Huzur isteyen, itaat eder!..

A -
A +

Bir kimse, îmân eder, emredilenleri yapıp, yasaklardan sakınırsa, dünyâda rahat, huzûrlu olur, âhirette de ebedi saâdete kavuşur. İnsan, Allahü teâlâya ne kadar yaklaşırsa, hem dünyâda hem âhirette mutlu olur. Ve bir insan da, Allahü teâlâdan ne kadar uzaklaşırsa, hem dünyâsı, hem de âhireti perişan olur. Çünkü Allahü teâlâ, kullarına ana, babalarından daha şefkatli, daha merhametli ve bize bizden daha yakındır. Dolayısıyla bütün ni'metleri veren, bizi insan olarak dünyâya getiren, bu îmânı, kendi dinine hizmetleri nasib eden, bütün bu saymakla bitmeyen ni'metleri veren yüce Allaha sırt çevirmek, menfaâtçilerle dost olmak, kadim dostu bırakıp da başkalarıyla uğraşmak, cenâb-ı Hakkın gücüne gider. Allahü teâlâ için yapılan işe ihlâs, dünya için yapılana ise, riyâ denir. Bunlar, birbirinin tam tersidir, zıddıdır. Bu sebeple insân, yaptığını Allah için yapmalıdır. Ahmet'e çalışıp da, Mehmet'ten ücret beklenmez. Dolayısıyla insanlar beğensin, insanlar sevsin, methetsin, alkışlasın diye yaşarsak, cenâb-ı Haktan ne bekleriz. Yediren, içiren, hayat veren Odur. Cenâb-ı Hakkın bizden istediği ise, Onu Allah olarak tanımak, bilmek, îmân etmek ve Onun emir ve yasaklarına en azından saygılı olmaktır. Veysel Karani hazretlerine birisi gelmiş ve; -Efendim bize bir nasihat eder misiniz? deyince; -Allahü teâlâyı bilir misin? buyurmuş. O kimse; -Evet bilirim, deyince; -Başka bir şey bilmene gerek yok, buyurmuş. O kimse; -Bir tane daha nasihat verir misiniz? deyince; -Allahü teâlâ seni biliyor mu? diye sormuşlar. O kimse de; -Elbette biliyor, deyince; -Başkası bilmese de olur, buyurmuşlardır. Bu sebeple Müslüman, yaptığı işleri, ne için, kim için yaptığına, ihlâs ile mi, yoksa riyâ ile mi olduğuna dikkat etmelidir. Hedefi, gâyesi dünyâ olanın, ibâdetinde de, dünyâsında da, hayır kalmaz, böyle kimse, hüsrândadır. Kavuşmak istediği dünyâ, her kavuştuğunda tekrar bir serap gibi uzağa gider. Dünyâ, bir gölge gibidir, hiç kimse bu gölgeye yetişememiştir. Kavuşmak mümkün değildir. Eğer dünyâdan yüz çevirirsek, ışığa dönersek, gölge arkamızdan gelecektir. Biz kaçtıkça o da koşacaktır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhiret için yaratıltınız! Âhirette ise, Cennetten ve Cehennem ateşinden başka yer yoktur.) Dünyâ, âşıklarına mihnet, lezzetlerine aldanmayanlara ni'met, ibâdet edenlere kazanç, ibret alanlara da hikmet yeridir. Onu tanıyanlara selâmet yeridir. Ana rahmine nisbetle Cennet gibi, âhirete nisbetle çöplük gibidir. Peygamber efendimiz; (Arzûsu âhiret olup, âhiret için çalışana, Allahü teâlâ dünyâyı hizmetçi yapar) buyurmuştur. Allahü teâlânın râzı olmadığını terk edene, Allahü teâlâ ondan iyisini ihsân eder. Dünyâyı anlayan, onun sıkıntılarından üzülmez ve dünyâyı anlayan, ondan sakınır. İnsan, ne için yaratılmış olduğunu unutup, dünyâ zînetlerine aldanır, âhiret hâzırlığı yapmazsa, ebedî felâkete sürüklenir. Dünyâ ile âhiret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur. Bir kimse, ibâdetini yapmaz ve geçiminde, kazancında Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını gözetmezse, dünyâya düşkün olmuş olur. Allahü teâlâ herkesin kalbini bundan soğutur, bunu kimse sevmez. İNSANLARIN SIKINTISI ARTTI!.. Netice olarak insanlar, Allahü teâlâyı inkâr ettikçe, Ona isyân edip emirlerinden uzaklaştıkça, geçimsizlik, sefâlet, işkence, sıkıntı, huzûrsuzluk içinde kıvrandıkları görülmüştür. Teknolejide akıllara hayret verecek ilerlemeler olduğu hâlde, dünyâdaki huzûrsuzluk, insanlardaki sıkıntı azalmamış, aksine artmıştır. Allahü teâlâ, insanların saâdetlerine sebep olan şeyleri emretmiş, felâketlerine sebep olanları da yasak etmiştir. Müslüman olsun, gayr-i müslim olsun, bir kimse, bilerek veyâ bilmeyerek, bu emir ve yasaklara uyarsa, faydalı bir ilâcı kullananların dertlerden kurtulması gibi, dünyâda râhat ve huzûr içinde yaşar. Îmân eder ve bu şekilde de vefât ederse, âhirette de ebedî saâdete kavuşur...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.