Ahmak, nefsinin peşinde koşandır

A -
A +

Aklı az olup hep şaşıran kimseye, ahmak denir. Aklı hiç olmayan kimseye ise, mecnûn denmektedir. Ayrıca, aklı az ve kötü huylu olana da ahmak dendiği kitaplarda yazılıdır. İbn-i Semmâk hazretleri; "Akıllı kimselerin arzusu, düşüncesi, Cehennem'den kurtulmak ve haramlardan kaçmaktır. Ahmak olanın arzusu ise, oyun ve eğlencedir" buyurmuştur. Ahmaklık; iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayıramama, aklın az, anlayışın kıt olması hâlidir. İmâm-ı Gazâlî hazretleri; "Ahmak insan kendisini aldanmaktan koruyamaz. Akıl ve fehm, insanın yaratılışında olacak. Yaratılışında akıl ve fehimden mahrûm olanlar, bunları sonradan temin edemezler" buyurmuştur. Akıllı kimse, yapacağı herhangi bir işin neticesini bilir ve buna göre adımını atar. Bu sebeple Peygamber efendimiz; (Akıllı insan, Allah'a itaat eden insandır) buyurmuşlardır. Akıllı kimse, ölümü ve ahireti unutmaz, nefsinin esiri, kölesi olmaz. Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmediği gibi, gadabından da korkar. Hadis-i şerifte; (Akıllı, kendini kontrol edip ölüm sonrası için çalışan kimsedir. Ahmak da nefsinin arzûları peşinden koşup, Allahü teâlâya ümid bağlayan kimsedir) buyurulmuştur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki: "Akıllı o kimsedir ki, nefsine hâkim olur da ölüm sonrası için hazırlanır. Âciz ve ahmak olan o kimsedir ki, nefsinin yularını salıverir ve Hâkim-i mutlak olan Allahü teâlâya karşı boş ümitlere kapılır." Dünyâya düşkün olanlar Aklı kıt olanlar yani ahmaklar, nefislerinin peşinde koşup, yaptıklarının neticesini bilemezler. Bu sebeple, geçici dünya zevklerinin peşinden koşarlar ve kendilerini de, çevrelerindekileri de felakete sürüklerler. Şumeyt bin Aclân hazretleri buyuruyor ki: "Dünyâya düşkün olanlar, akılları kısa ve ahmak olanlardır. Onların arzuları, yiyecekleri, şehvetleri ve kendilerini süslemeleridir. Onlar şöyle derler: "Ne zaman sabah olacak. Sabah olsun ki, yiyelim, içelim, oynayalım. Ne zaman akşam olacak? Akşam olsa da uyusak." Onların geceleri, pislik içerisindedir, günah işlerler. Gündüzleri ise tembeldirler." Nefs, insanın ve Allahü teâlânın düşmanıdır. Onu zayıflatarak azmasını önlemek lâzımdır. Nefs öldürülmez fakat zayıflatılır. Allahü teâlâ nefsi, insan için bir hizmetçi olarak yaratmıştır. Ancak nefs, ahmak ve câhil bir hizmetçidir. Nefsin bu özelliği iyi bilinir ve ona karşı dikkatli olunursa, bu ahmak ve cahil hizmetçi, insanın yükselmesine sebep olur. Aksi olursa, insan zillete düşer. Ahmed Rıfâî hazretleri buyurdu ki: "Kulluk esâsının birincisi, nefsi tanımaktır. Halbuki onu tanıyan çok azdır. Onu tanımak şöyle dursun, varlığını kabûl edenler dahi kıymetli kimseler olarak kabûl edilir. Allahü teâlâ, nefsten daha ahmak, daha çirkin ve ondan daha pis kokulu bir şey yaratmadı. İrfan sâhipleri için, ondan daha dar bir zindan düşünülemez. Nefsini tanıyabilen, her tarafı emin olan, tehlikelerden korunmuş bir kaleye sığınmış olur. Tanıyamayan, hattâ anlamak istemeyen için ise, tehlike büyüktür. Onu anlamadıkça, şerrinden kurtulmak mümkün değildir. Onu anlamadan, mârifet sâhibi olunmaz." Akıllı kimseler, kendi ayıp ve kusurları ile meşgul olurlar. Ahmak olanlar ise, başkalarının hata ve kusurlarını araştırırlar. Bunun için Sırrî-yi Sekatî hazretleri: "Bir kimsenin ahmak olduğuna alâmet, kendi ayıbını bırakıp, başkasının ayıbıyla uğraşmasıdır" buyurmuştur. Ahmaklarla, nefsine uyanlarla arkadaş, dost olmak da, aklın azlığındandır. Zira akıllı kimse, nesine uymaz ve ahmakla da dost olmaz. Muhammed Murad Efendi buyuruyor ki: "Şu üç sınıf kimseden sakınmak lazımdır: Birincisi, fısk ve fücur ehli olup, günah işleyen, nefislerine uyup Allahü teâlânın emrinden çıkan kimselerdir. Bunlarla arkadaşlık ne dünyâ rahatı kazandırır ne de âhirette rahmete kavuşturur! İkinci grup, yalancı ve hâin olanlardır. Bunlarla dostluk acı azaba ve felâkete sebeb olur. Senden başkasına, başkasından sana söz taşır. Üçüncü sınıf, ahmak olanlardır. Bunların sözlerine itimat edilmez. Ne fayda sağlayabilirler ne de bir zarara mani olabilirler. Hayırlı gördükleri şer, faydalı gördükleri zararlıdır. Zararlı gördükleri ise, faydalıdır." Tecrübelerden ders almak... İslâm âlimleri; bile bile hatâda ısrâr eden kimsenin de ahmak olduğunu bildirmişlerdir. Eğer akıllı olsa idi, yaptığı hatada ve işlediği günahta ısrar etmezdi. İmâm-ı Gazâlî hazretleri; "Kim tecrübelerden ders alır ve tecrübeler kendini olgunlaştırırsa, ona akıllı; kim tecrübelerden bir şey anlamazsa, ona ahmak ve câhil denir" buyurmuştur. Netice olarak, Ca'fer-i Sâdık hazretlerinin buyurduğu gibi: "Ahmaklar arasında bulunan horlanır, âlimler arasında bulunan hürmet görür."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.