allahü teâlânın senin için yarattığı şey ile meşgûl oldun, nîmetin sâhibini unuttun. Sana gelen bağış ve lütuflarından faydalandın, vereni hatırlamadın. Böylece nîmetin şükrünü edâ etmedin. Sana verdiği ihsân ve lütuflarının hürmetine riâyet etmedin. Halbuki sen, sâdece Allahü teâlâyı bir bilip, O'na kulluk için yaratılmıştın" buyurmaktadır. Tabiînin büyüklerinden Hasan-ı Basri hazretleri, Ömer bin Abdülaziz hazretlerine yazdığı mektupta ona ve bizlere hitaben buyuruyor ki: "Şüphesiz ki dünyâ, geçip gidilecek bir konaktır. Ebedî kalacak yer değildir. Dünyâda zenginlik ona dalmamaktır. Üzerinde yaşayanlar her an birer birer ölmektedir. Onu üstün tutan zillete, toplayan fakirliğe düşer. Dünyâ zehir gibidir. Onu bilmeyen yer, o da onu helâk eder, öldürür. Dünyâda, yaralı olup da yarasını tedâvî ile uğraşan kimse gibi ol. Sakın ona dalma, aldanma! Dünya, süslenmiş gelin gibidir. Gözler ona bakmakta, kalbler ona hayran, nefsler ona âşık, o ise âşıklarını helâk ediyor. Yaşayanlar, ölenlerden ibret almıyor. Dünyâya düşkün kimse, murâdına kavuşamaz. Bir gün olsun rahat nefes alamaz. Her gün, ayrı bir düşünce, keder getirir. Derken dünyâya o kadar dalar, ömür biter de ecel bir gün onu yakalayıverir. Sonunda, azıksız âhiret yolculuğuna çıkmak zorunda kalır. İşte böyle duruma düşmekten sakın!" Üç türlü şeytan vardır... İnsanı çevreleyip imânına musallat olan dört düşman vardır: Sağında şeytan, solunda nefs, arkasında kötü arkadaş, önde ise dünya... Dünya bu zararda rehber olmuştur. Hepimiz âhiret yolcusuyuz, bunun inkârı mümkün değildir. Herkes bir sefere giderken yolda ve gittiği yerde kendine lazım olanları alır, diğerlerini almaz. İhtiyaç olmayanı almak ahmaklık olur. Dünyadan da, ahirete lazım olanlar tedarik edilir. En akıllı insan, ölüme hazırlanandır. En ahmak, dünyaya tapandır. Zaten ahmaklar olmasaydı, dünya harap olurdu. İnsan bir yere gitmek için, bir yerde vasıtaya biner, başka yerde iner, dünya buna benzer. Yalnız, vasıtayı iyi seçmeli. Çünkü son durakta ya Cennet veya Cehennem vardır. Yanlış vasıtaya binen, istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider. Mesela Paris'e giden uçağa binen Kâbe'ye varamaz. Şeytan; uzaklaştırıcı demektir. Allahü teâlânın sevgisinden, merhametinden uzaklaştıran şeydir. Üç türlü şeytan vardır: Birinci şeytan, bilinen İblis ve torunlarıdır. İblis; Allah rahimdir affeder diye, günahları vesvese verir. İnsan bunu dinlemezse çeker gider. Bu şeytanın hileleri zayıftır. İkinci şeytan nefstir. Bu daha kuvvetlidir. Şeytan gibi çekip gitmez. Çok inatçıdır, tekrar tekrar aldatıncaya kadar uğraşır. Üçüncüsü ise, daha da kuvvetlidir. Bu kötü arkadaştır. Dünyada rezil eder, ahirette Cehenneme götürür. İnsanın imanını öyle çalar ki, o şahsın ruhu bile duymaz. Her türlü bozuk yayınlar da kötü arkadaştır. İnsanlar düşmanı dışarıda arıyorlar, halbuki düşman kendi içimizdedir. Bu düşman da nefstir. İbadetlerin faydası Allahü teâlâya değil, herkesin kendinedir. Maaşla çalışan bir doktor, bir hastaya ilaç verse, ilacın doktora faydası yok diye o ilacı kullanmamak akla uygun değildir. Zehir içsem doktora ne zararı olur diyerek zehir içmesi de ahmaklıktır. İşte, günahlarımın Allaha bir zararı yok diyerek, her çeşit günahı işlemek akıl işi değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri düşünmeyen kimse akıllı olabilir mi? Kur'an-ı kerimde sık sık, (Hiç mi düşünmüyorsunuz?) diye ikaz edilmektedir. "Sen tek olarak öleceksin" Din büyüklerinden bir zat, gafletten kendini kurtaramıyan talebesine nasihat olarak: "Evladım, insanların çokluğu, dilediklerini yapmaları, gaflet içinde yaşamaları, sakın seni de gaflete düşürmesin. Zira sen tek olarak öleceksin, tek olarak kabre gireceksin, tek olarak hesabını vereceksin. Sen dini, imanı, Allahın emir ve yasaklarını unuttun. Sen unuttun ama unutulmadın" buyurur. Yâ Rabbî! Unuttuğumuz ve yanıldığımız şeyler için bizleri hesâba çekme!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.