"Verdiğiniz sözde durun ki..."

A -
A +

Allahü teâlâ, bütün insanların rûhlarını yarattığı zaman onlardan söz aldı. Hepsine hitaben; (Elestü bi-rabbi-küm?) yani ben sizin Rabbiniz değil miyim hitâbında bulundu. Bu hitâba muhatap olanların hepsi, bütün varlıkları ile; (Belâ) yani evet dediler. Böylece bütün insanlar, daha rûhlar âleminde iken, Allahü teâlâya bir nevi biât ettiler. Biât; söz vermek ve bu sözünde durmak demektir. Mevlânâ Alâeddîn Âbizî hazretleri buyuruyor ki: "İnsanoğluna verilen sorumluluk, mahlûklardan hiçbirine verilmemiştir. İnsanın, bâzı ibâdet ve tâatları yapmasıyla iş bitmiyor. Söz söylemekte, yemek yemekte, hattâ etrâfına bakınmakta bile çok dikkatli olması lâzımdır. Zira insan, her söz ve hareketinden sorumludur ve hepsinden Allahü teâlâya hesap verecektir" Bir kimse Bişr-i Hâfî hazretlerine gelerek; -Efendim ben sizi Allah için seviyorum deyince, cevabında; -Sen sözünde sâdık ve doğru değilsin. Akşam olunca ahırdaki merkebini hatırlamak beni hatırlamaktan sana daha mühim göründüğü hâlde, nasıl oluyor da Allah için beni sevdiğini iddiâ ediyorsun? buyurmuştur. SEVEN, İTAAT EDER... Söz veren, sözünde durur ve seven kimse de, sevdiğine itaât eder. Allahü teâlâya söz veren ve Onu sevdiğini söyleyen kimse, sözünde durur ve imân edip, emirleri yapar ve yasaklardan da sakınır. Ahnef bin Kays hazretleri; "Şerefli, akıllı bir kimse, verdiği sözde durur, yalan söylemez, gıybet etmez" buyurmaktadır. Abdullah ibni Ömer hazretlerinin devesi çalınmıştı. Çok aradığı halde bulamaz ve alana helâl olsun diyerek mescide girip namâza durur. Namazı bitirdiği sırada birisi gelip; -Deven şuradadır der. Ayakkabısını giyip oraya gitmek üzere iken, geri döner ve; -Helâl etmiştim, artık alamam buyurur. Büyüklerden biri, vefât eden kardeşini rüyâda Cennette görür. Fakat kardeşi üzüntülüdür. Sebebini sorduğunda; -Kıyâmete kadar, böyle üzüleceğim. Çünkü, Cennette yüksek bir derece gösterdiler. Böyle güzel derece yoktu. Oraya gitmek istedim. -Bunu oraya bırakmayınız! Orası, Allah için bırakanlarındır diye bir ses işittim. -Allah için bırakmak nasıl olur dedim. -Sen bir gün, bu malım Allah için helâl olsun demiştin, sonra sözünde durmamıştın. Sen sözünde dursaydın, burası da senin olacaktı dediler. Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde buyuruyorlar ki: (Münâfıkın üç alâmeti vardır: Yalan söyler, sözünde durmaz ve emânete hıyânet eder.) İbn-i Hafîf hazretleri buyuruyor ki: "İnsanlara vasiyetim, şu altı şeyi muhâfaza etmeleridir: Birincisi; ahdi, anlaşmayı muhâfaza etmektir. Ahde uymamak alçaklıktır. İkincisi; söz verince tutmaktır. Üçüncüsü; Allahü teâlâdan gelen bütün belâ ve musîbetleri, nefsine lâzım bilip tahammül etmektir. Dördüncüsü; her hâlde ve her durumda, Allahü teâlâyı unutmamak ve O'na ibâdet etmektir. Beşincisi; fakirliğine sabredip, gizlemektir. Altıncısı; Allah yolunda, O'na kulluk etmek için bulunmaktır." Hocasının huzurunda, her şeyi bırakacağına, her emri yerine getireceğine söz veren Kâdı Mahmud, daha sonra Aziz Mahmud Hüdâî hazretleri olmuştur. Bişr-i Hafi, Fudayl bin Iyâd gibi zâtlar, tövbelerinde samimi oldukları, verdikleri sözde durdukları için, evliyâdan oldular. "CENNET, SABREDENLERİN YERİDİR" Netice olarak insan, rûhlar âleminde verdiği sözde durur, imân edip emirleri yapar, yasaklardan sakınır ve imân ile âhirete giderse, sonsuz nimetlere kavuşur. Allahü teâlânın, bir hadis-i kudside buyurduğu gibi: (Bana verdiğiniz sözde durun ki, ben de va'dimi yerine getireyim. Cennete ancak sâlih amellerle gidilir. Cennet sabredenlerin yeridir. Âlimlerin sohbetine gitmekle rahmetimi isteyin! Çünkü benin rahmetim, bir ân âlimlerden ayrılmaz. Yoksullara merhamet etmekle benim rızâmı isteyin! Yoksula karşı büyüklenenler, kıyâmet günü karıncalar gibi ayak altlarında kalır. Yoksula iyilikte bulunanı dünya ve âhirette yükseltirim. Bir yoksulun bir kusûrunu açığa vuranın yetmiş kusûrunu açıklarım. Yoksulu hor gören, onun kalbini kıran, benimle savaşmış gibidir.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.