İstigfâr, günâhları terk etmektir...

A -
A +

İstigfâr; kelime olarak, mağfiret, bağışlanmayı istemek anlamına gelmektedir. Istılah yani terim olarak ise; kişinin, Allahü teâlâdan kusurlarının ve günâhlarının affedilmesini, bağışlanmasını dilemesi anlamındadır. İstigfâr etmek; estağfirullah demektir ki, tövbe etmek anlamına gelmektedir. Kur'ân-ı kerîmde Nisâ sûresinin 109. âyet-i kerimesinde meâlen; (Biri günah işler veya kendine zulmeder, sonra pişman olup, Allahü teâlâya istigfârda bulunursa, Allahü teâlâyı çok merhametli, af ve mağfiret edici bulur) buyurulmaktadır. Günâhdan sonra hemen tövbe etmek farzdır. Tövbeyi geciktirmek de büyük günâhtır. Bunun için de, ayrıca tövbe etmek lâzımdır. Lokman Hakîm hazretleri, oğluna nasîhat ederek; "Oğlum, tövbeyi yarına bırakma! Çünkü ölüm, ânsızın gelip yakalar" buyurmuştur. Bir farzı yapmamanın günâhı, ancak onu kazâ etmekle affolur. Her günâhın affı için, kalble tövbe etmek, dil ile istigfâr etmek ve beden ile kazâ etmek lâzımdır. Yüz kerre "Sübhânallah-il-azîm ve bi-hamdihi" demek, sadaka vermek ve bir gün oruç tutmak, çok iyi olur. Hadîs-i şerîfte; (Günâh işlemiş kimse, abdest alır, iki rek'at namaz kılar, sonra istigfâr ederse günâhı affolur) buyurulmuştur. Tövbe eden affedilir... Allahü teâlâ, tövbe edenleri sever, affeder. Tövbe eden kimse, daha sonra, o günâhı tekrâr yaparsa, tövbesi bozulmaz, ikinci bir tövbe lâzım olur. Bir kimse, tövbe ettiği bir günâhı hâtırlayınca, günâhı işlediğine sevinirse, tekrâr tövbe etmesi lâzım olur. Hak sâhiplerine haklarını ödemek veyâ helâl ettirmek, gıybet ettiği kimseden af dilemek ve rızâsını almak, yapmamış olduğu farzları kazâ etmek farzdır. Bunlar tövbenin kendisi değil, şartıdırlar. Bir lirayı sâhibine geri vermek, bin sene nâfile ibâdet yapmaktan ve yetmiş nâfile hacdan dahâ iyidir. Günâhı bir dahâ yaparsam tövbem bozulur diyerek, tövbe yapmamak doğru değildir, câhilliktir, şeytânın aldatmasıdır. Her günâhtan sonra, hemen tövbe etmek farzdır. Tövbeyi bir sâat geciktirince, günâh iki kat olur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Günâhlarına tövbe etmek, herkese farz-ı ayndır. Hiç kimse tövbeden kurtulamaz. Nasıl kurtulur ki, Peygamberlerin hepsi tövbe ederdi. Peygamberlerin sonuncusu ve en yükseği olan Muhammed aleyhisselâm buyuruyor ki: (Kalbimde envâr-ı ilâhiyyenin gelmesine engel olan perde hâsıl oluyor. Bunun için her gün, yetmiş kere istigfâr ediyorum.) Yapılan günâhta, kul hakkı bulunmayıp, yalnız Allahü teâlâ ile kendi arasında olursa, böyle günâhlara tövbe etmek, pişmân olmakla, istigfâr okumakla, Allahü teâlâdan utanıp, sıkılıp, Ondan af dilemekle olur. Farzlardan birini özürsüz terk etti ise, tövbe için, bunlarla birlikte, o farzı da yapmak lâzımdır. Günâhda kul hakkı da varsa, buna tövbe için, kul hakkını hemen ödemek, onunla helâlleşmek, ona iyilik ve duâ etmek de lâzımdır. Mal sâhibi, hakkı olan ölmüş ise, ona duâ, istigfâr edip çocuklarına, vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, malı, parayı fakîrlere sadaka verip, sevâbını hak sâhibine ve eziyet yapılana niyyet etmelidir." Tövbe ettim demek, tövbe olmaz. Çünkü, tövbenin sahîh olması için üç şart lâzımdır: 1- Hemen günâhı bırakmalıdır. 2- Günâh işlediğine, Allahü teâlâdan korktuğu için, utanmak ve pişmân olmak lâzımdır. 3- Bu günâhı bir dahâ hiç yapmamaya gönülden söz vermektir. Allahü teâlâ şartlarına uygun olan tövbeyi kabûl edeceğine söz vermiştir. Abdullah bin Menâzil hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâ çeşitli ibâdetleri bildirdi. Sabrı, sıdkı, namazı, orucu ve seher vakitleri istigfâr, tövbe etmeyi buyurdu. İstigfârı en sonra söyledi. Böylece kula, bütün ibâdetlerini, iyiliklerini kusûrlu görüp, hepsine af ve magfiret dilemesi lâzım oldu." Tövbeyi geciktirmemeli!.. Günâh işleyince, hemen tövbe etmelidir. Gizli işlenen günâhın tövbesi gizli olur. Açık işlenmiş günâhın tövbesi açık olur. Tövbeyi geciktirmemelidir. Kirâmen kâtibîn melekleri, günâhı hemen yazmaz. Tövbe edilirse, hiç yazılmaz. Tövbe edilmezse yazarlar. Ca'fer bin Sinân hazretleri; "Günâha tövbe etmemek, bu günâhı yapmaktan dahâ fenâdır" buyurmuştur. Dertlerin, belâların gitmesi için, istigfâr okumak çok faydalıdır. Hadîs-i şerîfte; (İstigfâra devâm edeni, çok okuyanı, Allahü teâlâ, dertlerden, sıkıntılardan kurtarır. Onu, hiç ummadığı yerden rızklandırır) buyuruldu. Ahmet Zerrûk hazretleri; "Günâh işlemek, insanı helâk etmez. Günâha devâm etmek, tövbeyi terk etmek, helâk eder" buyurmuştur. Netice olarak, bir yandan günah işleyip, bir yandan da, "Estagfirullah" demek, istigfâr değildir. Asıl istigfâr; Allahü teâlânın emirlerine uymak, yasak ettiği şeylerden sakınmak, günahları terk etmektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.