Sarkozy'den sonra Türkiye Fransa ilişkileri

A -
A +
Sarkozy'den sonra Türkiye Fransa ilişkileriHollande, geçtiğimiz hafta Sarkozy'nin koltuğunu kapmıştı. HOLLANDE, SARKOZY GİBİ Türkiye-Fransa ilişkilerinin geçen yıl kopma noktasına gelmesine yol açan Ermeni meselesi bütün ağırlığıyla masada duruyor. Hollande da tıpkı Sarkozy gibi, 1915 Olayları'nı "soykırım" olarak nitelendiriyor. TÜRKİYE YOĞUN ÇALIŞMALI Bir önceki Ermeni yasasının iptal edilmesinde büyük başarı gösteren Türkiye'nin, Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Hollande daha adım atmadan yeniden yoğun şekilde çalışmaya başlaması gerekiyor. FARKI ORTAYA ÇIKACAK Artık Sarkozy yok. Hollande'ın selefi gibi kökten Türkiye karşıtı olmadığı biliniyor. Yeni Fransız yönetiminin Türkiye'nin AB müzakerelerinde hızlanmasını sağlayacak bazı adımlar atabileceği konuşulur oldu. François Hollande'ın Fransa cumhurbaşkanı seçilmesi, Nicholas Sarkozy döneminde kriz üzerine kriz yaşanan Türkiye-Fransa ilişkilerinde nispi bir iyileşme dönemine girilebileceği ümidini doğurdu. Bilhassa Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle (AB) yürüttüğü üyelik müzakerelerinin yeniden hız kazanabileceği düşünülebilir. Yine de, Hollande'ın Ermeni meselesiyle ilgili tavrı ikili ilişkilerin dikensiz gül bahçesine dönmeyeceğini şimdiden gösteriyor. SARKOZY KENDİNİ YOK ETTİ Nicholas Sarkozy'nin Fransa cumhurbaşkanlığı koltuğuna ikinci defa oturamayacak olması Türkiye'de her kesim tarafından memnuniyetle karşılandı. Türk insanı Sarkozy'nin gitmesine nasıl memnun olmasın ki? Daha içişleri bakanlığı günlerinden başlayarak Türkiye ve Avrupa'da yaşayan Müslümanlar konusunda neredeyse tek bir olumlu cümle sarf etmeyen Sarkozy, Türkiye'nin çok büyük önem atfettiği AB sürecini yavaşlatarak Fransız aşırı sağından oy kazanabileceğini düşünmüştü. Koltuğunu garanti altına almak için, temsil ettiği merkez sağ kitlenin temel siyasi ilkelerini yerle bir etmekten çekinmeyen, özgürlükleri kısıtlayan, yabancı düşmanlığını körükleyen Sarkozy, küstah ve nobran tavırlarıyla popülaritesini kendi elleriyle yok etti. Sarkozy'den sonra Türkiye Fransa ilişkileriSarkozy ve Merkel'in AB konusundaki yolları ayrılmış oldu. İŞ ORTAĞI ANGELA MERKEL Beş yıl önceki cumhurbaşkanlığı seçimi yarışı sırasında televizyonda tartıştığı Sosyalist Parti adayı Segolene Royal'in sözlerinin aksine Sarkozy çok net ifadelerle Türkiye'nin AB'ye üye olmaması gerektiğini savunmuştu. O televizyon programı, "cumhurbaşkanı adaylarının geleneksel televizyon münazarasında bir yabacı ülkenin en uzun süre tartışıldığı program" olarak Fransa yayıncılık tarihine geçti. Gerçekten de Sarkozy göreve başlar başlamaz Türkiye'nin AB'yle ilişkilerini baltalamaya girişti. "İş ortağı" Almanya Şansölyesi Angela Merkel'den de destek alarak Türkiye için çok önemli beş müzakere faslını bloke etti. ORTAK HEDEF KATILIMDI Türkiye'nin Ankara Anlaşması'na Ek Protokol'ü imzalamış olmasına rağmen onaylamamasını bahane eden AB Konseyi zaten Aralık 2006'da almış olduğu kararla sekiz müzakere faslının açılmasını dondurmuştu. Sarkozy göreve başlayınca, "Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu", "Ekonomik ve Parasal Politika", "Kurumlar", "Mali ve Bütçesel Hükümler" ve "Tarım ve Kırsal Kalkınma" fasıllarını bloke etti. Tarım faslı evvelce bloke edilen sekiz fasıl içinde yer aldığından, Sarkozy'nin bu hamlesiyle dondurulmuş hale gelen fasıl sayısı 12'ye çıkmış oldu. Sarkozy'nin müzakere fasıllarını bloke gerekçesi son derece çarpıcıydı: "Eğer Türkiye bu fasıllarda müzakerelere başlarsa, AB üyeliği geri döndürülemez bir hal alır." Hâlbuki 2004'teki AB Zirvesi'nde, o dönemki Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın da imzasıyla çıkan kararda, "Müzakerelerin ortak hedefi katılımdır" ifadesi yer almaktaydı. AB