Asıl cömert, veren değil...

A -
A +

Huy, kalb ile rûhun melekesi, yani alışkanlığı demektir. Yerleşmiş olan huya, "meleke" denir. Geçici olan huya ise, "hâl" denir. Meselâ gülmek, utanmak, birer hâldir. Cömertlik, cesâret, birer melekedir. Huy deyince, meleke anlaşılır. Ara sıra hayır işlemek huy değildir. Bir kimse, her zaman hayır işlerse, bu kimseye, cömert huylu denir. Bu kimse, her zaman, fakat kendini zorlayarak hayır işlerse, yine cömert huylu olmaz. Kolaylıkla, seve seve yapılırsa, huy denir. Yûsuf Sinânüddîn hazretleri; "Cömertlik, isrâf ile cimrilik arasında orta bir yoldur. Âzâlarla vermek kâfi değildir. Ayrıca kalbin de verme işinden râzı olması, buna karşı çıkmaması lâzımdır" buyurmuştur. Huy, iyi veyâ kötü iş yapmaya, yâhut da, iyi ve kötü olmayan şeye sebep olur. Birincisine "fazîlet" veyâ "iyi ahlâk" denir ki, cömertlik, yiğitlik, yumuşaklık böyledir. İkincisine "rezâlet" veyâ "kötü ahlâk" denir ki, cimrilik ve erkekler için korkaklık böyledir. Üçüncüsüne fazîlet de, rezâlet de denmiyor, "sanat" deniliyor. Terzilik, çiftçilik böyledir. Hamdûn-ı Kassâr hazretleri; "Cömertlik kadar güzel, cimrilik kadar çirkin bir huy bilmiyorum" buyurmuştur. Cömertlik, parayı, mâlı, hayırlı, iyi yerlere dağıtmaktan lezzet almaktır. İslâmiyetin emrettiği yerlere seve seve vermektir. İyi huyların en yükseklerindendir. Âyet-i kerîmelerle ve hadîs-i şerîflerle medholunmuştur. İyi huyun bir sınırı vardır! İnsanda bulunması lâzım olan güzel ahlâktan, bazısı vardır ki, ne kadar çok olursa, iyiliği de o kadar artar zannolunur. Hâlbuki öyle değildir. Her iyi huyun bir sınırı vardır. O sınırı aşınca, iyilik gider, kötülük olur. İyi huyun az olması, kötülük olacağı ise, kolay anlaşılır. Kahramanlık ve cömertlik bunlara birer misâldir. Bu iki iyi huyun aşırı, fazla olanları atılganlık ve isrâftır. Câhiller, hele İslâm ahlâkını bilmeyenler, isrâf edeni, çok cömert sanır ve överler. Atılgan olanlara da, çok cesûr, kahraman derler. Hâlbuki, korkak ve cimri olana hiç kimse, kahraman ve cömert demez. Malı alın teri ile kazanmamış, mîrâsa konmuş veya kaçakçılık, istifçilik yapmış, yâhut piyango, toto vurmuş olan bir kimse, malın kıymetini bilmez. Ellerine böyle yollardan para, mal, mülk geçen kimseler, bu malları, harâmlara, lüzûmsuz yerlere dağıtır, aklın ve İslâmiyetin beğenmediği kötü yerlere harcarlar. Cahil olanlar da, bunları cömert sanır. Hâlbuki, bunlarda cömretlik denilen iyi huy yoktur. Çünkü cömertlik, parayı, malı hayırlı, iyi yerlere dağıtmaktan, lezzet almaktır ki, Allahü teâlânın büyük bir nimetidir. Hadis-i şerifte; (Cömertlik, Cennet'te bir ağaçtır. Cömert olan, onun bir dalını yakalamıştır. O dal onu, Cennet'e götürmeden bırakmaz) buyurulmuştur. Peygamber efendimiz, insanların en cömerdi idi. Bir şey istenip de, yok dediği görülmemiştir. İstenilen şey varsa verir, yoksa cevap vermezdi. O kadar iyilikleri, o kadar ihsânları vardı ki, Rum imparatorları , İran şahları o kadar ihsân yapamazlardı. Fakat kendisi sıkıntı içinde yaşamayı severdi. Ve; (Cömertlik bütün ayıpları örter) buyururdu. Bir kimse, İbrâhim bin Edhem hazretlerinden nasîhat isteyince ona; -Bağlı olanı aç, açık olanı kapa, buyurur. O kimse; -Bunu anlamadım deyince; -Kesenin ağzını aç, cömert ol, açık olan dilini de tut konuşma, diyerek izah buyurmuşlardır. Süfyân-ı Sevrî hazretleri, bir sevdiğine hitaben buyuruyor ki: "Cömert ol! Bununla Allahü teâlâ, sana hesâbını kolay yapar. Çok iyilik yap. Kabrinde sana arkadaş olurlar. Haramlardan sakın. Îmânın tadını duyarsın" buyurmuştur. Şihâbüddîn Sühreverdî hazretleri, oğluna yaptığı nasîhatte; "Ey oğul! Devamlı cömert ol. Allahü teâlânın sana rızık olarak verdiği şeylerde cömert ol. Cimrilikten, hasedden, kin ve hîleden sakın. Çünkü, cimri ve hasetçi kimsenin yeri Cehennem'dir" buyurmuştur. Cömertlik bir deryâdır... Osman Hârûnî hazretleri buyurdu ki: "Bir kimsede şu üç haslet bulunursa, o kimse Allahü teâlânın dostudur, sevgili kuludur. Birincisi; cömertliktir, çünkü cömertlik bir deryâdır. İkincisi, şefkattir. Şefkat, güneş gibi aydınlatıcıdır. Üçüncüsü, tevâzudur. Tevâzu, toprak gibidir ki toprakta gül biter." Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri buyuruyor ki: "Bir kimsenin, Allahü teâlâya olan muhabbetinin hakîkî olup olmadığının alâmeti; kendisinde deniz misâli cömertlik, güneş misâli şefkat ve toprak misâli tevâzu gibi üç hasletin bulunmasıdır." Netice olarak, asıl cömert, veren değil, verdiğine sevinendir. Ve İmâm-ı Zeynelâbidîn hazretlerinin buyurduğu gibi: "Hakîkî cömert; Allahü teâlâya itâat eden, kulların haklarını gözeten, yaptığı iyiliği Allah için yapıp, karşılığında insanlardan teşekkür beklemeyendir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.