AB müzakere süreci derin uykuda

A -
A +
AB müzakere süreci derin uykudaDESTEK YÜZDE 50'NİN ALTINDA AB Bakanlığı'nın bütün gayretlerine ve AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın neredeyse hükümet içinde tek başına gösterdiği çabalara rağmen, Türk halkının AB üyeliğine verdiği destek % 50'nin epey altına düştü. Türkiye Avrupa Birliği'yle (AB) müzakerelere 3 Ekim 2005'te başlamıştı. Müzakere edilmesi gereken 35 başlıktan ilki olan "Bilim ve Araştırma" faslı Haziran 2006'da açıldı ve geçici olarak kapatıldı. O günden beri 12 fasıl daha açıldı. Ama bunların hiçbiri kapatılamadı. Dahası Temmuz 2010'dan bu yana, tek bir fasıl dahi açılmadı. Bizimle aynı anda müzakerelere başlayan Hırvatistan Aralık 2011'de katılım antlaşmasını imzaladı. Türkiye'nin AB'yle müzakere sürecinde ise "derin uyku" hali söz konusu. AB VAZGEÇİLMEZ KONUYDU Bir zamanlar AB ile yatıyor, AB ile kalkıyorduk. Türkiye'nin 1999'da AB'ye aday ülke ilan edilmesinden sonra hükümetlerin bütün bakanları kamuoyunda yaptıkları konuşmalarda AB'yle ilişkiler konusuna bir şekilde değinmeyi ihmal etmiyorlardı. AB, gazetelerin ve haber bültenlerinin vazgeçilmez konularından biriydi. Siyasi partilerin seçim programlarında AB üyeliği konusu yer alıyor, üniversitelerimizde Türkiye'nin AB süreciyle ilgili bilimsel toplantılar birbiri ardına düzenleniyor, sivil toplum kuruluşları sık sık AB reformlarının hızlandırılmasına dair açıklamalar yapıyorlardı. Bütün bunlar, vatandaşlarımızın gündelik hayatlarında bir AB hassasiyeti doğmasına sebep olmuştu. Yapılan anketlerde halkın Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği destek % 80 olarak ölçülüyordu. KARŞI ÇIKANLAR ARTINCA... AB'yle dolu o günleri krizler takip etti. "Genişleme yorgunluğu" yaşayan AB içinde Türkiye'nin üyeliğine karşı olanların sayılarında hızlı bir artış yaşandı. AB'nin lokomotifi durumundaki Almanya ve Fransa'nın yöneticileri Türkiye'nin tam üye olmasına açıkça karşı çıktıkları beyanlarda bulundular. Türkiye'nin, Gümrük Birliğinin kapsamının AB'ye 2004'te katılan ülkelere genişletilmesiyle ilgili Ankara Anlaşması'na ek protokolü Temmuz 2005'te imzalamış olmasına rağmen onaylamayarak, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) bandıralı gemi ve uçaklara liman ve havaalanlarını kapalı tutmaya devam etmesi, AB Konseyi'nin tepkisine sebep oldu. Aralık 2006'da Konsey, Türkiye bu tutumunu değiştirene kadar -açılmış olsalar dahi- hiçbir müzakere faslının kapatılmamasına ve sekiz müzakere faslının ise açılmamasına karar verdi. AVRUPA HALKI DA İSTEMİYOR Bunları 2008 sonbaharından başlayarak dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz takip etti. Başlangıçta, krizden ilk etkilenen Macaristan'ı kurtararak, dışarıya sarsılmaz bir ekonomiye sahip olduğu görüntüsünü veren AB'nin aslında ne kadar zor duruma düştüğü bir süre sonra ortaya çıktı. Yunanistan'ın kapıldığı girdap, AB'nin bugüne kadarki mali ve parasal politikalarının baştan aşağı sorgulanmasına sebep oldu. İrlanda, İspanya, Portekiz ve İtalya gibi ülkelerin ekonomilerinin de kritik duruma girmesi, Euro Alanı'nda sert tedbirler alınması sonucunu doğurdu. Özellikle Almanya'nın krizi aşmak için takip ettiği yol, AB içindeki dayanışma ruhunu zedeledi. Üye ülkelerde aşırı sağ güç kazanıp AB karşıtlığı yükselirken, Avrupalılığa olan inanç azaldı. Ekonomik alanda başlayıp siyasi alana taşınan gerilim, Türkiye'nin müzakere sürecini de baltaladı. Krizle boğuşan, en büyük Avrupa kazanımlarından biri olarak lanse edilen Schengen Alanı'nı bile ortadan kaldırmayı tartışan AB üyelerin, Türkiye gibi kalabalık bir ülkenin üyeliğe alınmaması gerektiği kanaati yükselişe geçti. Yapılan anketlerde, başta Avusturya, Hollanda, Danimarka, İsveç ve Fransa olmak üzere neredeyse bütün AB üyelerinde halkın Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğu net şekilde ortaya çıktı. UNUTULMAYA YÜZ TUTTU Elbette etki, tepkiyi doğurdu. AB'nin Türkiye'ye verdiği taahhütleri unutması, Türkiye'nin de AB konusunu yavaş yavaş gündeminden çıkartmasına yol açtı. 2010 sonunda başlayan "Arap Baharı"yla birlikte, Orta Doğu'da meydana gelen gelişmeler süratle Türkiye'nin en öncelikli dış politika konuları arasına girerken, AB'yle ilişkiler aynı hızla gündemin alt sıralarına itiliverdi. Suriye'de