Ermenistan sınır kapısı

A -
A +
Ermenistan sınır kapısıKars sınırları içinde yer alan Doğu Kapısı ve Iğdır ilimizin sınırları içinde yer alan Alican sınır kapısı. Ülkelerin demokrasi seviyesi yükseldikçe, halkın dış politikaya olan ilgisi de giderek yükseliyor. Kısa süre öncesine kadar Türkiye'de dış politika konuları, Hükümetin ve Dışişleri Bakanlığı'ndaki bürokratların dışında kimsenin bilgi sahip olmadığı ve kolay kolay hakkında söz söylemeye cesaret edemediği bir alanı oluşturuyordu. Halbuki bugün, Avrupa Birliği ile ilişkilerden, Irak'ın geleceğine kadar çok geniş bir yelpazeye yayılmış konular hakkında neredeyse herkesin söyleyeceği bir söz var. Bu durumun şaşırtıcı bir yönü yok. Türkiye demokratikleşiyor. İnsanımız -eğitim sistemindeki tüm çarpıklıklara ve düzeltilmesi gereken noktalara rağmen- daha iyi eğitim alıyor. Teknolojik ilerlemeler sayesinde, belki ulusal televizyon yayınlarının antenle seyredilemediği köy yerlerindeki insanlarımız bile uydu çanakları vasıtasıyla tüm dünyada olup bitenleri görebilme imkanına kavuşmuş durumda. İstediğiniz her konuda -bazen istemediğiniz konularda bile- internet üzerinden süratle bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Bilişim çağının ivme kazandırdığı demokratik dönüşüm talepleri tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de kendisini gösteriyor. En muhafazakar ve dışa kapalı devlet kurumları bile halktaki bu dönüşüm, değişim, açıklık, şeffaflık beklentileri karşısında şapkalarını önlerine koyup kendilerini sorgulama ve konumlarını gözden geçirme ihtiyacı duyuyorlar. BİLGİLENDİRİLME HAKKI Böyle bir ortamda vatandaşlık bilinci güçlenen Türk insanının kendilerini yönetenlere, demokratik sistemin sağladığı imkanlar çerçevesinde hesap sorabilmelerinden daha tabii ne olabilir? Çağdaş demokrasi, halkın 4-5 yılda bir sandığa gidip, bir siyasi partiyi iktidara getirip, sonra diğer seçime kadar olup biteni seyrettiği bir yönetim biçimi değildir. Vatandaşlık, tanımı gereği, soru sorabilme hakkıdır. Yirmibirinci yüzyıl Türkiye'sinde, diğer tüm konular gibi dış politika konularında da vatandaşların aydınlatılmaya, atılan adımlara ilişkin olarak bilgilendirilmeye hakları vardır. "Bu teknik bir konudur. Siz bundan anlamazsınız. İşi uzmanlarına bırakın" şeklindeki açıklamalar, vergi mükellefi Türk vatandaşı tarafından, en hafif ifadesiyle, kendisine yapılmış bir hakaret olarak algılanmaktadır. Fildişi kulelerinde yaşıyan, kerametleri kendinden menkul aydınlarımız bir türlü içlerine sindiremeseler de, demokrasilerde, dağdaki çobanın da, kentteki profesörün de bir oyu vardır; ikisi de aynı hizmeti almayı haketmektedirler; ikisi de devlet nezdinde eşittir. Dış politikada bir girişim, ya da son zamanlarda moda olan ifadeyle "açılım" başlatılırken, içinde yaşadığımız demokratik yükseliş döneminin gerekleri gözönünde bulundurulmalı ve ona göre hareket edilmelidir. Eşyanın tabiatı gereği, her devletin sırrı vardır. Elbette, sadece Hükümetin ve ilgili bürokratların bileceği konular olacaktır. Bunların dahi, hukuk sistemi içinde kayıtları tutulur ve ileride araştırmacıların hizmetine sunulmak üzere bu konularla ilgili evrak arşive konulur. Ama bu türden devlet sırları dışındaki konuların en anlaşılır dil kullanılarak halkla paylaşılması gerekir. Zaten, bu yapılmasa bile, küreselleşme çağında hiçbir şey gizli kalmamaktadır. Sizin açıklamadığınızı, başka bir devletin hükümeti açıklayıverir ve zor durumda kalabilirsiniz. Dış politika konularında vatandaşa karşı şeffaf ve ikna edici olmayan hükümetler, vatandaş nezdindeki inandırıcılıklarını zedelerler. MESELE ÇOK BOYUTLU Türkiye-Ermenistan sınır kapısının açılıp açılmayacağı konusundaki tartışmalar son 15 gündür Türk kamuoyunu meşgul etmektedir. Bu konunun en az üç boyutu vardır: Birincisi, Türkiye ile Ermenistan'ın ikili ilişkileridir. 