Akıl kıymetlidir ancak...

A -
A +

Allahü teâlânın merhameti sonsuz olduğundan, insanlarda, saâdeti felaketten, doğruyu eğriden ve yararlıyı zararlıdan ayırabilen bir kuvvet yaratmıştır. Bu çok kıymetli kuvvet, akıldır. Akıl, anlayıcı bir kuvvettir. Faydalıyı zararlıdan ayırdetmek için yaratılmıştır. Akıl bir ölçü âleti gibidir. İki iyi şeyden, daha iyi olanını ve iki kötü şeyden, daha kötü olanını ayırır. Akıllı kimse, sadece iyiyi ve kötüyü anlayan değil, iyiyi görünce onu alan ve kötüyü görünce de onu terkedendir. Akıl göz gibidir. Din de ışık gibidir. Işık olmazsa göz göremez. Şaşmayan, yanılmayan akla Akl-ı selim denir. Akl-ı selim sahibi olan kimse, nefsine değil İslamiyete uyar. Akıl kıymetlidir ancak tek başına senet değildir. Akıl yalnız başına yol gösterici değildir. Dînin rehberliğine muhtaçtır. Yoksa sapıtır. Akıl tek başına doğru yolu bulamaz, bulabilseydi Peygamberler gönderilmezdi. Bunun için insan, kendi aklına göre hareket etmemelidir. Felsefeciler aklı rehber edinmişlerdir. Mütefekkirler ise aklı kullanmakla beraber, akla da rehber olarak peygamberleri ve onların bildirdiği imânı almışlardır. Göz için ışık ne ise, akıl için imân da odur. Işık olmayınca göz göremediği gibi, imân olmayınca akıl da doğru yolda yürüyemez. Aklı olmayan delidir. Aklını kullanmayan sefîhdir. Akla uygun iş yapmamak sefâhettir. Aklı az olan da ahmaktır. Yalnız akla uyup, yalnız ona güvenip, aklın ermediği şeylerde yanılan kimse, felsefecidir. Aklın erdiği şeylerde ona güvenen, aklın ermediği, yanıldığı yerlerde, Kur'ân-ı kerîmin ışığı altında akla doğruyu gösteren yüksek insanlar da, islâm âlimleridir. O hâlde, islâmiyyette felsefe yoktur, İslâm felsefesi, İslâm filozofu yoktur. Felsefenin üstünde olan İslâm ilimleri ve felsefecilerin üstünde olan İslâm âlimleri vardır. İmâm-ı Gazâlî hazretleri gibi zatlar, filozof değil müctehittir. Akıl göz gibidir... Akıl, göz gibidir, din bilgileri de ışık gibidir. Yani insanın aklı, gözü gibi zayıf yaratılmıştır. Gözümüz, maddeleri, cisimleri karanlıkta göremiyor. Allahü teâlâ, görme âletimizden faydalanmamız için, güneşi, ışığı yaratmıştır. Güneşin ve çeşitli ışık kaynaklarının nûru olmasaydı, gözümüz işe yaramazdı. Akıl, yalnız başına maneviyatı, faydalı, zararlı şeyleri anlayamıyor. Allahü teâlâ, aklımızdan faydalanmamız için, Peygamberleri ve -Onlar vasıtası ile gönderdiği- dinleri yaratmıştır. Peygamberler, dünyada ve âhirette rahat etmek yolunu bildirmeseydi, aklımız bunları bulamaz, işe yaramazdı. Tehlikelerden, zararlardan kurtulamazdık. Molla Câmî hazretleri; "Akıl dışında olan şeyler, keşif, müşâhede ve kalb gözü ile anlaşılır. Akıl bunları anlayamaz. Nitekim, his uzuvları da, aklın anladığı şeyleri anlayamıyor" buyurmaktadır. İslâmiyyete uymayan veya aklı az olan kimseler, Peygamberlerden faydalanamaz. Dünyada ve âhirette tehlikelerden, zararlardan kurtulamaz. Fen vâsıtaları, mevki, rütbe, para ne kadar bol olursa olsun, Peygamberlerin gösterdiği yolda gitmedikçe, hiçbir ferd, hiçbir cemiyet mesut olamaz. Ne kadar neşeli, sevinçli görünseler de, içleri kan ağlamaktadır. Dünyada da, âhirette de rahat ve mesut yaşayanlar, ancak, Peygamberlere uyanlardır. Din işleri, akıl üzerine kurulamaz. Çünkü akıl, bir kararda kalmaz. Herkesin aklı, birbirine uymadığı gibi, bir adamın, selîm olmayan aklı da, bazan doğruyu bulur, bazan da yanılır ve yanılması daha çok olur. En akıllı denilen kimse, din işlerinde değil, mütehassıs olduğu dünya işlerinde bile, çok hata eder. Çok yanılan bir akla nasıl güvenilebilir? Devamlı, sonsuz olan âhiret işlerinde, nasıl olur da, akla uyulur? İsrâ sûresinin 15'inci âyetinde meâlen; (Kim doğru yola girerse, kendi lehine girer. Kim, kendi aklına uyarsa, sapıtırsa, kendi zararına sapıtır. Kimse kimsenin günâhını çekmez. Biz Peygamber göndermedikçe azâb etmeyiz) buyurulmaktadır. İnsanların şekil ve ahlâkları başka başka olduğu gibi, akıl, tabiat ve ilimleri de farklıdır. Birinin aklına uygun gelen bir şey, başkasının aklına uygun gelmeyebilir. Birinin tabiatına uygun olan bir şey, başkasının tabiatına uymaz. O halde, din işlerinde, akıl, tam bir ölçü, doğru bir senet olamaz. Ancak, akıl ile din, birlikte, tam ve doğru bir vesika ve ölçü olur. Bunun içindir ki din büyükleri: "Dinini ve imânını, insan düşüncelerinin neticelerine bağlama ve akıl ile inceleyerek varılan sonuçlara uydurma!" buyurmuşlardır. Hangi akıl hüccettir?.. Evet akıl hüccettir, doğru yolu gösterir. Fakat, selim olan akıl gösterir, her akıl değil. Selim olmayan akılların, yanıldıkları için, bir hakikati kabul etmemeleri, uygun bulmamaları, bir kıymet bildirmez. Selim olan akıllar, yani Peygamberlerin akılları, din hükümlerinin hepsinin pek yerinde ve doğru olduklarını açıkça görür. İslâmiyetin bütün emirlerini aklına uygun getirmek isteyen, aklı ile isbâta kalkışan kimse, Peygamberliğe inanmamış olur. Onunla konuşmak akıl işi değildir. Her şeyi akıl ile çözmek isteyen kişi, Tahta ayak takmış bacaksızlara benzer. Kısa aklına uydurmak ister her işi, Dün yaptığını, bugün değiştirmek ister...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.