Hak olana evet diyebilmek...

A -
A +

Hak olanı kabul etmek, çok zordur. Çünkü nefse en ağır gelen şey, başkasından gelen hak söze evet demektir. El-hikem-ül Atâiyye'de; "İki işten, nefsine ağır geleni yap! Çünkü, Hak olan iş, nefse ağır gelir" buyurulmaktadır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Amellerin en fazîletlisi, nefse en zor gelenidir.) Yûsuf bin Esbât hazretleri; "Alçak gönüllü olmanın alâmetlerinden birisi de, söyleyen kim olursa olsun, hak sözü kabûl etmektir" buyurmuştur. Fudayl bin İyâd hazretleri; "Hakka boyun eğ, hakkı tâkib et, kim söylerse söylesin hakkı kabûl et" buyurmaktadır. İbn-i Atâ hazretleri ise; "Tevâzu, kim söylerse söylesin hakkı kabûl etmektir" buyurmuştur. Güç olan işi yapmak, nefse ağır gelir. Nefsi daha çok ezer, zayıflatır. İbadetler, nefsi zayıflatmak, nefsi kırmak için emrolundu. Çünkü nefs, insanın da, Allahü teâlânın da düşmanıdır. Onu zayıflatmak, azmasını önlemek lâzımdır. Bir işte, nefse uymak ne kadar az olursa, faydası o kadar daha çok olur. Yani, Allahü teâlânın rızâsına daha çabuk kavuşturur. İslâmiyetin emir ve yasakları, nefsi kahretmek, yıpratmak içindir. Çünkü nefs, Allahü teâlânın düşmanıdır. Hadîs-i kudsîde; (Nefsine düşmanlık et! Çünkü, o benim düşmanımdır) buyuruldu. Nefse en zor gelen şey İnsanlarda bulunan nefs-i emmâre, din bilgilerine inanmamakta, tabiatı, yaratılışı, İslâmiyete uymamaktadır. Bunun için, İslâmiyete uymak, nefse acı gelmekte, ona uymak istememektedir. Nefse en zor gelen şey, en ağır gelen yük, İslâmiyetin emir ve yasaklarına uymaktır. Nefsi ezmek için, İslâmiyete uymaktan başka yol yoktur. Nefs, daima Allahü teâlâyı inkâr, O'na inâd, isyân etmek ister. Bunun için nefsin arzuları, insanı Allah yolundan saptırıcıdır. Her işte, nefsin arzûlarına uymak, nefse tapınmak olur. Nefsine uyan, küfre veya bidat sahibi olmaya yahut fıska yani haram işlemeye başlar. Ebû Bekir Tamistânî hazretleri; "Nefse uymaktan kurtulmak, dünya nimetlerinin en büyüğüdür. Çünkü nefs, Allahü teâlâ ile kul arasındaki perdelerin en büyüğüdür" buyurmuştur. Sehl bin Abdullah Tüsterî hazretleri de; "İbâdetlerin en kıymetlisi, nefse uymamaktır" buyurmaktadır. İslâm bin Yusuf Belhî hazretleri, Hâtem-ül-esam hazretlerine bir şey hediye etmişti. Hâtem-ül-esam hazretleri bunu kabul edince, kendisine; -Bunu kabul etmek nefsin arzûsuna uymak olmaz mı dediklerinde; -Kabul etmekle kendimi zelil, onu aziz eyledim. Reddetseydim, kendim azîz, o zelil olurdu. Nefsimin hoşuna giderdi cevabını vermiştir. Resulullah efendimiz, uzun bir hadîs-i şerifin sonunda buyurdu ki; (... İnsanı felakete sürükleyen şeyler üçtür: Hasislik, nefse uymak, kendini beğenmek.) Nefse uyup, tövbe ve istiğfâr etmeden, af ve Cennet beklemek ahmaklık olmaktadır. Zira hadîs-i şerîfte; (Aklın alâmeti, nefse gâlib ve hâkim olmak ve öldükten sonra lâzım olanları hâzırlamaktır. Ahmaklık alâmeti, nefse uyup, Allah'tan af, merhamet beklemektir) buyuruldu. Kötü şeyler nefse tatlı gelir. İnsanın, kötü bir şey yapınca, arkasından riyâzet çekmesi, nefse güç gelen şey yapmayı âdet edinmesi, faydalı bir ilaçtır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Nefse sükûnet ve kalbe ferahlık veren iş, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan veren iş günahtır.) Nefse uyan kimse, hep İslamiyetin dışına çıkar. Hayvanlarda akıl ve nefs olmadığı için, ihtiyaçlarını bulunca kullanırlar. Yalnız bedenlerine zarar veren, kendilerini inciten şeylerden kaçarlar. İslâm dini, rahat ve huzur içinde yaşamak için lâzım olan şeylerden ve dünyâ lezzetlerinden faydalı olanları yasak etmiyor. Bunların elde edilmesinde ve kullanılmasında, akla ve dine uymayı emrediyor. Nefs olmasaydı!.. İslâm dini insanların dünyada da, âhirette de rahat ve huzur içinde yaşamasını istiyor. Bunun için, akla uymayı emrediyor. Nefse uymayı yasak ediyor. Akıl yaratılmasaydı, insan hep nefsine uyar, felaketlere sürüklenirdi. Nefs olmasaydı, insan, yaşaması ve üremesi için ve medenî hayât için lâzım olan şeyleri kazanmak için çalışmasında kusûr ederdi ve nefs ile cihâd sevâbından mahrûm kalırdı. Meleklerden daha üstün olmak yolu kapalı kalırdı. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki; (Âhirette olacaklardan, sizin bildiklerinizi hayvanlar bilselerdi, yemek için et bulamazdınız!) Yanî, hayvanlar âhiretteki azabların korkusundan dolayı, yemekten, içmekten kesilirlerdi. Bir deri, bir kemik kalırlardı. İnsanlarda nefs olmasaydı, hayvanlar gibi, korkudan, yiyemez, içemez, yaşayamazlardı. İnsanların yaşayabilmeleri, nefslerinin gafleti ve dünyâ lezzetlerine düşkün olması iledir. Nefs, iki tarafı keskin bıçak gibidir. Hem de, zehirli ilaç gibidir. Doktorun tavsiyesine göre kullanan, bundan fayda kazanır. Aşırı kullanan helak olur...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.