Fransa'nın sıkıntısı içeriden

A -
A +
Fransa'nın sıkıntısı içeriden

ISRARIN SIRRI Türkiye için AB müzakerelerinde "imtiyazlı ortaklık" formülünü ısrarla dile getirmeye devam eden Fransa'nın, bu önerisinin temelinde kendi iç problemleri yatıyor. İSLAM FOBİSİ Nüfusunun % 10'unu eski sömürgelerden gelenlerin oluşturduğu Fransa'da "yabancı fobisi" var. Bu, 11 Eylül'den sonra "İslam fobisi"ne dönüşmeye başlamış. Fransa, AB müzakerelerinde beş önemli müzakere faslının açılmasını engellemenin ötesinde, Türkiye için "imtiyazlı ortaklık" formülünü ısrarla dile getirmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin seçim kampanyası sırasında ortaya attığı bu fikir bugün Fransız sağının tüm kesimlerinde iyice kökleşmeye başlamış durumda. Türkiye'nin Birlik'in dışında bırakılmasını isteyenlerin söylediklerini derinlemesine analiz ettiğinizde aslında doğrudan Türkiye ile ilgili olmayan sebeplerle karşılaşıyorsunuz. Nüfusunun yüzde 10'unu eski sömürgelerden gelenlerin oluşturduğu Fransa'da apaçık gözüken bir "yabancı fobisi" var. 11 Eylül 2001 terör eylemlerinden sonra bu fobi, aşırı sağ kesimlerin aktif propagandalarıyla toplumun geneline yayılan "İslam fobisi"ne dönüşmeye başlamış. Yükselen "İslam fobisi"nin, Avrupa'nın en kalabalık Müslüman toplumunu barındıran Fransa için yıkıcı etkileri olabileceğini düşünen sağduyulu Fransızların bütün çabalarına rağmen, İslam'a ve Müslümanlara ilişkin konular iç politikanın önemli başlıkları haline gelmiş durumda. EŞİTLİK KAĞIT ÜZERİNDE Fransız Anayasası'na göre ülkede azınlık yok; tüm Fransız vatandaşları siyasal, sosyal ve ekonomik hayatta eşit hak ve sorumluluklara sahipler. Kâğıt üzerinde böyle olmakla birlikte, 577 sandalyeli Fransa Milli Meclisi'nde tek bir Müslüman ya da siyahi Afrikalı üye bulunmaması herhalde tek başına bu kesimlerin siyasete ilgi duymamalarıyla izah edilemez. Ülkenin etkili basın organlarında da durum çok farklı değil. Siyasi yelpazenin sağında ve solunda bulunan önemli Fransız gazetelerinin yayın kadrolarında yer alan Müslümanların ve Afrika kökenlilerin sayısı parmakla sayılabilecek kadar az. Fransız istatistiklerine göre, 547 bin kilometrekare toprağa ve 65 milyon nüfusa sahip ülkenin tamamında yaşayan "burka"lı (yüz dahil, vücudu tamamen kapatan örtü) kadın sayısı 2000. Yani 1.5 milyon yetişkin Müslüman Fransız kadının sadece binde 13'ü "burka" giyiyor. Kilometrekareye düşen "burka"lı kadın sayısı ise 0.0036. Buna rağmen son dönemde "burka" giymenin "güvenlik gerekçesiyle" kamusal alanlarda yasaklanması için başlatılan büyük siyasi tartışma, Müslüman kadınların tamamının toplum içindeki statüsünün ele alındığı bir hal aldı. İşin ilginci, araştırmalara göre, "burka" giyenlerin yarısına yakını, kökenleri Fransa dışında olmayıp, İslam dinine sonradan geçmiş "öz be öz" Fransızlar. Bu kadınlar ise "vatandaşlık haklarının kısıtlandığını" ileri sürüyorlar. Fransa Meclisi'nin geçen hafta kabul ettiği bu yasağın uygulanması sırasında, Müslüman kadın tartışmasının daha da alevlenmesi kaçınılmaz. İKNAYA ÇALIŞMAK BEYHUDE Dünyanın beşinci büyük ekonomisi olan Fransa'da kişi başı milli gelir 45.000 dolar civarında. Ülkede tahminen 3 milyon "dolar milyoneri" yaşıyor. Fakat işsizliğin Jacques Chirac döneminden beri sürekli yükselmesinin önüne geçilemiyor. Çalışma yaşındaki her 10 Fransız'dan biri işsiz. Avrupa'yı sarsan ekonomik kriz, Fransa'da da yeni istihdam sahaları açılmasını güçleştiriyor. Bu durumda, işsizlik artışının önüne geçilebilmesi için ülkeye gelen göçü durdurmaya yönelik tedbirler gündeme getiriliyor. Göçün ana kaynaklarının başında Müslüman Kuzey Afrika ülkeleri geldiğinden, göç karşıtları konuyu "İslam, şiddet, terör, güvenlik ihtiyacı" gibi kavramların üzerinden tartışmayı tercih ediyorlar. Özetle, Fransa'nın Türkiye'yi AB'nin dışında bırakma önerileri asıl olarak kendi iç sorunlarından kaynaklanıyor. Türkiye, şu veya bu şekilde Fransa iç siyasetinde halen devam etmekte olan birçok tartışmanın ögesi haline getirilmiş durumda. Elbette bu durum Türkiye-Fransa ikili ilişkilerine olumsuz olarak yansımanın ötesinde, Türkiye'nin dışarıda bırakıldığı AB'nin küresel bir güç olabilme ihtimalini de ortadan kaldırıyor. Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin kasım ayında Türkiye'ye yapacağı resmî ziyarete kadar geçecek süre zarfında, bugüne kadarki söylemini değiştirerek, Türkiye'ye "çiçek uzatması" ihtimal dışı. Fransa'yı Türkiye'nin AB için önemi konusunda ikna etmeye çalışmak bugün için beyhude bir uğraş olarak görünüyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.