'Aşkın bir adı da yorulmamaktır!'

A -
A +

Ustam Erdem Beyazıt'ın gürül gürül akan "Aşk Risalesi" ile selamlamak istedim sabahı... Gece boyunca dilimde dolanıp duran "Aşkın bir adı da yorulmamaktır" dizesini belki onlarca defa söyledim söyledim söyledim... Sonra, "Ama sen uzaklardaydın ey kalbim/ Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı/ Ayın ve yıldızların çağlayarak/ Berrak şelaleler yaparak/ Coşku içinde aktığı/ Bir yerlerdeydi." dizeleri; ardından "Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız/ Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki/ unutmadım" ve "Ah sevgili! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış yüreklerimizde/ Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde/ unutmadım (...) Aşkın bir adı da yorulmamaktır." *** Nicedir, yolu gönlümün ormanına düşmüş bir ceylanın peşinde koşuyorum. Yüzü yok, eli yok, sözü yok... Bu yoklar arasında çırpınarak yol açıyorum kendime usul usul... Bütün yorgunluğumu çınarlarla, kayınlarla, yaykınlarla, pelitlerle paylaşarak, "ayın ve yıldızların çağlayarak" getirdiği o hayalin ardından koşuyorum... "Mutlaka bir aşk vardır herkesin hayatında" mısraını söyleyen ben değil miydim? "Mutlaka bir aşk vardır herkesin hayatında/ Gecelerine düş salan, yıldırımlar çıkaran dudağından/ Şarkı sözlerine bulanmış kaldıramlarda/ Paramparça olmuş adımların gittiği bir sevgili..." Öyleyse, gitmeliyim yoklar ülkesinin ürkek ceylanının ardından, yorulmadan... Bildiklerimi susarak, bilmediklerimi bırakarak dilimin terkisinde, gitmeliyim... Yürek şehrimin caddelerinde kalan bütün kötürüm ıstırapları söküp atarak huysuz gece uykularımın limanından... Sığ suları ak-pak eden gölgeye dikerek gözlerimi, gitmeliyim... Aynada düğümlenen bir 'yok'un hayaliyle anlam kazanan bu gitmelerle yüzüme bir Aşık Garip Coğrafyası tebessümü kondurmalı ve aşkı yakıştırarak gözlerime, gitmeliyim... *** "Geniş varlık denizinin her yanında geniş bir aşk akışı vardır. Fiziki hareket, bitkisel hayat, zihni hayat... Hep evrensel aşkın derece derece yükselen aşamalarını oluşturur. Aşağı derecelerinde yanılmayan aşk, akılla aydınlandığı zaman iyilik ve kötülüğe eğilim kazanır. Aşk kusursuz olmayan iyiliklerin üzerinde de vardır. Hatta irade, hile ve şiddet kullanmak yoluyla bir başkasının kötülüğüne çalışmış olsa bile yine aşka uyar. Kötülükler aşktan uzaklaşma oranında bir takım derecelere sahiptir ve kötülük aşka yaklaşmak için sarf ettiği güç oranında erdeme yaklaşmış olur" diyor ya Dante, aslında, iyilik ve kötülük sarayının mimarının aşk olduğunu söylüyor... Geothe'ye göre aşk, insanların birbirlerini iyi görme sanatından öte bir şey değildir. "Bir aşkı başka aşk söndürebilir. Aşkta ne yükseklik, ne alçaklık, ne de akıllılık ve akılsızlık vardır. Hafızlık, şeyhlik, müritlik yoktur. Sadece kepazelik, aşağılık ve rintlik vardır. İnsanın toprağını aşk şebnemi ile yoğurdukları için alemde yüzlerce fitne ve kargaşalık peyda olur. Aşkın yüzlerce neşteri, ruhun damarlarına sokuldu ve oradan gönül adı verilen bir damla aldı... Aşk öyle engin bir denizdir ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı..." diyen Mevlana, Dante, Goethe ve ötekilerin gözünden bakmaz aşık olana ve aşk haline... O'na göre aşk, Mutlak'ı bulabilmek için dalınan engin denizdeki uçsuz-bucaksızlıktır, rintliktir, onurlu bir kepazeliktir... *** Aşk; karşıdan bakınca dünyanın en akılsız işi ama bu satırlardan bakınca, yüzlerce neşteri olan ve ruhun damarlarına hayat üfleyen bir simya... Ve alay etmek, dünyanın tuzağına düşmüş akılsızlarla... Sen ey bu simyanın peşinden koşmaya gönüllü okuyucu... Unutma... 'Aşkın bir adı da yorulmamaktır!'

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.