İnsanın ilmi arttıkça...

A -
A +

İnsanın ilmi, Allahü teâlâya olan sevgisi, muhabbeti arttıkça, nefsinden soğumaya, nefret etmeye başlar. Bu hâle kavuşmak, Allahü teâlânın, o kimseye bir lütfu ve bir ihsânıdır. O kulunu sevdiğinin alametidir. Zünnûn i Mısrî hazretleri, kendisini sevenlere hitaben şöyle buyurur: "Biz öyle insanlara kavuştuk ki, onların her birinin ilmi arttıkça, zühdü de artıyordu. Dünyâya karşı ihtiyaçsız olup, onu sevmiyorlardı. Ama siz, bu hâlin tam zıddına sâhipsiniz. İlminiz arttıkça, dünyâya karşı sevginiz artıyor. Ona kavuşmak için, birbirinizi iterek geçiyorsunuz. Onlar başkaydı. Dünyâ malını ilim elde etmek için harcarlardı, onları böyle gördük. Ama siz şimdi tam tersine; bir bilginiz varsa, dünyâlık sâhibi olmak için, ortalığa saçıyorsunuz." Allahü teâlâya yaklaşmak yani O'nun sevgisine kavuşmak ilimle olur. "Cahil sofu şeytanın maskarası olur" sözü meşhurdur. Zümer sûresinin, 9'uncu âyet i kerîmesinde meâlen; (Bilen ile bilmeyen hiç bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyurulmaktadır. "Âlimim diyen cahildir" Peygamber efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde; (Bilerek yapılan az bir ibâdet, bilmeyerek yapılan çok ibâdetten daha iyidir!) buyurmuşlardır. İbâdetlerin sıhhatli olması, o ibâdetlere ait şartların bilinmesi ile mümkündür. Bir haramdan, bir mekruhtan sakınmak da, yine o haramın veya mekruhun bilinmesi ile olur. İlim olmazsa, o hususla ilgili bilgiler öğrenilmezse, emirlerin yapılması, yasakların terk edilmesi mümkün olmaz. İnsan, nefsini ne kadar aşağılarsa, Allahü teâlâ indinde kıymeti o kadar yükselir. Kendine kıymet verenin, Allahü teâlâ katında kıymeti olmaz. Kibrin zararını bilmeyen kimse için âlim demek, yalan olur. İnsanın ilmi arttıkça, Allahü teâlâdan korkması artar. Günâh işlemeye cesâret edemez. Bunun için, Peygamberlerin hepsi ve bunların vârisleri, hep tevâzu sâhibi idiler. Allahü teâlâdan çok korkarlardı. Kendilerinde kibir ve ucub gibi kötü huylar hiç yoktu. Hadîs i şerîfte; (Âlim olduğunu söyleyen kimse, câhildir) buyurulmuştur. Her sorulana cevap veren, her gördüğünden mana çıkaran ve her yerde bilgi satan kimse, câhilliğini ortaya koyar. Bilmiyorum, öğrenip de söylerim diyen kimsenin, bilgi sahibi yani âlim olduğu anlaşılır. Resûlullah efendimize; En kıymetli yer neresidir diye suâl edilince; Bilmiyorum, Rabbim bildirirse söylerim cevabını vermişlerdir. Daha sonra Cebrâîl aleyhisselâma sormuş, ondan da, aynı cevâbı almış ve O da, Allahü teâlâya sormuş, Mescidlerdir cevâbını almıştır. İmâm-ı Ebû Yûsüf hazretleri de, kendisine arzedilen bir suâle bilmiyorum cevabını verince, "Hem Beyt-ül mâldan maaş alıyorsun, hem de cevap vermiyorsun" hitabı ile karşılaşır ve; "Beyt-ül mâldan, bildiklerim kadar ücret alıyorum. Bilmediklerim için alsaydım, Beyt-ül mâlda bulunanların hepsi yetişmezdi" cevabını verir. Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde; (Bu ümmetin âlimleri iki türlü olacaktır: Birincileri, ilimleri ile insanlara faydalı olacaktır. Onlardan bir karşılık beklemeyeceklerdir. Böyle olan insana denizdeki balıklar ve yeryüzündeki hayvanlar ve havadaki kuşlar dua edeceklerdir. İlmi başkalarına faydalı olmayan, ilmini dünyâlık ele geçirmek için kullananlara kıyâmette Cehennem ateşinden yular vurulacaktır) buyurmuşlardır. Abdüla'lâ Kureşî hazretleri ilmiyle âmil olup öğrendiklerini her zaman tatbik eder ve; "Kime bir ilim verilir de bu ilim ona Allah korkusundan ağlama huyunu kazandırmazsa, o bu ilmin faydasını göremez" buyururdu. "İlim ve edep tavsiye ederim" Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri, talebelerinden birine yaptığı nasîhatte, şöyle buyurmaktadır: "Evladım, sana ilim tahsili ile edeb öğrenmeyi tavsiye ederim. Hemen her zaman Allahü teâlânın huzurunda olduğunu bil ve dikkat et. Geçtiğimiz asırlardaki büyük âlimlerin izini bırakma. Resûlullah efendimizin sünnetine uygun davran. O sünnetin hakîkî uygulayıcısı olan Eshâbın davranışını da gözünden ırak etme. Fıkıh ve hadîs öğren. Câhil tarîkatçilerden sakın. Şöhret peşinde koşma, şöhret âfettir, tehlikelidir. Hemen her hâlinle insanlardan biri gibi yaşa. Namazını her zaman cemâatle kılmaya gayret et. Bid'at sâhibi sapıklar ile ve dünyâya düşkün kimselerle arkadaşlık etme. Şüpheli şeyleri terket. Çok kere dünyalık isteği sana ağır basar. Ağır basan bu taleb için yola düşersen, dînin elden gider. Kimseyi hakîr görme. Kimse ile münâkaşa etme. Kimseden bir şey isteme. Hiç kimseye sana hizmet etmesi için emir verme. Tasavvuf büyüklerine dil uzatma. Onları inkâr eden felâkete düşer. Gözlerin yaşlı, amelin temiz olsun. Sermâyen fıkıh, din bilgisi, evin mescid olsun." Ebû Abdullah el Kureşî hazretleri de; "Ömrü uzadığında iyi amelinin artması, ihtiyâcı çoğaldığında cömertliğinin artması, ilmi arttıkça tevâzûunun artması, evliyânın alâmetlerindendir" buyurmuştur. Peygamber efendimiz, sık sık şöyle dua ederlerdi: (Fâidesiz ilmi öğrenmekten ve Allahü teâlâdan korkmayan kalbden ve dünyâya doymayan nefsten ve Allah için ağlamayan gözden ve kabûle lâyık olmayan duadan Allahü teâlâ bizi korusun.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.