Kalb, birden fazla şeyi sevemez

A -
A +

Kalbde, ya dünyâ sevgisi, yâhut Allahü teâlânın sevgisi bulunur. Dünyâ, harâm olan şeyler demektir. Zikir, ibâdet yaparak, kalbden dünyâ sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allah sevgisi, kendiliğinden dolar. Günâh işleyince, kalb kararır, hasta olur. Dünyâ muhabbeti yerleşerek, Allah sevgisi gider. Kalbin bu hâli, bir şişeye benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden dolar. Allahü teâlânın ismi çok söylenilir ve haramlardan, şüphelilerden sakınılırsa, kalbde Allah sevgisi çoğalır. Bir kalbde îmân bulunduğuna alâmet, Allahü teâlânın sevdiklerini sevmek, sevmediklerini sevmemektir. Edeb ve sevgi, kalbleri birleştirir. Seven, dâima sevgiliye kavuşur. Onun gibi olur. Muhabbeti arttıkça, insanlık sıfatlarından sıyrılır. Nefsin zararlı isteklerinden kurtulur ve Allahü teâlânın rızâsına, muhabbetine kavuşur. Peygamber Efendimiz; (Bir kimse, beni çocuklarından, ana babasından ve herkesten dahâ çok sevmedikçe, îmânı tamâm olmaz) buyurmuştur. Kâmil îmân için... Allahü teâlâyı sevmek, başka şeyleri sevmekten dahâ çok olmadıkça, hattâ kalbde Allahü teâlâdan başka şeylerin sevgisi yok olmadıkça, kâmil îmân ve tam takvâ elde edilemez. Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde; (Ey Âdemoğlu! Beni sevmek istersen dünyâ sevgisini kalbinden çıkar. Çünkü benim muhabbetim ile, dünyâ sevgisini bir kalbde ebediyyen cem etmem. Ey Âdemoğlu! Benim sevgimle berâber dünyâ sevgisini nasıl istersin! Öyle ise, benim sevgimi ve rızâmı, dünyâyı yani men ettiğim şeyleri terk etmekte ara! Ey Âdemoğlu! Her işini benim emirlerime uygun olarak yap, ben de, senin kalbine muhabbetimi doldururum) buyurmuştur. Allahü teâlâdan başka bir şeyi sevmek iki türlü olur: Birincisi, bir mahlûku kalb ile ve beden ile birlikte sevmek, ona kavuşmak istemektir. Câhillerin sevmeleri böyledir. Tasavvuf yolunda çalışmak, kalbi bu sevmekten kurtarmak içindir. Böylece, kalbde yalnız Allah sevgisi kalır. İnsan, gizli şirkten kurtulur. (Ey îmân sâhibleri! Îmân ediniz!) meâlindeki âyet-i kerîmede emrolunan îmâna kavuşulur. En'am sûresinin 120. âyet-i kerîmesindeki, (Organlarla açıkça işlenen ve kalb ile yapılan günâhları terk edin!) meâlindeki emir, kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere bağlılıklardan kurtarmak lâzım olduğunu göstermektedir. Sevginin ikincisi, yalnız organların sevmesi, istemesidir. Böyle olan sevgiye Meyl-i tabiî, içgüdü denir. Bu sevgi, yalnız bedenin sevmesidir. Kalbe, rûha bulaşmamıştır. Bu sevgi, bedendeki maddelerin ve enerjinin özelliklerinden, ihtiyâçlarından ileri gelmektedir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Kalb yanî gönül, birden fazla şeyi sevmez. Bu bir şeye olan sevgisi kesilmedikçe başka şeyi sevemez. Kalbin mal, evlât, mevki, medholunmak gibi çeşitli arzûları, bağlantıları ve sevdikleri görülür ise de bu sevgilileri hakîkatte hep bir sevgilisi içindir. O biricik sevgilisi de, kendi nefsidir. Onların hepsini, kendi nefsi için sevmektedir. Bunları, hep kendi nefsi için istemektedir. Onların nefislerini düşünmemektedir. Nefsine olan sevgisi kalmazsa, nefsi için onlara olan sevgisi de kalmaz. Bunun içindir ki, kul ile Rabbi arasındaki perde, kulun kendi nefsidir. Çünkü hiçbir şeyi o şey için sevmemektedir. Onun için hiçbir şey perde olmaz. Kul, hep nefsini düşünmektedir. Bunun için perde, yalnız kendisidir. Başka hiçbir şey değildir. Kul, kendi nefsini düşünmekten büsbütün kesilmedikçe Rabbini düşünemez. Allahü teâlânın sevgisi onun kalbine yerleşemez. Hadîs-i şerîfte, (Kişi, sevdiği ile birlikte olur) buyuruldu. Kalbinde, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyin sevgisi kalmayan ve ancak Allahü teâlâyı dileyen kimse, bu hadîs-i şerîfe göre, Allahü teâlâ ile berâber olur. Kalbin hastalığı nedir? Kalbin hastalığı, Hak teâlâdan başkasına tutulması, bağlanmasıdır. Belki, kendisine bağlanmasıdır. Çünkü herkes, her şeyi kendisi için ister. Çocuğunu sevmesi, kendini sevdiği içindir. Malı, mevkiyi, rütbeyi hep kendisi için ister. Onun ma'bûdu, tapındığı şey, kendi nefsidir. Nefsinin istekleri arkasında koşmaktadır. Kalb, bu bağlılıklardan kurtulmadıkça, insanın kurtulması çok güç olur." Feth-i Mûsulî hazretleri de buyuruyor ki: "Kendi arzularından ziyâde Allahü teâlâyı isteyenin kalbinde Allah sevgisi doğar." Netice olarak, bir kalbde iki sevgi bir arada olmaz. Biri gelirse, diğeri gider. Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin buyurduğu gibi: "Dünyâ mel'ûndur ve dünyâda olan şeylerden Allah için yapılmayanlar da mel'ûndur. Allahü teâlânın sevgisi ile dünyâ sevgisi bir araya gelmez. Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için mâsivâyı yâni Allahü teâlâdan başka her şeyi ve bütün maksatları terk etmek lâzımdır."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.