Ölüme hazırlanmanın alâmeti...

A -
A +

Akıllı insan diye, ölümü ve âhireti düşünen, ona göre tedbir alıp hazırlanan kimseye denir. İnsan, ölüme ve öldükten sonrasına hazırlanırsa, huyu güzel olur. Müslümana ölümü hatırlatmak, müjdeli bir haber gibidir. Çünkü ölüm, Müslümanın tesellisidir. Âhirete inanan bir kimse, dünyanın kahrına bu teselli ile sabreder. Bu sebeple en mutlu, en huzûrlu ve en mesut insan, ölümü hatırlayandır. Ölümü hatırlamak, kötülük yapmaya karşı bir frendir. Koşan insanı durduran ve insana düşünme payı veren, ancak ölümdür ve ölümü hatırlamaktır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki: "Yavrum! Annenin yavrusuna karşı yaptığı gibi, dahâ ne zamâna kadar kendine böyle titreyeceksin? Dahâ ne güne kadar, nefsin için üzülecek, sıkıntılara düşeceksin? Yakında, elbet öleceksin! O hâlde! Kendini ve herkesi ölmüş bil! Duymaz, kımıldamaz bir taş gibi düşün! Zümer sûresi, 30. âyetinde meâlen, (Sen elbette öleceksin! Onlar da elbette ölecekler!) buyuruldu. Bu kısa zamânda, yapılması gerekli en mühim şey, kalbi hastalıktan kurtarmayı düşünmektir. Çabuk biten bu zamânda, Allahü teâlâyı hâtırlayarak, manevî hastalığa ilâç yapmak en büyük vazîfe olmalıdır." Rahat etmek için... İnsan, ölümü hatırladığı müddetçe, hasedi, kıskançlığı terk eder ve ölümü hatırlamak, insandaki hırs ateşini söndürür. Bişr-i Hâfî hazretleri; "Ölümü hatırladığın zaman, dünyânın güzelliği ve şehvetleri senden gider" buyurmuştur. Ölümü hatırlamak, ömrü uzatır, çok yaşama arzusu ise, ömrü kısaltır. Çok yaşama arzusunda olan bir kimse, üç şeye hasret gider: İsteklerine doyamaz, umduğuna kavuşamaz ve âhiret için lâzım olan hazırlığı yapamaz... Mansûr bin Ammâr hazretleri; "Ölümü düşünen bir kimse, uzun emel sâhibi olmaz, bitmeyen istekler peşinde koşmaz" buyurmuştur. Dünya için çalışana rahat yoktur. Rahat etmek için, ölüme hazırlanmak lazımdır. Ölümü düşünen rahat eder. Dünya için çalışan yorulduğu hâlde, âhiret için gece gündüz çalışan yorulmaz. Çünkü âhıret için çalışanın, bir hedefi vardır. Bu hedef, Allahü teâlânın rızasına kavuşmaktır ve bunun için çalışmaktadır. Ölümü hatırlamak, Allahü teâlânın sevgisinin işâreti, huzûrun ve saâdetin de kaynağıdır. Bunun için insan, her zaman, şu an, son andır demeli ve ona göre çalışmalıdır. Zaten Müslümanın gayesi, hedefi, Allahü teâlânın rızâsını kazanmak olmalıdır. Çünkü hepimiz, Onun kuluyuz. Müslümanın ikinci hedefi, Allahü teâlânın kullarını sevindirmek, ateşten kurtarmak olmalıdır. Bir kimse, Allahü teâlânın kullarına nasıl muamele ederse, cenâb-ı Hak da, o kimseye, öyle muamele eder. Allahü teâlâ sabredenleri, iyilik edenleri, insanlara hizmet edenleri, tatlı dilli, güler yüzlü olanları, iyi iş yapanlara yardım edenleri sever. Kendini beğenenleri ise sevmez. Bu sebeple, dünyayı talep etmemeli, ölümü, âhiretteki hesabı unutmamalıdır. Ölümü hatırlayarak yüzünü âhirete, kabristana çeviren, çok rahat eder ve çok mesut olur. Yüzünü âhırete çeviren, ölümü hatırlayan bir kimse, kavga etmez, gürültü çıkarmaz, hâinlik yapmaz. Bu zamanda, âhireti, kabri, ölümü talep eden olmadığı için, ölümü hatırlayan ve buna göre yaşayan bir kimseye, insanlar önce gülerler ama sonra da, bu kimseye acırlar hatta sıkıştığı zaman yardım da ederler. Peygamber efendimiz; (Mes'ûd o kimsedir ki, dünyâ onu terk etmezden önce, o dünyâyı terk etmiştir) buyurmuştur, Asıl vatan âhirettir... Ölümün, bizi nerede beklediği belli değildir. Bunun için insan, ölümü her yerde ve her zaman beklemeli, ona göre hazırlanmalı ve ölümü, özüne sevdirmelidir. Çünkü nasıl olsa bir gün gelecektir. Bir şey muhakkak olacaksa, onu olmuş bilmeli, ona göre tedbir almalıdır. İnsanlar, kıyâmette olacakları, başlarına gelecekleri, oradaki derdi, sıkıntıyı bilselerdi, dünyada dert diye bir şey tanımazlardı. Bütün sıkıntı ve geçimsizliklerin sebebi, ölümü unutmaktandır. Ka'b-ül-Ahbâr hazretleri; "Ölümü gerçekten tanımış bir kimseye, dünyâ belâ ve musîbetleri, dert ve sıkıntıları çok hafif gelir" buyurmuştur. Netice olarak, ölüme hazırlanan, yakın bilen, seven kimsenin bir tek alâmeti vardır. O da, güler yüzlü ve tatlı dilli olmasıdır. Ölümü seven, özüne sevdiren kimsenin, yüzü güler. Müslüman, bu dünyada gurbettedir. Müminin asıl vatanı âhirettir. İnsan dünyada bile uzun yıllar ayrı kaldığı memleketine geldiğinde sevinir. Onun için mümin, asıl vatanına kavuşacağı için ölümüne sevinir. Ölümü seven, buna göre hazırlanır, herkesle iyi geçinir, güler yüzlü ve tatlı dilli olur. Süfyân-ı Sevrî hazretlerinin buyurduğu gibi: "Ölüm her an gelebilir. Yarına çıkacağını zanneden, ölüme hazırlıklı değildir. Yapılan ibâdetler, ölümü hatırlamanın, işlenen günahlar da, ölümü unutmanın alâmetidir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.