İnsanın yaratılmasındaki maksat...

A -
A +

Allahü teâlâ, kullarını kendisine ibâdet etmek için yarattı. İbâdet, züll ve zillet demektir. Yani insanın, yaratanına, sahibine karşı, hakîr, âciz, muhtaç olduğunu göstermesidir. Bu da, her aklın, nefsin ve âdetlerin güzel ve çirkin dediklerine uymayıp, Allahü teâlânın güzel ve çirkin dediklerine teslîm olmak, Onun gönderdiği Kitâba, Peygamberlere inanmak ve bunlara tâbi olmak demektir. Bir insan, herhangi bir işi, Allahü teâlânın izin verdiğini düşünmeden, kendi görüşü ile yaparsa, Ona kulluk yapmamış, Müslümânlığın îcâbını yerine getirmemiş olur. Kulun vazîfesi, dilediğini yapmak değil, Allahü teâlâya kulluk etmektir. Onun emirlerine ve yasaklarına uymaktır. Her dilediğini yapmak, Allahü teâlâya mahsûstur ve yalnız Onun hakkıdır. Kulun kendi dilediğini yapması, Allahü teâlânın hakkına ortak olmak olur. İmâm-ı Rabbâni hazretleri buyuruyor ki: Abdiyet, kulluk makâmı... "İnsanın yaratılmasından maksat, yağlı ve lezîz yiyecekler, güzel ve nefis elbiseler, mal, mülk toplamak, nimetlenmek, oyun ve eğlence değildir. Yaratılmasından maksat, Allahü teâlâya karşı gönlü kırık, boynu bükük olmak ve yalvarmak içindir. Maksat, kulluk vazîfelerini yerine getirmektir. Evliyalık makâmlarının sonu, abdiyet, kulluk makâmıdır. Bunun üstünde makâm yoktur. Esas maksat, Hak teâlâya ibâdet etmek, kulluk yapmak ve marifete kavuşmaktır. Bundan murat, Allahü teâlâyı tanımak olup, bu da Allahü teâlâda fânî olmaya bağlıdır." İnsanın bu dünyâya getirilmesinden, yaratılmasından maksat, Allahü teâlânın marifetini elde etmek içindir. Marifet yani Allahü teâlâyı tanımak ise, iki şekilde olur. Birincisi, fen yolu ile düşünmekle hâsıl olur. Bunu, İslâm âlimleri bildirmişlerdir. İkincisi kalbde hâsıl olur. Bu ise, evliyânın kalbinden gelir. Birincisi, ilim olup, akıl ve fikir ile hâsıl olur. İkincisi ise, hâldir. Buradan maksad, mahlûklara olan meyli, muhabbeti yok etmek, kulluk yapmayı öğrenmek, insanın âciz ve muhtâç olduğunu anlamasıdır. İbâdet yapmaktan maksat, her şeyin yaratıcısı olan Allahü teâlâya itâat ve Ona hürmettir, kulluktur. Kulluk, Allahü teâlâdan başka her şeyi unutmak, başkasına bağlanmamak ve bütün isteklerinden kalbini temizlemek demektir. Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri, talebelerinden birine yazdığı mektupta buyuruyor ki: "Bu âleme niçin gelindiğini, asıl maksadın Allahü teâlâya kulluk olduğunu bilmelidir. Can bedende iken mârifetullahı isteyip, dünyâ ve âhiret saâdetine mazhar olmalıdır. Dünyâ dostu, mal dostu, güzellik dostu ve diğer şeylerin dostu çoktur. Allah dostu, İksir-i âzam yani her derde devâ gibi nâdir bulunan çok kıymetli bir şeydir. Bir nefeste iki nîmet vardır. Bunun için her nefese iki şükür lâzımdır. Yirmi dört saatte, her saate bin nefes ve her nefese iki şükür olmak üzere kırk sekiz bin şükür olur. Bir insan, bütün işlerini bıraksa, şükür, şükür diyerek Allahü teâlâya hamd ve şükretse yine şükrün hakkını edâ edemez." İslâm dîninde en mühim maksat, Muhabbetullah yani Allahü teâlânın sevgisi olduğundan, Allahü teâlâ, her gün beş vakit namazda nice kerreler zikredilerek, kalb kuvvetlendirilmektedir. Kalbin ve rûhun kuvvetlenmesi ise, Allahü teâlâya kavuşmaya sebep olur. Beş vakit namâzda okunan tesbîhlerin ve tekbîrlerin hepsi, bu esâs maksat için olduğundan, bunlardan, bir mümine aslâ bıkkınlık ve usanmak gelmediği gibi, rûhun gıdâsı oldukları, kalbi ve rûhu kuvvetlendirdikleri meydândadır. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri: "İnsanın yaratılmasından murâd, kulluk yapmasıdır. Kulluğun özü de, her hâlükârda Allahü teâlâyı unutmamaktır" buyurmuştur. İkisi bir arada olmaz!.. Dünyayı maksat edinmemelidir. Dünya, nefsin arzularına yardımcıdır. Dünya ve ahiret bir arada olmaz. Dünyaya düşkün olmak, günahların başıdır. Dünyaya düşkün olanlar ahirette zarar görür. Dünyaya düşkün olmamanın ilacı ise, İslamiyet'e uymaktır. Senâullah-i Pânî Pütî hazretleri: "Dünyâya fazla kıymet vermeyiniz. Dünyâ lezzetleri sıkıntı çekmeden ele geçmiyor. O da az bir şeydir. Bu geçici ve az bir şey olan lezzetlere dalıp da, âhiret saâdetini elden kaçırmak ve ebedî felâkete düşmek ahmaklıktır. Din ve dünyâ faydası bir araya geldiği zaman, tercihini din menfaatini öne almakta kullan. Dünyâda zâten takdir edilen şey insana ulaşır. Resûlullah efendimiz; (Bütün maksatlarını tek bir maksat edinenin yâni maksat ve düşüncesi âhiret olanın dünyâsına Allahü teâlâ kefildir) buyurdu" buyurmaktadır. Netice olarak, insanın yaratılmasından maksat, kulluk yapması içindir. Kulluktan maksat ise, her hâlükârda Allahü teâlâyı unutmamaktır. İnsanın, Allahü teâlâ için yaptığın her şey, ihlas, halk için yaptıkları ise, riyâdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.