Erdoğan ve Putin Suriye için çare olur mu?

A -
A +
BOSNA GİBİ OLMASIN Erdoğan-Putin görüşmesi yarın gerçekleştirilecek. Türkiye, Moskova'ya yaşanmakta olan katliamın, Bosna benzeri bir soykırıma dönüşme yolunda hızla ilerlediği mesajı verecek. Başbakan Erdoğan'ın Putin'e sorması gereken hayati soru, "Orta Doğu'da ne istiyorsunuz?" olmalıdır. Zira Rusya Suriye konusunu, Orta Doğu politikasının bir parçası olarak değerlendirmektedir. RUSYA'YI Suriye konusunda ikna etmesinin tek yolu, bölgede Rusya'yla stratejik iş birliğine gidileceğinin sinyalini vermektir. Başbakan Erdoğan, Putin'e bunu söylerse, Suriye'de akan kan durur. Suriye'de 15.000'e yakın insanın katledilmesinde Baas iktidarının olduğu kadar, Birleşmiş Milletler'de (BM) etkili yaptırım kararı alınmasını engelleyenlerin de büyük sorumluluğu var. Rusya'nın 1990'lardaki tutumu sebebiyle Sırpların Bosna'da soykırım yapmasının önüne geçilememişti. Srebrenitza soykırımından sonra Rusya vetosunu kerhen kaldırdığında, NATO müdahalesinin önü açılmış ve Sırplar nihayet durdurulabilmişti. Rusya'nın Suriye politikasının arkasında bölgedeki çıkarlarını koruma arzusu yatıyor. Tıpkı Filistinlileri "açık hava hapishanelerinde" yaşamaya mecbur eden İsrail'i ABD'nin sonuna kadar desteklemesi gibi, Rusya da, zalim Baas yönetimine destek verirken oradaki insanî facianın nasıl ortadan kaldırılacağının değil, kendisinin Orta Doğu'daki etkinliğinin nasıl artacağının hesabını yapıyor. Başbakan Erdoğan'ın 18 Temmuz'da Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapacağı görüşme böyle bir hava içinde cereyan edecek. Türkiye, yaşanmakta olan katliamın, Bosna benzeri bir soykırıma dönüşme yolunda hızla ilerlediğini, zalim diktatör Esad'ın mutlaka durdurulması gerektiğini, bu yapılmazsa BM sisteminin inandırıcılığını tamamen kaybedeceğini, Orta Doğu'da huzur ve barışın tesisinin bölgede yaşayan bütün halkların yararına olacağını dile getirecek. Rusya ise, Baas rejiminin dış müdahaleyle devrilmeye çalışılmasının ülkedeki gerginliği daha da artırdığını, muhaliflerin silahlandırılmasının daha fazla kan dökülmesinden başka bir işe yaramadığını, Suriye'de akan kanın ancak bu ülkenin iç dinamikleri çerçevesinde durdurulabileceği görüşünü savunacak. Uzun lafın kısası, Türkiye meselenin insanî boyutunu öne çıkararak, Rusya'yı BM'de alınacak kararları engellememeye ikna etmeye çalışırken, Rusya konuyu siyasî alana sıkıştırarak, ABD'nin bölgedeki varlığını ve muhaliflere dışarıdan yapılan yardımı sorgulamaya açacak. Böyle olunca da, Erdoğan-Putin görüşmesinden sonra kamuoyuna yapılan açıklamalarda iki ülkenin Suriye'deki durumdan endişe duymakta olduğu, meselenin bir an önce çözülmesi için sürekli yakın temas içinde bulunmayı arzu ettikleri gibi olumlu ifadeler yer alacak olsa da, aslında taraflar arasında Suriye'ye dair bir mutabakat oluşmamış olacak. Hâlbuki Suriye halkı için geçen her gün yeni katliamlar anlamına geliyor. Bu meselenin zamana yayılarak çözülmeye çalışılması, Baas'ın katil sürülerinin binlerce masumu daha boğazlaması tehlikesini doğuruyor. Bir yılı aşkın süredir devam eden bu facianın sona ermesi için daha fazla zaman kaybedilmeden müdahale edilmesi gerekiyor. Rusya'nın bu işi sürüncemede bırakmasını engellemek için, Erdoğan-Putin görüşmesinde Türk tarafının masaya somut teklifler koyması gerekiyor. Esad'ın ülkeden çıkarılması elbette bu tekliflerden biri olacaktır. Ama bir de bu işin ötesi var. Başbakan Erdoğan'ın Putin'e sorması gereken hayati soru, "Orta Doğu'da ne istiyorsunuz?" olmalıdır. Zira Rusya Suriye konusunu, Orta Doğu politikasının bir parçası olarak değerlendirmektedir. Putin'in bu soruya vereceği cevap son derece önemlidir ama gizli değildir. Rusya'nın, Orta Doğu bölgesinde ABD'nin Suudi Arabistan üzerinden kurmaya çalıştığı ve Türkiye'yi de "model ortak" olarak dâhil ettiği denkleme itirazı olduğu aşikârdır. ABD'nin hiper güç olma vasfını kaybetmeye başladığı bir dönemde, dünyanın en önemli bölgelerinden Orta Doğu'yu bölgedeki müttefikleri üzerinden kontrol etmeyi amaçlayan bir politika takip ettiğini herhalde Moskova çok iyi bilmektedir. Buna mukabil Rusya'nın bir süredir yaptığı, ABD'nin oluşturduğu bloka karşı, İran-Suriye ekseninde başka bir blokla karşılık vermektir. Irak'ta Şiilerin bu bloğa katılması için Ruslar, İranlılarla birlikte yoğun çaba sarf etmektedir. Bu resimde Türkiye, ABD'nin sadık bölgesel müttefiki görünümünden kurtulmadığı sürece, Rusya'nın Suriye konusunda Türkiye'nin tekliflerinin, aslında ABD'nin bölge politikasına hizmet edeceği şüphesi ortadan kalkmayacaktır. Türkiye'nin, doğalgaz bakımından bağımlı olduğu, nükleer santral ihalesini verdiği Rusya'yı Suriye konusunda ikna etmesinin tek yolu, yeni dönemde bölgede Rusya'yla stratejik iş birliğine gidileceğinin sinyalini vermektir. Başbakan Erdoğan, Putin'e bunu söylerse, Suriye'de akan kan durur. Dahası Türk dış politikasında yeni bir sayfa açılır. Yaklaşmakta olan Ramazan-ı Şerif'in bütün İslam Âlemi'nde barış ve huzur içinde geçmesini temenni ediyorum. 'ESAD GİTSİN' SESLERİ YÜKSELİYOR Bir sığınağa kapanan Özgür Suriye Ordusu, Beşar Esad aleyhine sloganlar atıyor. Bazı aileler ise evlerini kaybetti. Rusya'nın tezine göre, muhaliflerin silahlandırılması daha fazla kan dökülmesinden başka bir işe yaramıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.