İstanbul'un acelesi var

Sayın Kadir Topbaş, Beyoğlu Belediye Başkanı iken, Bilgi Üniversitesi'nin Dolapdere Kampüsü'nde Üstad Necip Fazıl Kısakürek'i anma toplantısı düzenlemişti. Konuşmacılardan biri sayın Topbaş, diğeri ben, bir diğeri de, o zaman belediyenin basın müşavirliği görevini yürüten gazeteci dostumuz Abdurrahman Şen idi... Samimi Üstad takipçisi ve hayranı kişilerin duruşu, oturuşu, kalkışı ve konuşması kendilerini ele verir. Sayın Topbaş, toplantı boyunca öylesine ilginç anekdotlar anlatmıştı ki, önemli bir Üstad hayranı olduğu izlenimi uyanmıştı bende. Zihnimde, "Bu tip insanlar mutlaka çoğalmalı ve toplumun önünden gitmeli" diye düşünmüştüm... *** Geçen cuma günü, kurmayları ile birlikte gazetemizi ziyaret eden Sayın Kadir Topbaş'ın, bütün eleştirilere, yıkıcı propagandalara rağmen, bundan dört yıl önce savundukları ve yaptıklarından geri durmadığını görmek en başta beni mutlu etti; çünkü, iktidar koltuğunun uyuşukluğu içinde çıtasını sürekli tavanda tutan bir siyasi geleneğin ardına saklanmadığını ısrarlı bir vurguyla izah etmeye çalıştı. Beyoğlu/ İstiklal Caddesi'ndeki yol inşaatından, İETT'nin özelleştirilmesine, medyada haberlerinin kasıtlı olarak yer almadığı veya çok küçük verildiğinden şehri bir ağ gibi örecek raylı taşıma projelerine, kenti güzelleştirmek için dikilen menekşe-lale fidanlarından, yedi tepeyi yedi yerden delip yeni yollara imkan sağlayacak tünellere, göreve geldiklerinden bu yana aldıkları süper lüks 500 adet belediye otobüsünden trafiği rahatlatacak kavşaklara ve bugüne kadar 300 ailenin memleketlerine gönderilmesine kapı aralayan kentten köye dönüş projesine kadar bugüne kadar sık sık yinelediği çalışmalardan söz eden Sayın Topbaş, bütün herkesin dikkatinden kaçan ve aslında asıl bilinmesi gereken anekdotları da sözlerinin arasına sıkıştırdı -ki, bence konuşmanın üzerinde durulması gereken en önemli noktalarını bu kısımlar oluşturuyordu. *** Başkan, popülist siyasi anlayıştan uzak durmaya çalışıyor. Yani şehrin günlük ihtiyaçlarının 'olmazsa olmaz' bir mantıkla halledilmesi gerektiğini savunuyor. Ona göre, Avrupa Kültür Başkenti olmak üzere yola çıkmış olan İstanbul'un, yarınını huzur ve rahata kavuşturacak projeler üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor. Son çeyrek asırda yapılamayanları, yaklaşık iki yıl gibi kısa bir süre içinde katlayarak gerçekleştiren başkanlığın, eskiden bir ideolojik yaklaşıma dönüşmüş 'dönemsel siyasi rant' geleneğinden tamamen uzaklaşmış olduğu gözleniyor. Bütün eleştirileri dikkate aldığını söyleyen ama bir dünya metropolü olarak sürekli gündemde duran İstanbul'la ilgili önemli projeler üzerinde yoğunluştuklarını belirten Sayın Topbaş, "bir milletin medeniyeti, o milleti oluşturan bireylerin toplu taşıma araçlarını kullanmasıyla ölçülür" sözünden -bu söz kendisine ait- hareketle öncelikli olarak trafik meselesini gündeminde tutuyor. Çünkü günde 600 yeni aracın trafiğe çıktığı şehirde bu meselenin acilen çözüme kavuşturulması gerektiğini çok çok iyi biliyor. *** Başkana göre en önemli konuların başında sosyal belediyecilik anlayışı geliyor. Fakir fukaranın korunması, istihdama yönelik meslek kurslarının desteklenmesi (mesela 100 bin kursiyeriyle muhteşem bir görev üstlenen İSMEK gibi), hizmetin tabana yayılması gayreti, ilçe belediyeleri ile uyum içinde çalışılması gibi kaygılar, başkalarının cilalayarak gazete sayfaları ve televizyon ekranlarından sundukları küçük hesaplı 'hizmetler'den daha dikkat çekici ve kalıcı... Şu söz Sayın Topbaş'a ait: "Şampiyon bir takımın yedek oyuncusu bile kıymetlidir. Ama küme düşmüş bir takımın gol kralı dahi beş para etmez..." *** İstanbul, dünya medeniyetlerinin düğümlendiği bir büyük kent. Sayın Kadir Topbaş ve adamları, bu kentin şifrelerini çözmek için ellerinden geleni yapıyorlar ama biraz daha zamana ihtiyaçları var. Bize düşen, bu yapılanları iyi takip etmek, eleştiri ve düşüncelerimizle hizmet üretmeye çalışanları desteklemek...