"Cennete ancak merhametliler girer"

A -
A +

Merhamet, acımak demektir ve bir rızıktır. Rızıklar, maddi ve manevi olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Maddi rızıklara kavuşturan sebepler olduğu gibi, manevi rızıklara kavuşturan sebepler de vardır. Manevi rızıkların temeli, imandır, inançtır. Bedeninin açlığını gideren bir kimse, ruhunun açlığını da gidermek için, sebeplere yapışır ve bu uğurda gayret sarf ederse, imana bağlı olan bu manevi rızıklara da kavuşur. Allahü teâlânın emirlerine uyulmaz, yasaklarından sakınılmazsa, maddi ve manevi rızıklar azalır. Zira Tâhâ sûresinin 124. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Beni unutursanız rızıklarınızı kısarım) buyurulmaktadır. İmân, sıhhat, gıda, insanlık, merhamet ve dahâ nice rızıkların azalmasına sebep, Allahü teâlâdan gafil olmaktır. Dinini öğrenen ve buna uygun olarak yaşayan bir kimse, dost, düşman, herkese karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olur ve hiç kimse ile münâkaşa etmez. Herkese merhametle, şefkatle yaklaşır ve özür dileyen herkesin özrünü kabûl eder, kabâhatlerini affeder, onların verdikleri zararlara da karşılık yapmaz. Abdullah Belyânî hazretleri: "Müslümanlık, yalnız namâz kılmak, oruç tutmak ve geceleri ibâdet yapmak değildir. Bunlar, her Müslümanın yapacağı kulluk vazîfeleridir. Hakiki Müslümanlık, kalb kırmamaktır. Bunu yapabilen, Allahü teâlânın rızâsına kavuşur" buyurmuştur. Kendine merhamet et! Muhammed Sâlim hazretlerine: -Bir kimsenin hakiki mümin olduğu nasıl anlaşılır? diye sorulduğu zaman: -Tatlı dili, güzel ahlâkı, güler yüzü, cömertliği, münâkaşa etmemesi, özür dileyenlerin özrünü kabûl etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır, buyurmuştur. Bir kimsenin öncelikle kendine merhamet etmesi lazımdır. İnsanın kendine merhamet etmesi ise, kendisini ebedi azabtan kurtarması yani iman etmesi ve İslamiyyeti öğrenip tatbik etmesi ile mümkündür. Kalbde imân bulundukça, merhamet ve şefkat duyguları da, onunla beraber bulunur. Kalbde bunları koruyabilmek için, İslam âlimlerinin hâllerini, sözlerini okumalı ve garîbleri, kimsesizleri gözetmeli, ziyâret etmeli, onlara yardımcı olmalıdır. Hiç kimseyi gıybet etmemeli ve buna mani olmalıdır. Hayır, hasenât yapmalı, günâh işlemekten sakınmalıdır. Günahtan sakınan, hem kendine, hem de başkalarına merhamet etmiş olur. Peygamber efendimiz Eshâb-ı kirama hitaben: (Cennete ancak merhametli olanlar girer) buyurunca, orada bulunanlardan bazısı: -Yâ Resûlallah! Bizler, hepimiz merhametliyiz, diye arz ettiler. Bunun üzerine Resulullah efendimiz; -Fakat sizlerin merhameti, sırf kendi şahsınıza münhasır olmayacak. Bilâkis bütün insanlara karşı olacak. Gerçek manâda insanlara merhamet eden yalnız Allahü teâlâdır, buyurdular. Merhametle ilgili olarak Peygamber efendimiz Eshâb-ı kirama şöyle bir hâdise anlattılar: (Önceki devirlerde bir kimse, yolda giderken iyice susamıştı. Derken bir kuyuya rastladı. Kuyudan su çekecek bir şey bulamadığı için hemen kuyuya indi. Kuyudan su içerek susuzluğunu giderdi. Kuyuya inerken de, çıkarken de büyük sıkıntı çekti. Fakat, suyu içip kuyudan çıkınca kuyunun başında bir köpekle karşılaştı. Köpek dilini çıkarmış bir vaziyette durmadan soluyor, susuzluktan toprağı eşeleyip yalıyordu. O kimse, köpeğin bu hâlini görünce kendi kendine: -Bu köpek aynen benim gibi çok susamış. Bunun susuzluğunu gidermem lâzım, dedi. Tekrar sıkıntı çekerek kuyuya indi. Su koyacak kabı da olmadığından ayakkabısına su doldurdu. Dişleri ile ayakkabısını tutarak binbir güçlükle kuyudan çıktı. Suyu köpeğe içirerek onun susuzluğunu giderdi. Bu adamın, susuz hayvana olan merhametinden dolayı Allahü teâlâ da, o kimsenin günâhlarını affeyledi.) Her canlıya acımalıdır... Peygamber efendimizden bunları dinleyen Eshâb-ı kiramdan birisi: -Yâ Resûlallah, hayvanlara yaptığımız iyilikler karşılığında da bize sevap verilir mi? diye sordu. Resulullah efendimiz de: -Evet. Her canlıya yaptığınız iyilik karşılığında da sevap vardır, buyurdular. Bunun için herhangi bir kimsenin işlediği hata sebebiyle, ona beddua etmemeli, merhametle hareket etmeli ve: "Allahım ona merhamet et, ona acı, günâhlarını affet" diye dua etmeli ve şartlar müsait olduğu zaman da nasihatte bulunmalıdır. Zira Peygamber efendimiz: (Müslümanlar kendi aralarında birbirlerine daima nasihat etmeli, hakkı ve doğruyu tavsiye etmelidir. Her zaman birbirlerine merhametli olmalıdır) buyurmuştur. Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri de, oğluna vasiyetinde: "Herkese, şefkat ve merhamet et! Kimseyi hakîr görme! Kimse ile münâkaşa, mücâdele etme! Kimseden bir şey isteme! Mayan fıkıh ve evin mescid olsun!" buyurmuştur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.