Emperyal refleks

A -
A +
Emperyal refleks ETKİSİZLEŞTİRME POLİTİKASI Türkiye'nin küresel güçler arasına girebilme ihtimalinin güçlendiğini görenler, 'İmparatorluk peşinde koşuyorlar' diyerek bölgesinde etkisizleştirmeye çalışıyor. 'OSMANLI' NİYETİ YOK Türkiye, Osmanlı İmparatorluğunu yeniden kurma niyetinde değildir. Ama Türkiye'yi idare edenlerin, doğal bir emperyal reflekse sahip oldukları göz ardı edilemez. YOL GÖSTEREN ÜLKE Türkiye, bir yandan anayasal reform çabası içinde kendisini daha fazla dönüştürmeye niyetli ama aynı zamanda da, başka ülkelerdeki dönüşüm hareketlerine yol gösterebilen bir odak haline gelmektedir. Yaklaşık iki yıldır dış basında yer alan, Türkiye'nin "yeni Osmanlıcı" bir dış politika anlayışına sahip olduğu yönündeki yorumlar, 12 Haziran seçimlerinin üstünden geçen kısa süre içinde, yine bildik isimler tarafından bir kez daha gündeme taşındı. Bu fikri savunanların iki temel dayanağı var. İlki, Türkiye'nin kendi coğrafyasındaki, ekonomik ve askerî açıdan en güçlü ülke olduğu, dolayısıyla çevresini etkilediği ve daha fazla etkileme potansiyeline sahip olduğu. İkincisi ise, yıllardır kapısında beklediği Avrupa Birliği'ne üye olamayan Türkiye'nin kendi yakın çevresinde, iktisadi olarak başlayan ve giderek siyasi hüviyet kazanacak bir nüfuz alanı kurabileceği. Türkiye'nin "yeni Osmanlı İmparatorluğu" kurma hevesinde olduğunu iddia edenlerin yukarıda zikrettiğimiz ve herkesçe bilinen iki temel gerçeği dayanak kabul edip, nasıl bu fikre ulaştıklarını anlamak zor. Zira ne imparatorluklar çağında yaşıyoruz, ne de Türkiye'nin yakın çevresinde, bilhassa yılbaşından beri ayaklanmaların ve yönetim değişikliklerinin yaşandığı Arap dünyasında, yeniden bir imparatorluğu, Türkiye'nin öncülüğünde kurma talebi var. O zaman rahatlıkla şu sonuca ulaşabiliriz: Türkiye'nin bölgesel liderliğini pekiştirerek, küresel güçler arasına girebilme ihtimalinin güçlendiğini gören ve bu durumun kendi çıkarlarını zedeleyeceğinden endişe eden çevreler, Türkiye'yi -gerçeklerle hiç örtüşmeyen biçimde- imparatorluk peşinde olmakla itham etmek suretiyle, bölgesinde etkisizleştirmeye çalışıyorlar. PSİKOLOJİK HAREKÂT Tabiatıyla, Türkiye'yi uluslararası alanda sıkıştırma çabasının bir parçası olarak niteleyebileceğimiz bu psikolojik harekâtı yürütenler, söylemlerini inandırıcı kılabilmek adına, kimsenin inkâr edemeyeceği verilerden yola çıkıyorlar. Türkiye'nin bölgesinin en güçlü ülkesi olduğu ve kendi çevresinde bir iktisadi-siyasi nüfuz halesi kurabileceği gayet açıktır. Balkanlardan, Güney Batı Asya'ya, Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya uzanan çok geniş bir alan içinde, iktisadi ve askerî açılardan Türkiye'yle boy ölçüşebilecek bir devlet olmadığı gibi; bu alanın beşeri ve tabii kaynaklarını, bölge halklarının çıkarlarını ön planda tutarak yeni bir sistematik içinde biçimlendirmeye yönelik ayakları yere basan projelere sahip bölge içi tek ülke de yine Türkiye'dir. Kimi devlet politikası haline getirilmiş, kimi akademik düzeyde tartışma konusu olan söz konusu projelerin tamamını gerçekleştirebilmek için Türkiye'nin bugün için yeterli imkân ve kabiliyete sahip olmadığı ileri sürülebilir. Yine de, ne Türkiye'nin imparatorluk heveslisi olduğu, ne de ABD ve AB odaklı Batı'yla ilişkilere indirgenmiş bir politikayı sonsuza kadar sürdürebileceği yorumları ciddiye alınabilir. Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden kurma niyetinde değildir. Ama hükümette kim olursa olsun, Türkiye'yi idare edenlerin, doğal bir emperyal reflekse sahip oldukları da göz ardı edilmemelidir. DOĞRU ZAMANDA DOĞRU HAREKET Emperyal refleks, tüm devlet yönetimlerinde bulunan bir hususiyet değildir. Olamaz da. Geçmişte imparatorluklar kurmuş, bu imparatorluklardan ayrılarak ortaya çıkan yeni devletlerle kültürel, iktisadi, siyasi ilişkilerini, diğer devletlerle olandan daha farklı bir çerçeveye oturtmuş devletlerin yönetimlerinde müşahede edilebilecek emperyal refleks, geçmişte aynı sınırlar içinde bulunulan, aynı başkentten yönetilen halklara yönelik, karşılıklı sorumluluk-ortak çıkar dengesine dayalı duyarlılık hissi içerir. Türkiye bu anlamda, kendi bölgesindeki devletlerde olup bitenler karşısında, bölge dışı aktörlerin bölgeye dönük politikalarını oluştururken kullandıkları girdilerin dışındaki unsurları da dikkate alarak tutum, duruş ve söylem belirler. Bu tavır basit bir komşuluk politikasıyla izah edilemez. Mevcut halin dayattığı gerçekliğin ötesinde, tarihsel yaşanmışlığın döşediği ve istikbale dair müşterek beklentilerin ışıklandırdığı, belirlenmiş bir istikamet zaten vardır. Emperyal refleks, doğru zamanda, doğru şekilde hareket etmek suretiyle Türkiye'nin kendi bölgesindeki halklarla olan ilişkilerinin, belirlenmiş istikamet doğrultusunda ilerlemesini kolaylaştıran bir ayrıcalıktır. "DÖNÜŞÜRKEN DÖNÜŞTÜRMEK" Türkiye'nin emperyal refleksi, aynı zamanda "dönüşürken dönüştürebilen" bir ülke olmasına da imkân vermektedir. Türkiye'nin son 65 yıldır -darbelerle kesintiye uğrasa da- çok partili bir siyasal hayata sahip olmasının ve bilhassa Avrupa Birliği'ne adaylık süreciyle hız kazanan demokratik dönüşümünün, çevre ülkelerde yaşayan halklar tarafından yakından gözlendiği açıktır. Emperyal refleks göstererek, kendi bölgesindeki dönüşüm çabalarına destek olduğu oranda, bölge halklarının Türkiye'yi örnek olarak alma eğilimi de güç kazanmaktadır. Bu yönüyle Türkiye, bir yandan anayasal reform çabası içinde kendisini daha fazla dönüştürmeye niyetli ama aynı zamanda da, başka ülkelerdeki dönüşüm hareketlerine yol gösterebilen bir odak haline gelmektedir. Türkiye çağdaş demokrasi ve insan hakları normlarını tam anlamıyla benimsemiş ve özümsemiş siyasal yapıya kavuştuğunda, ona öykünerek benzer adımlar atmaya başlamış ülkelerden oluşan bir yakın çevreye sahip olursa, küresel bir güç olma yolunda çok önemli bir mesafe katedecektir. Türkiye'nin emperyal refleksi, bu mukadder gelecek manzarasının en müstesna dinamiğidir. Dönüşürken dönüştürmek.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.