Ticârette gâye, kâr etmektir...

A -
A +

Akıllı kimse, sâdece iyiyi ve kötüyü anlayan değil, iyiyi görünce onu alan ve kötüyü görünce de onu terk edendir. Akıl göz gibi, din ise ışık gibidir. Işık olmazsa göz göremez. Aklı olan, doğru düşünebilen bir kimse, geçici bir zevk için, sâhibinin, yaratanının emirlerini çiğneyemez, isyân ve inkâr edemez. Böyle bir kimse, zevklerini Allahü teâlânın gösterdiği yoldan temin eder. İslâmın güzel ahlâkı ile süslenir. Herkese iyilik eder. Kendisine kötülük yapanlara bile iyilikle karşılık verir. Eğer iyilik yapamazsa, kötülükle karşılık vermez, susar, sabreder. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "İnsanın ömrü çok kısadır. Sonsuz olan âhiret hayâtında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyâda yaşadığı hâle bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünyâ hayâtında, hep, âhirette iyi ve râhat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. Âhiret yolcusuna lâzım olan şeyleri hâzırlar." Akl-ı selîm sâhipleri... Akl-ı selîm sâhibi olan bir kimse, nefsine değil İslâm dînine uyar. Aklı dinlemeyen kimse ise, nefsine uyar. İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: "Enbiyâ sûresi, 47. âyetinde meâlen; (Kıyâmet günü terâzî kuracağım. O gün, kimseye zulüm edilmeyecektir. Herkesin, dünyâda yapmış olduğu zerre kadar iyilik ve kötülüklerini meydâna çıkarıp, terâziye koyacağım. Herkesin hesâbını yapmaya yetişirim) buyuruldu. Allahü teâlâ, bunu haber verdi ki, herkes dünyâda kendi hesâbına baksın. Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Akıllı şu kimsedir ki, günü dörde ayırıp, birincisinde, yaptıklarını ve yapacaklarını hesâbeder. İkincisinde, Allahü teâlâya münâcât eder, yalvarır. Üçüncüsünde, bir sanatta veyâ ticârette çalışıp, helâl para kazanır. Dördüncüsünde, istirâhat eder ve mubâh olan şeylerle kendini eğlendirip, harâm şeyleri yapmaz ve onlara gitmez.) Hazret-i Ömer; "Hesâbınız görülmeden evvel, kendinizi hesâba çekiniz!" buyurmuştur. Bunun içindir ki, din büyükleri, bu dünyânın bir pazar yeri gibi olduğunu ve burada, nefis ile alışverişte olduklarını anlamışlardır. Bu ticâretin kazancı Cennettir. Ziyânı da Cehennemdir. Yani kârı, ebedî saâdet, ziyânı da, sonsuz felâkettir. Bunlar nefislerini, ticâretteki ortak yerine koymuşlardır. Ortak ile, önce şartnâme yapılır, sözleşilir. Sonra, işlerine, sözünde durup durmadığına dikkat edilir. Nihâyet hesâplaşılıp, hiyânet yapmışsa mahkemeye verilir. Ticâret ortağı, insanın para kazanmakta ortağı olduğu gibi, bazan da, hıyânet yapınca, düşmanı olur. Hâlbuki, dünyâda kazanılan şeyler, geçicidir. Aklı olan, buna kıymet vermez. Hattâ, bazıları; "Geçici olan hayır, sonsuz kalan şerden dahâ kıymetsizdir" demişlerdir. İnsanın her bir nefesi, kıymetli bir cevher gibidir ki, bunlardan bir hazîne yapılabilir. Asıl bunu hesâb etmek îcâbeder. Aklı olan bir kimse, her gün, ortağı olan nefsine demelidir ki: "Benim sermâyem, yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermâye, o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes, hiçbir şeyle tekrâr ele geçemez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. Ömür bitince, ticâret sona erer. Ticârete sarılalım ki, vaktimiz azdır ve âhiret uzun ise de; orada ticâret ve kâr olmaz. Bu dünyâ günleri, o kadar kıymetlidir ki, ecel gelince, bir gün izin istenir, fakat ele geçmez. Bugün, bu nimet elimizdedir. Aman nefsim, çok dikkat et de, bu büyük sermâyeyi elden kaçırma! Sonra ağlamak, sızlamak, fayda vermez. Bugün, ecelin geldiğini, dahâ bir gün müsâade etmeleri için, yalvardığını , sızladığını ve sana, bir gün bağışladıklarını ve şimdi, o günde bulunduğunu farz et! O hâlde, bu günü elden kaçırmaktan, bununla, saâdete kavuşmamaktan dahâ büyük ziyân olur mu? Yarın ölecekmiş gibi, dilini, gözlerini ve yedi azânı harâmdan koru! Cehennemin yedi kapısı var, demişlerdir. Bu kapılar senin yedi uzvundur. Bu uzuvları harâmdan korumaz ve bugün ibâdet yapmazsan, seni cezâlandırırım!" Yarının tüccârı olmak!.. Nefis âsî, emirleri yapmak istemez ise de, nasîhat dinler ve riyâzet yapmak yani istediklerini vermemek, ona tesîr eder. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: (Akıllı kimse, ölmeden önce hesâbını gören, ölümden sonra kendisine yarayacak şeyleri yapan kimsedir.) İşte her gün, nefisle böyle şartlaşmalıdır." Netice olarak, her Müslüman tüccârdır. Bugünün yani dünyanın değil, yarının yani âhiretin tüccârıdır. Müslüman olan, dünya ve âhiret saâdetinin sermayesini ele geçirmiştir. Ancak, ticârette gâye, kâr etmektir. Zira iflâs edene, akıllı tüccâr denmez. Fıkıh bilmeyen, İslâm ahlâkına, kul hakkına riâyet etmeyen, iflâs etmekten kurtulabilir mi? Ve Peygamber efendimizin buyurduğu gibi: (Dünyâya, burada kalacağınız kadar, âhirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.