"Anne ya da Leyla" ve Uçakan...

A -
A +

İnsan sanatla yükselir; toplumlar da... Edebiyatı va sanatı hayatın dışında tutanların 'gelişmişlik'lerini her gün gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında görüyoruz. Yükselmek ve incelmek adına kendini sürekli frenleyen ve bütün bu kazanımları değersizlik ve vakit kaybı olarak görenler toplumu da mutsuzluğa sürüklüyor. Günümüz değer yargıları arasında, kitap okumak lüzumsuzluk, herhangi bir güzel sanatla ilgilenmek boşa zaman kaybı olarak baskın biçimde kendini kabul ettirmeye başlamış durumda. İnsanlar da, bu yargıyı doğrulamak adına kitaptan, sinemadan, tiyatrodan, sanattan elini eteğini çekme yarışında... Dejenere olmuş, aslî hüviyetini kaybetmiş fikir, sanat ve estetik; yerini maddi değerlere bırakırken, içten içe yabancılaşmaya ve dönüşmeye başlıyor. Yani, gişe rekoru kıran birçok Türk filmi olmasına rağmen hâlâ en iyi filmleri sadece Batılılar çekebilir, kaliteli ve entelektüel seviyedeki bir romanı ancak Batılılar yazabilir yargısı giderek toplumun bütün katmanlarına yayılıyor. *** Çağan Irmak'ın çektiği "Babam ve Oğlum", Cem Yılmaz'ın yönettiği ve oynadığı "G.O.R.A" vd. filmlerin yakaladığı grafiği daha da yukarıya çekecek projelerin varlığı, yukarıda sıraladığım mızmızlanma ve kaytarmalara cevap olması bakımından dikkat çekicidir. Türk sinemasının yükselişte olduğunu söylememek, büyük bir haksızlıktır. Her hafta vizyona giren birkaç yabancı filmle birlikte izleyicisini selamlayan projeler, "bu işi artık biz de iyi yapıyoruz"' dedirtiyor ve alkışı hak ediyor. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in "Reis Bey" isimli eserinden aynı adla sinemaya uyarladığı filmle geniş kesimlere ulaşmayı başaran, Türk sinemasının ciddi yönetmenlerinden Mesut Uçakan da, yeni filmi "Anne ya da Leyla" ile bu yükselişe ciddi bir katkı sağlıyor. "Yalnız Değilsiniz", "Kelebekler Sonsuza Uçar" ve "Ölümsüz Karanfiller" filmleriyle tanıdığımız yönetmen, senaryosunu da yazdığı filminde yalnızlık, arayış, yitmişlik ve yolculuk gibi kavramlar etrafında saflığı, sahihliği ve sevgiyi arıyor. 1995'te çektiği "Ölümsüz Karanfiller"den sonra tam 10 yıl boyunca farklı işler yapan ve "gerçek işim" dediği sinemaya dönmek için bu filmi seçen Mesuk Uçakan, "Anne Ya da Leyla"da, insan tarafını kaybedenlerin macerasını beyazperdeye yansıtıyor. Zaman zaman hüzünle, bazen de müthiş şablon görüntü ve diyaloglarla seyirciyi filme bağlayan Uçakan, "uzlaşmacı" ve "naif" bir öykü anlatmayı deniyor. Filmde Turgay Başyayla, Oğuzcan Gezgin, Aylin Coşkun, Müge Oruçkaptan, Bülent Polat ve Cahit Akad rol alıyor. *** Filmlerinde genel olarak 'arayış teması'nı işleyen yönetmen, "Anne ya da Leyla"yı da aynı eksen üzerine oturtuyor ve karakterlerini kirlenmiş ve yozlaşmış bir dünyada saflığın peşine düşürüyor. Toplum olarak yaşadığımız müthiş değişimi hemen bütün yönleriyle kare kare filmine taşıyan Uçakan, 'kemale' ermiş bir sinema dili ve vizyon geliştirerek izleyicilerine ayna olmayı deniyor. "Anne ya da Leyla", toplumun kozmopolit yapısını daracık sokaklarında yaşatan Beyoğlu'nda geçiyor ve öyküsüyle Türkiye'yi yansıtıyor. *** Kısa bir özetini vereceğim "Anne ya da Leyla"yı, yaşadığı toplumu ve kendisini anlamak isteyen herkesin ama herkesin mutlaka görmesi gerekiyor diyerek sözü bitiriyorum: Nezih bir semtte babası ve dadısıyla birlikte yaşayan 10 yaşındaki Kerem, yıllardır haber alamadığı annesinin yokluğu dolayısıyla derin ruh sarsıntıları yaşamaktadır. Sonunda dadısından annesine ait olduğunu öğrendiği bir fotoğraf alan Kerem, babasının ilgisizliği karşısında evi terkedip Beyoğlu'nda annesini aramaya başlar. Kerem, önce annesinin geçmişte yanında kaldığı kadını bulur; ancak annesini kötüleyen yaşlı kadın yalnızca Kerem'in umudunu kırar. Kaybettiklerini Beyoğlu'nda arayan tek kişi küçük Kerem değildir. Yitmişliklerin başkenti İstanbul'un bu görkemli ama köhne semti, Mecnun adındaki bir gencin Leyla'sını da saklamaktadır. Çocukluk aşkının peşinden İstanbul'un yolunu tutan ve bir yakınının pavyona düştüğünü söylediği Leyla'yı karış karış Beyoğlu sokaklarında arayan Mecnun, ansızın karşısına çıkan Kerem'le arasında gelişen sıcak dostluğa engel olamaz. Üstelik çocuğun koynundan düşen fotoğraf, Leyla'nın ta kendisidir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.