yaşanan katliamlar, Irak'ta Maliki yönetiminin Türkiye karşıtı söylemleri, Irak'ın bölünmesi tehlikesi, İran'ın bölgede izlediği mezhep politikası gibi konular dış politikamızı neredeyse rehin aldı. Türkiye, "Orta Doğu'daki gelişmelere liderlik etmeye" soyunup, Orta Doğulu kimliğini öne çıkarırken, AB üyeliği hedefi unutulmaya yüz tuttu. AB Bakanlığı'nın bütün gayretlerine ve AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın neredeyse hükümet içinde tek başına gösterdiği çabalara rağmen, Türk halkının AB üyeliğine verdiği destek % 50'nin epey altına düştü. EKONOMİMİZ İYİ OLUNCA... Daha önceleri, AB üyeliğiyle ilişkilendirilmesine alıştığımız içerideki siyasi reform adımları, AB'ye hiç atıf yapılmadan atılmaya başladı. "Bizim ekonomimiz AB'den çok daha iyi durumda" minvalinde yapılan açıklamalar, vatandaşların, "öyleyse AB'ye girmek için neden uğraşıyoruz?" sorusunu haklı olarak kendilerine sormalarına sebep oldu. Hâlbuki Türkiye'de siyasal reformların sarsılmaz çapası AB üyeliği hedefiydi. İçeride yapılan reformlara mesafeli yaklaşan statüko güçlerinin direnişinin aşılması ve kamuoyunun yaşanmakta olan büyük dönüşüme desteğinin alınması hep AB sürecine vurgu yapılarak temin edilmişti. AB'nin gündemden düşmesi, reformların hızının kesilmesi ve nitelik değiştirmesi sonucunu doğurdu. 6 AY BOYKOT EDECEĞİZ Türkiye-AB ilişkilerinde "derin uyku" hali kısa sürede sona ereceğe benzemiyor. 1 Temmuz'dan itibaren AB Dönem Başkanı olacak GKRY'nin, sırf Türkiye'yi daha zor bir duruma sokmak için bazı müzakere fasıllarının açılmasını teklif etmesi sürpriz olmaz. Bu defa da, Türkiye'nin bu teklifleri ret edeceği açık. Çünkü Rumların dönem başkanlığı süresince hiçbir AB toplantısına katılmayacağımızı, yani 6 ay boyunca AB'yi boykot edeceğimizi önceden bildirmiştik. AKILLARI BAŞLARINA GELMEZ Objektif olmak gerekirse, bunun da acayip bir durum olduğunu ifade etmemiz gerekir. GKRY 1 Mayıs 2004'ten beri AB üyesi olduğundan, en azından Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantılarında Rumlarla aynı masaya defalarca oturduk. Bugüne kadar açılan bütün fasıllar, Rumların da "evet" demesiyle açılabildi. Eğer Türkiye, 1 Temmuz'a kadar Kıbrıs meselesinde GKRY'nin daha uzlaşmacı bir tutum takınarak, Ada'da barış için samimi çaba göstermesini temin etmeye çalışıyorsa, üzgünüm ama boşuna kürek çekiyor. Bütün faktörler kendi lehineyken, AB'nin tamamının desteğini arkasına almışken, üstelik bir de Avrupa'ya yıllarca yetecek doğalgaz kaynakları bulmuşken, GKRY neden istemediği bir barışa yanaşsın? Dolayısıyla, AB toplantılarını boykot etmemiz, müzakere fasıllarında 6 ay müddetle "yaprak kımıldamaması" dışında bir sonuç vermeyecek. Bugüne kadar Türkiye'nin haklı Kıbrıs davasında en ufak bir destek vermeyen, dahası Kıbrıs'ı bahane ederek Türkiye'nin dışarıda kalmasını sağlayan AB üyelerinin, bizim boykotumuz sebebiyle akıllarını başlarına devşireceklerini ve doğru yolu bulacaklarını düşünmüyorum. ŞOK TERAPİSİ LAZIM AB üyeliği konusundaki hassasiyeti -görev alanı gereği- azalmayan yegâne kurum olan AB Bakanlığı Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden canlanması için elinden geleni yapıyor. Ama yukarıda özetlediğimiz tablo, tek başına bu bakanlığın çabalarının devasa sonuçlar vermesini engelliyor. Yine de 9 Mayıs "Avrupa Günü" gibi tarihlerde çeşitli faaliyetler tertip ederek, halkımızın AB'ye olan ilgisini diri tutmaya çalışan AB Bakanlığı zor bir dönemde önemli işlere imza atıyor. Müzakere sürecinin yeniden canlandırılabilmesinin yolu ise "şok terapisinden" geçiyor. AB müzakere süreci derin uykudaİSTANBUL AVRUPA BİRLİĞİNE HAZIRLANIYOR İstanbul'un 39 ilçesinin Avrupa Birliği ile ilgili çalışmalarının yürütülmesine destek vermek için hazırlanan 'İstanbul AB'ye Hazırlanıyor' projesi geçen hafta düzenlenen törenle hayata geçti. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen protokol imza törenine, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve davetliler katıldı. 81 şehirde Avrupa Birliği ile ilgili projelerin devam ettiğini ifade eden Egemen Bağış, AB'nin Türkiye için illaki tam üyelik meselesi olmaktan çok, vatandaşların hayat standartlarını yükseltme açısından önemli olduğunu dile getirdi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.