Her nîmet, külfet karşılığıdır

A -
A +

Nîmet, insana faydalı olan, tatlı gelen şey demektir. Bütün nîmetleri gönderen Allahü teâlâdır. Ondan başka yaratıcı ve gönderici yoktur. Ancak şunu hiçbir zaman unutmamalıdır ki, her nîmet, bir külfet, bir zahmet mukâbilidir. Hiçbir şey yapmadan, çalışmadan, öğrenmeden ve bilmeden yan gelip ve ağzını havaya açarak kısmetini beklemek, İslâmiyette yoktur. Böyle yapmak büyük günâhtır. Allahü teâlâ, Necm sûresinin 39. âyetinde meâlen; (İnsana, âhirette ancak dünyâda çalışarak, ihlâs ile yaptığı işler fayda verir) buyurmuştur. Peygamber efendimiz de buyurdu ki: (Akıl sâhibi, nefsini ezip, âhirette lâzım olan şeyler için çalışır. Ahmak olan da, nefsinin arzûları peşinde koşup, Cennete götürmesi için Allaha duâ eder.) Avn bin Abdullah hazretleri, nefsine hitaben; "Ey nefsim, hiç amelin olmadan, çalışmadan âhirette rahata kavuşmak istersin. Uzun uzun arzu ve isteklerin peşine düşüp, tövbeyi devamlı sonraya atıp, geciktiriyorsun" buyurmuştur. İtâat ve ibâdet etmekle... Allahü teâlâ, insanların yaptığı işleri iki kısma ayırmıştır. Bir kısmını beğendiğini, bunları yapanlardan râzı olduğunu, her iş karşılığında, bunlara nîmetler, râhatlıklar, iyilikler vereceğini vadetti. Vadettiği iyiliklerin ölçü birimine, ecir ve sevâb denir. Dünyâda yapılan her iyiliğe karşılık olarak, âhirette çeşitli miktârlarda nîmetler verilecektir. Nîmetlerin verileceği yere ise, Cennet denir. Allahü teâlâ insanların yaptığı işlerden bir kısmını da beğenmediğini, bunları yapanlardan râzı olmadığını, fakat pişmân olup tövbe edenleri veyâ şefâate kavuşanları affedeceğini, affedilmeyenlerin kötü işlerine kıyâmette, çok acı karşılıklar vereceğini, Cehennem ateşinde yakacağını bildirdi. Bu acı karşılıklara, azâb denir. Azâbların şiddetlerini, çokluğunu bildiren ölçü birimine ise, günâh denir. Ahmed bin Yahyâ Münîrî hazretleri; "Her izzet ve her nîmet, Allahü teâlâya itâat ve ibâdet etmekle ele geçer. Her kötülük ve sıkıntı da, günah işlemekten hâsıl olur. Herkese dert ve belâ, günah yolundan, rahat ve huzûr da, itâat yolundan gelmektedir" buyurmuştur. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri de; "İnsanın kavuştuğu her nîmet, hep Hakka îmânın hâsıl ettiği kardeşliğin netîcesi ve Allahü teâlânın merhameti ve ihsânıdır. Gördüğü her musîbet ve felâket de, hep kızgınlığın, nefretin ve düşmanlığın netîcesidir" buyurmaktadır. İmâm-ı Evzâî hazretleri bir gün, İbrâhim bin Edhem hazretlerini sırtından bir miktâr odun taşırken görür ve; -Yâ İbrâhim! Bu yaptığın nedir? Dostların senin ihtiyâcını temin ederler deyince; -Böyle söyleme. Zîrâ helâl kazanç uğruna zorluklara katlanan kimseye Cennet vâcib olur, diye duyduğum için, kendi nafakamı kendim temin etmeye çalışıyorum cevabını verir. İmâm-ı Zeynelâbidîn hazretleri buyuruyor ki: "Kıyâmet günü, sabır ehli kalksın diye bir nidâ olunur. Bir grup insan kalkar. Onlara, hadi Cennet'e giriniz, denilir. Onlar meleklerle karşılaşırlar. Melekler onlara sizler kimlersiniz? diye sorar. Onlar da, biz sabır ehliyiz dediklerinde, sizin sabrınız ne idi? derler. Biz Allahü teâlâya ibâdet etme hususunda zorluklara katlandık. Nefsimize uymayıp, günâhlardan sakındık ve bu hususlarda sabrettik, derler. Melekler onlara, hadi Cennet'e girin, sâlih amel işleyenlerin mükâfâtı ne güzeldir, derler." Alâeddîn Goncdüvânî hazretleri, bir talebesine hitaben; "Tasavvuf yolunda ilerlemek için çok çalış. Bu çalışmayı aslâ bırakma. Şunu iyi bil ki, çalışmadan ele geçen şeyler, devamlı ve kalıcı olamaz" buyurur. Hasan-ı Basrî hazretleri de; "İbâdet etmeden Allahü teâlâdan Cennet istemek, büyük günâhtır" buyurmuştur. Sevâb kazanmak için!.. İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bir talebesine hitaben buyurur ki: "İyi bil ki, çalışmayınca, din yolunda yürümedikçe sevâb kazanamazsın! Benî İsrâîlden birisi çok seneler ibâdet etmişti. Allahü teâlâ, bunun ibâdetlerini meleklere göstermek istedi. Yanına bir melek gönderip şöyle sordurdu: -Dahâ ne kadar ibâdet edeceksin? Cennetlik olmadın mı? Cevâbında dedi ki: -Benim vazîfem, kulluk yapmaktır. Emir sâhibi Odur. Melek bu cevâbı işitince: "Yâ Rabbî! Sen her şeyi bilirsin. O kulunun cevâbını da duydun" dedi. Allahü teâlâ da; (O kulum, alçaklığı, aşağılığı ile berâber bizden yüzünü çevirmiyor, biz de ihsân ve merhamet sâhibi olduğumuzdan, elbette onu bırakmayız. Ey meleklerim! Şâhid olunuz, onu affettim) buyurdu." Netice olarak her nîmet, bir külfet, bir zorluk karşılığında verilmekte, ele geçmektedir. Hazret-i Alî'nin buyurduğu gibi: "Uğraşmadan, çalışmadan Cennete kavuşacağını zanneden kimse, hayâle kapılıyor. Çalışarak kavuşacağım diyenin de, kendini yorması, ibâdet meşakkatlerini yüklenmesi lâzımdır."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.