İncir "kemiksiz" olmalı!..

A -
A +

İnsanın dünyada rahat ve huzurlu olması, ahirette de ebedi saadete kavuşabilmesi, doğru iman, doğru amel ve bunları ihlâs ile yapmasına bağlıdır. İman nimetine kavuşan kimsenin, en çok dikkat etmesi gereken husus, helal ve haramlardır. Haramlardan sakınmak, farzlardan önce gelir. Bunun için, yenilen, içilen, giyilen, oturulan mekana ve kazanılan mala çok dikkat etmek lazımdır. Zira Peygamber efendimiz; (Malın helâlden mi, harâmdan mı geldiğini düşünmeyenler, Cehenneme, neresinden atılırsa atılsınlar, Allahü teâlâ, onlara acımayacaktır) buyurmuşlardır. Ağızdan giren lokma, haramdan ise, bu kimsenin ibadet etmesi, Allahü teâlânın rızasına kavuşması imkansız gibidir. Çünkü Resûlullah efendimiz; (Harâm ile beslenen vücûdun ateşte yanması dahâ iyidir) buyurmuşlardır. Sehl bin Abdullah-i Tüsterî hazretleri buyuruyor ki; "Hakîkî îmâna kavuşmak için, dört şey lâzımdır: Bütün farzları edeple yapmak, helâl yemek, görünen ve görünmeyen bütün harâmlardan sakınmak ve bu üçüne, ölünceye kadar devâm etmeye sabretmek." Din büyükleri de; "Kırk gün şüpheli lokma yiyenin kalbi kararır ve lekelenir" buyurmuşlardır. "Bahçıvanı bağda bulamadım" Mevlânâ Celâleddîn Rûmî hazretleri, kendisini sevenlere hep; "Helâl kazanıp helâlden yemeli, giyinmeli, çalışmalıdır. Her hareketi Resûlullah efendimize uydurmalıdır" buyururdu. Bir gün Mevlânâ Celâleddîn Rûmî hazretlerinin talebelerinden biri, incir getirmişti. Mevlânâ hazretleri inciri aldı ve; -Hayli güzel incir, fakat kemiği var, buyurdu ve yere bıraktı. İncirleri getiren talebe kendi kendine; "incirin nasıl kemiği olur?" diye hayret etti ve yavaşça incirleri, hocasının önünden alıp gitti. Bir zaman sonra tekrar bir sepet incirle dönüp geldi ve sepeti Mevlânâ hazretlerinin önüne koydu. Mevlânâ hazretleri bir tane alıp yedi ve; -Bu incirin kemiği hiç yoktur buyurdular ve incirleri orada bulunanlara dağıtmasını emrettiler. Orada bulunan herkes bu duruma şaşakaldı. O talebe dışarı çıktığında oradakiler ona gidip inciri nereden topladığını sordular. O da dedi ki; -Bir dostum vardı. Onun bahçesine uğradım. Bahçıvanı bağda bulamadım. İzni olmaksızın bir sepet incir toplayıp Mevlânâ hazretlerine getirdim. Fakat niyetim bahçıvanı gördüğümde topladığım incirlerin bedelini ödemekti. Mevlânâ hazretleri velîlik nûru ile bunu anladı ve yemedi. İşte incirin kemiği buydu. Bu defâ doğruca o dostun bağına vardım. Ondan iyi incir satın alıp bedelini ödedim ve helâllaştım. Mevlânâ hazretleri de kabûl etti. Sehl bin Abdüllah Tüsterî hazretleri; "Harâm yiyenlerin yedi azâsı, istese de, istemese de günâh işler. Helâl yiyenlerin azâsı, ibâdet eder. Hayır işlemesi kolay ve tatlı gelir" buyurmuşlardır. İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: "Çok kimse, dünyâ malını, hep harâm sanır. Bazısı da, dünyâdaki şeylerden çoğu harâmdır der. Burada, insanlar üç türlüdür: Bir kısmı verada ileri gidip, yalnız meyve, balık, av eti gibi şüpheli olmayan şeyleri yeriz derler. Bir kısmı da, tembel, miskîn oturup, her istediğimizi yeriz, hiçbir şey ayırdetmeyiz derler. Üçüncü kısım, her şey yemeli ammâ, lüzûmu kadar, derler. Bunların üçü de yanılmaktadır. Doğrusu Resûlullah efendimizin buyurduğu gibidir: (Helâl meydândadır. Harâm meydândadır. Şübheliler ikisi arasındadır. Kıyâmete kadar böyledir.) Dünyâ malından çoğu harâm diyenler yanılıyor. Evet, harâm çoktur. Fakat, dahâ çok değildir. Çok başkadır, dahâ çok, başkadır. Nitekim, hasta çoktur, tüccâr çoktur, asker çoktur. Fakat, insanların çoğu değildir. Zâlimler çoktur. Ammâ mazlûmlar dahâ çoktur. Şunu iyi bilmelidir ki, insanlara; "Muhakkak helâl olan, Allahü teâlânın helâl bildiği şeyleri yiyiniz!" diye emrolunmadı. Bunu kimse yapamaz. İnsanlara; (Halâl olduğunu bildiğinizi yiyiniz!) denildi. Harâm olduğu meydânda olmayan şeyleri yiyiniz denildi ki, bunu herkes yapabilir." Helâli harâmı gözetmek... Hadîka sonunda buyuruluyor ki: "Vera, yani helâle, harâma dikkat etmek abdeste ve necâsete dikkat etmekten dahâ mühimdir. Fakat zamânımızda helâl ve harâmı gözetmek, hattâ Ebülleys-i Semerkandî hazretlerinin en kolay olan fetvâsına bile uymak çok güç oldu. Bu fetvâya göre, malının çoğunun helâl olduğu sanılan kimsenin verdiği hediyeyi almak, onunla alışveriş yapmak câiz olur." Kâdîhân fetvâsında da deniliyor ki: "Zamânımızda, şüpheli maldan sakınmak imkânsız oldu. Şimdi, Müslümânların, harâm olduğunu iyice bildiği şeyden sakınmaları vâcibdir." Zamanımızda ise, iş dahâ güç oldu. Çünkü hadîs-i şerîfte; (Her yıl, kendinden önceki yıldan dahâ kötü olacaktır) buyuruldu. Bunun için, bugün vera ve takvâ, kalbi, dili ve bütün uzuvları harâmdan korumak, insanlara ve hayvânlara işkence yapmamaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.