Eliyle, diliyle kimseyi incitmemek

A -
A +

Allahü teâlânın, peygamberleri vâsıtasıyla gönderdiklerine ve Muhammed aleyhisselâma îmân edip, Allahü teâlânın emirlerini yerine getiren, yasaklarından kaçan kimseye, Müslüman denir. Müslümân, iyi insan, aklı başında kimse demek olup, hem kendine, hem de başkalarına zararı dokunmaz. Allahü teâlânın emirlerine itâat ve kul haklarına riayet eder. Herkese iyilik edip, kötülük yapanlara nasîhat verir. Dolayısı ile Müslüman, günah da, suç da işlemez. Böyle olan bir Müslümânı, Allahü teâlâ da, Onun kulları da sever. Dünyada, rahat ve huzûr içinde yaşadığı gibi, âhirette de, ebedi saadete kavuşur. Zaten Peygamber efendimiz Müslümanı; (Müslüman demek, Müslümanlara eli ile, dili ile zarar vermeyen kimse demektir) buyurarak tarif etmişlerdir. İbrâhim Havâs hazretleri; "Bir Müslüman, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ne kadar dikkat edip tatbik ediyorsa, Allahü teâlâ da onu, o miktârda azîz eder. Diğer Müslümanların kalbine de onun sevgisini verir" buyurmuştur. Müslümân, vakûrdur, kibârdır, son derece mütevâzı yani alçak gönüllüdür. Kendisine başvuran herkesi dinler ve imkân buldukça da yardım eder. Çünkü Peygamber efendimiz; (İnsanlara merhamet edene, Allahü teâlâ merhamet eder) buyurmuştur. Allahü teâlâdan korkmak İyi bir Müslümân, dînine, anasına, babasına, hocasına, âmirine, büyüklerine son derece saygılıdır. Lüzûmsuz şeylerle uğraşmaz, faydalı şeylerle meşgûl olur, vaktini boş geçirmez. İbâdetlerini vaktinde ve tam yapar. Allahü teâlâya olan şükrân borcunu öder. İbâdetini, yalnız lâf olsun veyâ yasak ortadan kalksın diye değil, büyük bir arzû, istek ve sevgi ile yapar. Allahü teâlâdan korkmak, Onu çok sevmek demektir. İnsan, nasıl çok sevdiği bir kimsenin üzülmesini istemez ve onu üzeceğim diye korkarsa, Allahü teâlâya ibâdet de, Ona olan sevgimizi ispatlayacak bir şekilde yapılmalıdır. Allahü teâlânın bize verdiği nimetler o kadar çoktur ki, Ona olan şükrân borcumuzu ancak, Onu çok severek ve Ona candan ibâdet ederek ödemeye çalışmalıyız. Başkasının hakkına riâyet etmek de ibâdettir. Başkalarına fenâlık edenleri ve üzerinde başkasının hakkı bulunanları, hak sâhipleri affetmedikçe, Allahü teâlâ asla affetmez. Seyyid Ahmed Rıfâî hazretlerine, iyi bir Müslüman nasıl olmalıdır, diye sorulunca, cevaben buyurdu ki: "Sâlih, iyi bir Müslüman, Allahü teâlânın hükmüne boyun eğer, gelen şiddet ve belâlara sabreder, aza kanâat eder. Allahü teâlâdan başkasından korkmaz ve Ondan başka kimseden bir şey beklemez. İnsana, yüksek makamları veren, aşağı düşüren, azîz ve zelîl edenin Allahü teâlâ olduğunu bilir. Sâlih Müslüman, Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesine tam uyar. Böyle olanların korkusu, son nefes içindir. Onlar, az konuşur, öfkelerini tutar ve şehvetlerini yenerler. Nefslerinin arzularını yapmazlar. Allahü teâlâyı unutturacak bütün engelleri ortadan kaldırarak, hep O'nunla berâber olmaya bakarlar. Böylece nefslerini alçaltıp, ruhlarını yükseltirler. Nefse, Allahü teâlânın kazâ ve kaderine rızâ göstermek kadar zor gelen bir şey yoktur. Çünkü, kadere râzı olmak, Allahü teâlânın hükmüne boyun eğmek, nefsin isteklerine zıttır. Nefs, bunları istemez. Saâdete kavuşmak, nefsin rızâsını terk edip, Allahü teâlânın rızâsına koşmakla mümkündür..." Felâketlere göğüs germek Allahü teâlânın kaderine inanan hakiki bir Müslümân, dünyâda, dâimâ huzûr içindedir. Çünkü bu Müslümân, şuna inanmıştır: Kendisine gelen hayır ve şer Allahü teâlâdandır. Allahü teâlânın takdîridir. Allahü teâlâdan gelen her şeyin, kendisi için iyi olduğunu, fenâ zannettiği şeyin sonunun, iyi olacağını düşünür ve böylelikle iç râhatlığını bozmaz. Felâketlere de, kolaylıkla göğüs gerer. İşte böyle bir insan, Allahü teâlânın sevgili kuludur. Bu sûretle, o insan, âhiret saâdetine de ulaşmış olur. Aziz Nesefî hazretleri buyuruyor ki: "Her kim şunlara uyarsa, iyi bir Müslüman olur: 1- Helal lokma, 2- Doğru söz, 3- Doğru iş, 4- Evliyânın sohbetinde bulunmak, 5- Allahü teâlânın varlığını birliğini tasdik etmek, 6- Allahü teâlâya karşı kulluk vazîfelerini yerine getirmek, 7-Kimseye eziyet vermemek, 8- Herkese rahatlık vermek, 9-İlim öğrenmek." İyi bir Müslümân, iyilik yapmak veyâ sadaka vermek isterse, bunu gizli olarak ve iyilik yaptığı veyâ sadaka verdiği insanın kalbini kırmadan, onu incitmeden, yaptığı iyiliği başına kakmadan yapar. Kısaca iyi bir Müslümân, bütün iyi huylara sâhip, vakarlı, seciyeli, bedenen ve rûhen tertemiz, her türlü itimâda lâyık, mükemmel bir insandır. Netice olarak Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin buyurduğu gibi; "Müslüman, temiz toprağa benzer. Temiz toprağa her şey atılır. Ezilip, hakâret görür. Lâkin ondan hep güzel, temiz, faydalı şeyler çıkar."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.