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermenilere "soykırım" uygulandığı iddiasından vazgeçmeyen Ermenistan Hükümeti, sınır kapısının açılması karşılığında ne yapacaktır? İkincisi, Türkiye'nin Batı dünyası ile ilişkileridir. Sınır kapısını açması için Türkiye'ye baskı uygulayan Avrupa Birliği ve ABD, eğer kapı açılırsa, Türkiye'nin menfaatlerine uygun neler yapacaktır? Üçüncüsü, Türkiye'nin Azerbaycan ve Türk dünyası ile ilişkileridir. Ermenistan'ın işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından çekilmediği bir zamanda, Türkiye'nin sınırı açması, Bakü'de ve diğer Türk başkentlerinde nasıl yankılanacaktır? Ortada ciddi bir mesele olduğu aşikardır. Ama aynı derecede aşikar olan, bu meselenin kamuoyuna sağlıklı bir şekilde takdim edilemediğidir. Her nedense, Başbakanın "Azerbaycan'ı rahatsız edecek hiçbir adım atmayız" şeklindeki taahhütlerine rağmen, medyanın geniş kesimi "Türkiye-Ermenistan sınırının en geç sonbaharda açılacağı" konusunda ısrarlı haberler yapmaktadırlar. Neredeyse, bazı köşe yazarları, ellerine kazma-kürek alıp, bu sınır kapısını kendileri inşa etmeye gönüllü gözükmektedir. Rasmussen krizi sırasında, "bu kişi kesinlikle NATO Genel Sekreteri olamaz" şeklindeki müteaddit sözlerin ardından, "NATO'nun selameti gereği vetomuzu kaldırdık" açıklamasına benzer bir beyanatla, Ermenistan sınırının bir gecede açılacağı ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin tamiri çok güç bir yara alacağı endişesi Türk kamuoyunun geniş kesimlerinde hakimdir. Hükümetin görevi, her konuda olduğu gibi, bu hassas konuda da kamuoyunu eksiksiz biçimde bilgilendirmektir. Eğer ortada bir güven eksikliği söz konusuysa, hem Türk kamuoyu, hem de kendilerinin yalnız bırakılacağı endişesini yaşamaya başlayan, hatta Rus yanlılarının kışkırtmalarıyla neredeyse Türkiye düşmanlığını körükleyen yazı ve yayınlara muhatap kalan Azerbaycan kamuoyu nezdinde hiç vakit kaybedilmeden güven tazelenmesi gerekmektedir. Unutulmaması gerekir ki, yaptığınız ve söylediğiniz işin gerçek kıymeti ile bunun kamuoyunda algılanış biçimi arasında büyük farklılıklar olabilir. Demokratik olmaları şartıyla, en güçlü devletler bile kamu diplomasisi aygıtlarını kullanarak, halklarına doğru ve net bilgi vermeden dış politika alanında artık adım atmamaktadırlar. Aksi takdirde stratejik derinlik kazanayım derken, yanlış algılamaların derinliğinde boğulabileceklerinin farkındadırlar. TEREDDÜTLER GİDERİLMELİ Beklentimiz, en kısa sürede Başbakan ve Dışişleri Bakanının ortaklaşa bir basın toplantısı düzenleyerek, Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan üçgeninde olup bitenler hakkında, bundan sonra hiçbir spekülasyona meydan vermeyecek şekilde kamuoyunun hassasiyetlerini tatmin etmeleridir. Bunun hemen arkasından da, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı, yanlarına Genelkurmay Başkanını alarak, Azerbaycan'a bugüne kadar yapılmış en üst düzey resmi ziyareti yapmalıdırlar. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Moskova'da Rusya'yı "stratejik ortak" ilan ettiği şu günlerde, rayından çıkmakta olan Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini kısa vadede tekrar yoluna sokmanın bu "şok tedavisinden" başka yolu görünmüyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.