kurumları defalarca, Türkiye'nin de "diğer aday ülkelerle aynı kriterler temelinde değerlendirileceğini" ifade etmişler, "şartları yerine getirdiği takdirde AB'ye üye olacağı" taahhüdünde bulunmuşlardı. SÜREÇ FELÇ OLMUŞTU Sarkozy'i ise akıllara ziyan bir kararla, "Türkiye AB'ye üye olmasın" diyerek, müzakere sürecini felç etti. Dahası, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni (GKRY) de benzer adımlar atmak konusunda cesaretlendirdi. O zamana kadar "Türkiye'yi engelleyen ülke" etiketini yememek için öne çıkmaktan imtina eden GKRY, Sarkozy'nin beş faslı bloke etmesinden sonra, Aralık 2009'da aldığı bir kararla altı müzakere faslının açılmasını engelleyeceğini açıkladı. Bu kararla, "Adalet, Özgürlük, Güvenlik", "Dış, Güvenlik ve Savunma Politikası", "Eğitim ve Kültür", "Enerji", "İşçilerin Serbest Dolaşımı", "Yargı ve Temel Haklar" fasılları da dondurulmuş oldu. Böylece Sarkozy Türkiye'nin müzakere sürecine hem doğrudan hem de Rumları cesaretlendirmek suretiyle dolaylı yoldan darbe vurmuş oldu. YENİ FASIL AÇILABİLİR Mİ? Artık Sarkozy yok. Hollande'ın selefi gibi kökten Türkiye karşıtı olmadığı biliniyor. Yeni Fransız yönetiminin Türkiye'nin AB müzakerelerinde hızlanmasını sağlayacak bazı adımlar atabileceği konuşulur oldu. Bu adımların başında Sarkozy zamanında alınan blokaj kararının kaldırılması geliyor. Fakat Fransa'nın engellemesi kalksa bile GKRY'nin 1 Temmuz'da AB Dönem Başkanı olacak olması, müzakerelerde hızlı bir ilerlemenin gerçekleşmesini imkânsız kılıyor. Kaldı ki, 1 Temmuz'a kadar Fransa'nın Konsey'deki engellemesi sona erse ve GKRY dönem başkanı olmadan önce, Danimarka'nın dönem başkanlığında yeni fasılların açılması gündeme gelse bile, söz konusu fasılların müzakereye açılabilmesi için AB üyelerinin oybirliğiyle karar alması gerekiyor. Bu noktada GKRY'nin tek başına "hayır" demesi yeni fasılların açılmasını engelleyebilir. Uzun lafın kısası, Sarkozy'nin gitmesi Türkiye-AB ilişkilerine yeniden ılıman bir iklimin hâkim olmasını sağlamaya yetmiyor. YENİ DÖNEM GERGİNLİK Diğer yandan, Türkiye-Fransa siyasi ilişkilerinin 2012 başında kopma noktasına gelmesine yol açan Ermeni meselesi bütün ağırlığıyla masada durmaya devam ediyor. Hollande da tıpkı Sarkozy gibi, 1915 Olayları'nı "soykırım" olarak nitelendiriyor. Dahası "soykırım" iddialarını inkâr etmenin Fransa'da suç sayılmasına ve cezalandırılmasına yönelik bir yasa çıkartılması düşüncesini de destekliyor. Sarkozy döneminde çıkartılan fakat Anayasa Konseyi tarafından iptal edilen yasanın bir benzerinin çıkartılması için Hollande tarafından düğmeye basılması sürpriz olmayacak. Üstelik bu defa, Sarkozy'nin Ermeni oylarını alabilmek için alelacele hazırlattığı yasa metninin aksine, Fransa Anayasası'yla daha uyumlu biçimde formüle edilecek yeni yasanın Anayasa Konseyi'nde iptal edilmesi ihtimali de zayıf görünüyor. Türkiye açısından diğer bir olumsuzluk ise, yasanın savunucusu Sarkozy'nin Anayasa Konseyi'ne üye olarak atanmasının gündeme gelmiş olması. 15 Haziran'da Fransa'da yapılacak Millet Meclisi seçiminden önce Hollande'ın Ermeni tasarısıyla ilgili daha net açıklamalar yapması ve dolayısıyla Türkiye-Fransa ilişkilerinin yeniden gergin bir döneme girmesi beklenebilir. ÇABALAR ŞİMDİDEN BAŞLAMALI Görünen o ki, bir önceki Ermeni yasasının iptal edilmesinde büyük başarı gösteren Türkiye'nin, Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Hollande daha adım atmadan yeniden yoğun şekilde çalışmaya başlaması gerekiyor. Fransa'nın önde gelen şirketleriyle iş yapan Türk özel sektör temsilcilerinin yürüttüğü lobi faaliyetleri olumlu sonuçlar vermişti. "Yumurta kapıya dayanmadan" çaba sarf edilmeye başlanırsa Ermeni meselesinin ikili ilişkileri bir defa daha rehin almasının önüne geçebilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.