'Arap baharı'nın acı bilançosu

A -
A +

İSYANIN SEMBOLÜ Polisten yediği dayağa isyan ederek kendisini yakan Muhammed Buazizi, Tunus'tan Yemen'e uzanan çok geniş bir alanda otoriter yönetimlere karşı isyanın sembolü oldu. BAAS ZULMÜNE KARŞI Suriye'nin Dera kentinde gözaltına alındıktan sonra işkenceyle öldürülen 13 yaşındaki Hamza bin Hatip de, Baas zulmüne karşı direnişin bayrak isimlerinden biri haline geldi. Her şey Tunuslu 26 yaşındaki üniversite mezunu, işsiz Muhammed Buazizi'nin 17 Aralık 2010'da, polisten yediği dayağa isyan ederek kendisini yakmasıyla başlamıştı. Muhammed Buazizi bir anda, Tunus'tan Yemen'e uzanan çok geniş bir alandaki otoriter yönetimlere isyanın sembolü oldu. Mısır'da Mübarek'e karşı ayaklananlar da, Libya'da Kaddafi'ye karşı silahlı eyleme girişenler de, Yemen'de Salih'in gitmesini isteyenler de onun adını ağızlarından düşürmediler. Şimdi Muhammed'in adının yanına yeni bir isim daha eklendi. Suriye'nin Dera kentinde 29 Nisan'a Beşar Esad'a bağlı güçler tarafından gözaltına alındıktan sonra işkenceyle öldürülen Hamza bin Hatip, Baas zulmüne karşı direnişin bayrak isimlerinden biri haline geldi. Hamza 13 yaşındaydı. Cansız bedeni 24 Mayısta ailesine teslim edildi. Vücudundaki işkence izleri, insanlıktan bir zerre nasibini almış herkesin kanını donduracak nitelikteydi. Buazizi'nin yaktığı ateş, Zeynelabidin bin Ali ve Hüsnü Mübarek'i koltuklarından etmişti. Küçük şehit Hamza ise Esad rejiminin artık sona yaklaştığının en önemli habercisi oldu. Bu zulmü yapanların koltuklarında rahat oturmalarına bundan böyle imkân kalmamıştır. Zulm ile abad olanın, akıbeti berbad olur. "Arap Baharı" olarak adlandırılan büyük halk dalgasında altı ay içinde Tunus ve Mısır'da yönetim el değiştirdi. Libya, Suriye ve Yemen'de ise kan atmaya devam ediyor. YASEMİN DEVRİMİ Tunus'ta 219 kişinin yönetim yanlılarınca öldürüldüğü "Yasemin Devrimi" sonucu 15 Ocak'ta istifa eden Zeynelabidin bin Ali Suudi Arabistan'a kaçtı. Ülkede, geçiş dönemini sona erdirecek genel seçimlerin hazırlıkları sürerken, komşu ülke Libya'da meydana gelen olaylar sebebiyle yaklaşık 370 bin mültecinin Tunus'a gelmesi, zaten ekonomik sıkıntılar çekmekte olan 10,5 milyon nüfusa sahip ülkenin ekonomik ve sosyal yapısını derinden sarstı. Tunus'tan sonra yüz binlerce Mısırlının Kahire'deki Tahrir Meydanında yaptığı gösterilerle dünya gündemine oturan Mısır'da, devlet başkanı Hüsnü Mübarek'in 11 Şubat'ta görevden ayrılmasıyla yeni bir dönem başladı. 18 günlük halk ayaklanması sırasında 846 kişi hayatını kaybetti. 13 Şubat'ta anayasayı ve meclisi fesheden ordu yönetime el koydu. Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi başkanlığındaki Yüksek Askerî Konsey Eylül ayında seçimlerin yapılmasını kararlaştırdı. Devrik lider Hüsnü Mübarek, yakınları ve eski yönetimin önde gelen isimleri hakkında, başta yolsuzluk olmak üzere pek çok suçtan soruşturma başlatıldı. Yeni yönetimin attığı en önemli adımlardan biri de, Gazze'nin dünyaya bağlantısını sağlayan Refah kapısını açmak oldu. Bin Ali ve Mübarek'in devrilmesinden cesaret alan Libyalı muhalifler Şubat ayında Kaddafi'ye karşı ayaklandılar. Kaddafi'ye bağlı birliklerin muhaliflere acımasızca müdahalesi üzerine, AB ülkelerinin Libya'ya karşı tutumu sertleşti. Muhalifler 26 Şubat'ta Bingazi merkezli olarak Milli Geçiş Konseyi'ni kurduklarını açıkladılar. Fransa başta olmak üzere birçok AB ülkesi, eski adalet bakanı Mustafa Abdülcelil başkanlığındaki Konseyi Libya'nın tek ve meşru temsilcisi olarak tanıdı. KADDAFİ DİRENİYOR BM Güvenlik Konseyi'nin 17 Mart'taki kararından iki gün sonra Fransız uçakları Kaddafi'ye bağlı güçleri bombalamaya başladı. 