Allahü teâlâyı tanıyan...

A -
A +

Mârifet; bilmek, tanımak, gönül ile bilmek anlamlarına gelir. Ma'rifetullah, Allahü teâlâyı tanımak, bilmek anlamındadır. Muhammed bin Hâmid hazretleri; "Allahü teâlânın yarattığı şeylere bakıp, O'nun yüceliğini düşünmek, Onu tanımayı hâsıl eder" buyurmuştur. Allahü teâlâyı tanımak, Onun sıfatlarını, isimlerini hakkıyla bilmek, yalnız O'nun var olduğunu, O'ndan başka her şeyin yok olduğunu anlamak, bilmek demektir. Ma'rifetullah da, Allahü teâlânın zâtını ve sıfatlarını tanımak demektir. Zâtını tanımak, anlaşılamıyacağını anlamak, sıfatlarını tanımak ise, mahlûkların sıfatlarına benzemediklerini anlamaktır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri; "Allahü teâlâ, insanları ve cinleri, Ma'rifetullaha yani Onu tanımaya, Onun rızâsına, sevgisine kavuşmak için yarattı. İnsânın, Allahü teâlâyı tanımasına mâni olan en kuvvetli düşman ise, nefsin arzûlarıdır" buyurmaktadır. Peygamber efendimiz, bir hadîs-i şerîflerinde; (Kendini tanıyan, Rabbini tanımış olur) buyurmuşlardır. Beş haslet vardır ki!.. İnsan, bütün hareketlerinin, işlerinin, görünen ve görünmeyen kuvvetlerinin kendisinden olmadığını, başka bir irâde ve kudret sâhibi tarafından meydâna getirildiğini anlarsa, bu kudret sâhibi olan Allahü teâlâyı tanımış olur. Allahü teâlânın emrettiği farzların hepsini ve Muhammed aleyhisselâmın bildirdiklerini, hâllerini yapan bir Müslümân, Allahü teâlâyı tanır, sever ve Ona yaklaşır. Muhammed Ma'sûm hazretleri; "İnsanın izzeti, îmân ve ma'rifet iledir. Mal ve mevki ile değildir" buyurmuştur. Ebû Abdullah Nibâcî hazretleri buyuruyor ki: "Müminin bilmesi gereken beş haslet vardır ki şunlardır: Birincisi, Allahü teâlâyı bilmek, tanımak. İkincisi, hakkı, hukûku tanımak, gözetmek. Üçüncüsü, yapılan işte, amelde ihlâslı olmak. Dördüncüsü, sünnet ile amel etmek, sünnete uymak. Beşincisi, helâl yemek. Eğer bir kimse, Allahü teâlâyı bilir fakat hakka, hukûka riâyet etmezse, bu bilmesinden bir fayda elde edemez. İhlâsla amel, iş yapmazsa, Allahü teâlâyı tanıması, bilmesi ona yine fayda vermez. Sünnete uymazsa ve helâl yemezse, yine Allahü teâlâyı bilmesinden fayda elde edemez. Eğer yediği helâlden olursa, kalbinde temizlik hâsıl olur. Bu temizlik ile dünyâ ve âhiret işlerini görür. Eğer yediği şüpheli ise, yediği şüpheli şeyin miktârı kadar işleri şüpheli olur. Yediği haramdan olursa, onun dünyâ ve âhiret işleri karanlık olur. İnsanlar böyle bir kimseyi gözü görüyor diye vasıflandırsalar bile aslında o kördür. Tövbe edinceye kadar da bu mânevî körlükten kurtulamaz." İhsân eden, iyilik eden sevilir. Hadîs-i şerîfte; (İhsân sâhibini sevmek, insânların yaratılışında vardır) buyuruldu. Bütün iyilikleri yaratan, insana, can, mal, sıhhat veren, zararlardan, korkulardan koruyan, Allahü teâlâyı sevmek insanlık îcâbıdır. Allahü teâlâ, kendisini sevenleri sever, onlara ihsânlarını artırır. Sevmenin üç alâmeti vardır: 1-Onu sevenleri sevmek, 2-Ona itâat etmek, 3-Onu, dil ile, beden ile övmek. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretleri; "Kulun iyiliği üç şeydedir: Allahü teâlâyı tanımak, nefsini tanımak ve dünyâyı tanımak. Allahü teâlâyı tanıyan, Onu sever. Dünyâyı tanıyan ona düşkün olmaz. Haramlardan, şüphelilerden ve mubahların çoğundan sakınır. Nefsini tanıyan da, Allahü teâlânın kullarına karşı mütevâzı olur" buyurmuştur. Kalb, hem nefse, hem his uzuvlarına bağlıdır. His uzuvları ne ile meşgûl olursa, kalb ona bağlanır. İnsan güzel bir şeyi görünce, güzel bir ses duyunca, tatlı bir şey alınca, kalb bunlara bağlanır. Bu sevgi insanın elinde olmaz. İnsan güzel bir şey okuyunca, kalb, bunların manâlarına, yazarına bağlanır. Güzel, tatlı demek, kalbe güzel, tatlı gelen şey demektir. İnsan, çok defa hakîkî güzelliği anlayamaz. Nefse güzel gelen ile, kalbe güzel geleni birbiri ile karıştırır. Kalb kuvvetli ise, hakîkî güzelliği anlayıp, onu sever, bağlanır. Âyet-i kerîmeler, hadîs-i şerîfler, evliyânın sözleri, duâ, tesbîh gibi kıymetli şeyler, aslında güzeldir, çok tatlıdır. Kalbin nefse bağlılığı azalınca ve nefsin elinden kurtulunca, bunları okuduğu, duyduğu zamân, bunların güzelliğini anlar, bağlanır ve dolayısı ile Allahü teâlâyı sever. Kusursuz teslim olmak!.. Netice olarak, Allahü teâlâyı tanıyan onu sever. Onu seven de dinin emirlerini yapar. Haramlardan kaçınır. Emir ve yasaklarına riayet etmeden ben Allahı tanıyorum, Onu seviyorum demek yanlış olur. Sevmenin bir tarifi de itaât etmek demektir. Sevginin derecesi, itaâtteki sürat ile ölçülür. Ahmed bin Mesrûk hazretlerinin buyurduğu gibi: "Allahü teâlâyı tanımak, O'nu düşünüp tövbe, pişman olmakla, muhabbet ise, Allahü teâlâya aşırı sevgi duymak, sevgilinin irâdesine kusursuz teslim olmak ve emirlerine uymakla ele geçer."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.