27 Mart'ta NATO, Libya'ya karşı yürütülen askerî harekâtın komutasını üstlendi. 1 Haziran itibariyle, NATO saldırıları sırasında 740 sivilin hayatını kaybettiği açıklandı. Ülkenin tamamının denetimini tekrar sağlama imkânı ortadan kalkmış olmasına rağmen, Albay Muammer Kaddafi'nin yönetimden ayrılmamakta direnmesi, NATO'nun saldırılarına devam etmesine gerekçe oluşturuyor. KÜÇÜK HAMZANIN ÖLÜMÜ Suriye'nin Dera kentinde öldürülen Hamza 13 yaşındaydı. Cansız bedeni 24 Mayısta ailesine teslim edildi. Vücudundaki işkence izleri, insanlıktan bir zerre nasibini almış herkesin kanını donduracak nitelikteydi. ARAP DÜNYASINI DA YAKTI Muhammed Buazizi'nin 17 Aralık 2010'da, kendini yakarak Tunus'ta başlattığı isyan hareketi, 219 kişinin yönetim yanlılarınca öldürülmesinden sonra Devlet Başkanı Zeynelabidin bin Ali'nin Suudi Arabistan'a kaçışı ile noktalandı. SURİYE VE YEMEN SIRADA Mısır'dakilerle hemen hemen eş zamanlı olarak Suriye'de 26 Ocak'ta ilk protesto gösterileri başladı ve bir gösterici kendisini yaktı. 15 Mart'tan itibaren ise başta Şam, Halep, Deraa, Banyas, Humus ve Hama olmak üzere ülkenin pek çok kentinde yönetim karşıtı kitlesel eylemler için on binlerce Suriyeli sokaklara döküldü. 29 Mart'ta Suriye kabinesini fesheden Beşar Esad gösterileri durdurmayı başaramayınca, bu kez 21 Nisan'da, "olağanüstü hal"i kaldırdığını açıkladı. Bu girişim de, muhalifleri evlerine dönmeye ikna etmedi. Suriye güvenlik güçlerinin muhaliflere müdahalesi sonucunda 1 Haziran itibariyle en az 1000 kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. 11 yıllık yönetimi sırasında, söz verdiği halde ülkesinin daha demokratik hale gelmesini sağlayamayan Beşar Esad üzerindeki Batılı ülkelerin baskısı da giderek artıyor. ABD ve AB Suriye'ye ekonomik yaptırımlar uygularken, düne kadar Suriye hükümetinin üyeleriyle, ortak kabine toplantısı düzenleyen Türkiye, Suriyeli muhaliflerin Antalya'da toplantı düzenlemelerine izin veriyor. Ali Abdullah Salih'in 32 yıldır devlet başkanı olduğu Yemen'de ise, hükümet karşıtı protestolar iç savaş görüntüsü vermeye başladı. ABD'yi bölgedeki en önemli müttefiklerinden olan Salih, Washington'a güvenerek koltuğundan ayrılmayınca, "El Kaideci" olmakla itham ettiği aşiret reisleriyle kanlı çatışmaya içine girdi. Bugüne kadar en az 600 kişinin öldüğü Yemen'de durum, Salih'in ülkeyi terketmesine rağmen belirsizliğini koruyor. Yeni patlamalar olabilir "Arap Baharı" kapsamında Bahreyn, Ürdün, Fas, Katar, Irak gibi ülkelerde de gösteriler oldu. Bu ülkelerin tümünde, yeni patlamaların yaşanması ihtimali devam ediyor. ABD Başkanı Obama'nın, "Bölge için Marshall Planı" olarak nitelendirilen, Arap ülkelerinin ekonomik ve sosyal yapısını dönüştürmeye yönelik girişiminin içi boş olduğundan, görünen o ki, altı aydır bölgede yaşananlar yılın ikinci yarısında da devam edecek. Koltuklarını terk eden Bin Ali ve Mübarek'i, Kaddafi'nin ve Esad'ın takip edeceklerine kesin gözüyle bakılabilir. Ama bunun devamı da gelecek. Çünkü özgürlük ve demokrasi isteyenlerin önü, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar artık kolay kolay kesilemiyor. Keşke aklıselim galip gelse de, yeni Muhammed'ler ve Hamza'lar olmadan da bu geçiş süreçleri işleyebilse...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.